Feminizm tahribatı devam ediyor
Gerek medyada ve gerekse sosyal hayatta ahlâkî bunalım bütün şiddeti ile devam ediyor. “İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın” talebiyle ağırlık koyup adı geçen sözleşmeyi kaldırttıran “Türkiye Aile Meclisi Şûrası” ve benzeri kuruluşların ne yapacakları önemliydi.
Bizim inancımızda “zerre miktarı iyilik de kötülük de” karşılıksız kalmayacaktır. Bunu portföyümüze alalım. Özellikle “elde bir” değerimiz gibi kenara kaydedelim. Fakat “İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı” kaldırılmasına da feminizmin ve destekçi odakların tahribatını önlemek için kim ne tür tertibat aldı, merak konusudur. Adı geçen sözleşmenin kaldırılması için hemen her gün beyanatlar veren yetkililerimiz o gün bugün derde deva bir çalışma yaptıklarını niçin deklare etmiyorlar. Çalışmalar varsa acaba gizli mi tutuluyor?
Yoksa bu çalışmalar da, “Kovid 19” aşısı gibi muamma mı olacaktır? Edindiğimiz duyumlara göre “Kovid 19 hastalığı ve aşısı birbirini takip ederek daha dört sene sürebilirmiş! Şimdi bunu örnek alarak düşünmemiz gerekmiyor mu? Feminizm “fuhuş hastalığını” hız kesmeden yaymaya devam edecek ve onlar fuhşu yaymakta hiç geri adım atmayacaklardır. Ancak, derde deva olması söz konusu olmayan sözleşmenin kaldırılmasının kime ne faydası olacaktır. Kadının değer yargıları olan edebi, hürmeti, sadakati, mutluluğu, güveni, geleceği ve analık etkinlik ve yetkinliği tamamen heder edildikten sonra, sözüm ona beyanatlar, hastalığı tedavi edecek nitelik taşımayacaktır. Gittikçe aile hayatı battıkça batacaktır! Yüzüne bakılacak onurlu kadın kalmayacaktır. “Ayaklarının altında cennetin olduğu anneler!!!”
Üstelik feminizm akımı, dünya çapında destek arayıp hem de LGBT gibi “Fıtrat” düşmanlarının da finansörlüğünü üstlenerek ve DNA testleri zirve yapacaktır. Hiçbir şey zannedildiği gibi olmayacaktır. 180 ülke hükümet temsilcileri feminizmi destekleyip yaymak için dünya çapında toplantılar düzenliyor ve Türkiye de canla başla toplantılara katılıyor. Bonkörce fedakârlık yapıyor. Ve katıldığı konferansta Türkiye için kullanılan ifade kan donduruyor; “Türkiye, 1995 ve 2000 yıllarında Pekin Konferansı ile Pekin+5 BM özel oturumunun sonuç belgelerini ve eylem kararlarını hiçbir çekince belirtmeden imzalamıştır.” Bu kararları hiçbir çekince belirtmeden imzalayan heyetteki başaktörler dikkat çekmektedir;
Zamanın Devlet Bakanı Hasan Gemici, dış ilişkilerden sorumlu bakan danışmanı Selma Acuner ve Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdür Vekili Nevin Şenol’un kişisel inisiyatiflerinin önemli ve olumlu katkıları olmuştur” deniyor. Bu lanetlik heyet feminizme teşrifatçılık yapıyor. Mağara devri insanını bile utandıracak “Ayaküstü fuhşu” onaylıyor.
Konunun araştırmasını yapıp, rapor düzenleyen ve kitaplaştıran feminist yazarın serzenişi ve şikâyeti ilgi çekmektedir; “Çok yoğun emek ve kaynak kullanılarak gerçekleştirilen bu toplantılar sonrasında, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bazı ülkeler, toplantılarda verdikleri taahhütleri yerine getirmek konusunda gerekli titizliği göstermemektedirler.” Bakar mısınız? Acaba “toplantılarda verdikleri taahhütler” nelerdir? Elbette, Müslüman kadınını, dolayısı ile ailesini çürütüp iğrençleştirmektir.
Pekiyi, bizim “İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırtan” kahramanlar, ne yapmalıdırlar? Şimdi “elde biri” kullanalım. Kâdiri mutlak Rabbimizin Kitabının bir sahifesini aralayalım.
Nisa suresi otuz dördüncü ayette ki “kıvamında erkekleri ve Saliha kadınları” gündeme getirelim. “Kıvamında erkekler” olması gereken kalitede ideal seçkinler, “Saliha kadınlar” da her tür hoppalık ve iğrençlikten arınmış ve annelik makamına yerleşmiş, “Osmanlı kadını” deyiminde olduğu gibi seçkin, olgun ve üstün seviyeli hanımefendilerdir; Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, iman eden erkekler ve iman eden kadınlar, itaatkâr erkekler ve itaatkâr kadınlar, sâdık erkekler ve sâdıka kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve çok zikreden kadınlar… (Ahzap: 33/35) İşte insanlar!
Feminizmin tahribatı hız kesmeden devam ederken, sizin bu kadar mübarek hizmet için mecaliniz var mı, inanmış kardeşlerim! Esselamu aleykum.