Toprak ve insan erozyonu
Toprak ve insan erozyonu
HÜSEYİN ÖZTÜRK
İnsanlık için dünyadaki en önemli iki varlık toprak ve sudur. Sadece insanlık için mi? Elbet hayır! Diğer canlılar için de toprak ve su kaybı hayati önem taşımaktadır.
Ya insanlık erozyonu? İnsanlık her geçen gün “insan olma ve kalma” fıtratına karşı açılmış bir savaşla boğuşuyor. Dünyada durum nasıl bilemiyorum ama Türkiye’de vaziyet vahim.
Sermayesinin nasıl temin edildiği belli olmayan ve leblebi çekirdek gibi üretilen diziler ile kadın-erkek demeye utanılan tiplerin kepazeliklerinin sabah kuşaklarında program diye yayınlanması, toplumun her kesimine karşı ciddi bir fıtrat fırtınası estirmektedir.
Devletimiz ve ilgili kurumları, bu gerçeği nasıl görmüyor veya görmezden gelebiliyorlar? Burası bir hukuk devleti ise hukukun, Müslüman bir milletin değer yargılarını bertaraf eden yayınlara dur deme hakkı yok mudur?
*
İşte medyadaki uyuşturucu, futboldaki bahis, belediyelerdeki yolsuzluklar ve benzeri tüm hadiseler, toplumsal tükenişe ve umutsuzluğa giden yolun habercisi değil midir?
Uyuşturucu demişken, belli televizyonlarda çekilen dizilerin pek çoğu insanları uyuşturucuya sevk eden sahnelerle dolu değil mi?
Bir de bu dizilerde yaşanılan olaylar, ülkemizde kaç ailede vuku bulmaktadır da hikâye olarak dizisi yahut sinema filmi yapılmaktadır?
Yaşı 50’yi geçmiş insanlarımız pek etkilenmese de altındaki her yaştan her grup, ciddi şekilde malum dizilerdeki karakterleri kendilerine rol model yapmaktadırlar.
Sokakta bu tipleri çok rahat görebilirsiniz. Kulaklarının çok üstünde kafalarının ortasına kadar tıraş olmuş erkekler ile evde ailesinin bile yanında giyilmemesi gereken kıyafetlerle sokakta sere serpe dolaşan kadınlardan normal insanlar korkuyor. Bu bir fıtrat zehirlenmesi değil midir?
*
Nasıl toprağın erozyonu; gıdanın, açlığın, kuraklığın olmasına neden oluyorsa, sosyal medya ile televizyonlardaki insan fıtratını bozma savaşı da insanlığın yok olmasına sebep olmaktadır.
İnsan erozyonu ile toprak erozyonu at başı gitmektedir. İkisi olmadan hayat olmayacağı pek aşikârdır.
Erozyon, toprağın en verimli ve organik madde açısından en zengin kısmını yok etmektedir.
Bu durum, yoğun kimyasal gübre kullanımı ve daha fazla sulamayla dengelenmeye çalışıldığında ise doğa zarar görmektedir.
Kimyasal gübreler ve pestisitler (kimyasal-biyolojik maddeler) toprak ekosistemine zarar verirken, aşırı sulama sonucunda dereler, nehirler ve göller kurumaktadır.
Son 30 yılda ülkemizde toprakların yüzde 5.5’i, yani yaklaşık Konya büyüklüğünde bir alanın, artık daha kurak bir iklime sahip olduğu söylenmektedir.
*
Ezcümle:
İnsanlığın kurak bir iklime doğru gidişi de toprak erozyonuyla aynıdır.
Canım ülkemde; sosyologlar, psikologlar, Cumhurbaşkanlığı sosyal politikalar kurulu, insanla ilgilenen kurum ve kuruluşlar ve tabii hükümetimiz, özellikle görsel medyada insan ve aile mefhumuna karşı açılmış savaşla ilgili ne düşünüyor ve ne yapıyorlar acaba?