Siyaset devlet adamlığı karakteri taşıyanların işidir
Siyaset öncelikle kişinin kendisini tanıma sanatıdır.
Kendini tanıyan-bilen siyasetçi, millet nezdinde tartıya çıkar; devlet-millet adamı olma karakterine sahip olup olmadığın ölçüp-biçip kendisiyle yüzleşir.
Bizim siyasi tarihimiz, tartıya çıkmayan nice “siyasetçi” unvanlı kimseler görmüştür. Millete-devlete hizmetleriyle hatırlanmayan ve unutulanlara bakmak kâfidir.
Bugün, “devlet adamı siyasetçi” isimleri sayacak olsak, acaba kaç kişi hatırlarız? İsteyen hemen ilk akla gelen isimleri hafızasında bir yoklayabilir.
“Milli Devlet” denilince toplumumuzun büyük ekseriyetinin zihninde eskimez, pörsümez isimler mevcuttur ve hâlâ rahmetle anılmaktadırlar.
Siyasi tarihimizde “Milli Devlet” kavramına karşı mücadele eden partiler ve siyasetçilere de bakalım. Hangisi rahmetle anılmaktadır?
•
Bugün muhalefet kanadı tarafından, “Milli Devlet” kavramına karşı sürekli mücadele edildiği malumdur. İştir kişinin aynası şahide lüzum yoktur.
Müslüman milletimiz açısından “Milli Devlet” inancı ve anlayışı, vatan tapumuz mesabesindedir ve var oluşumuzun sebebidir.
“Milli Devlet” kavramının sahiplenilmesi, toplumumuzun kendisini keşfetmesidir ve bu keşif, siyasal bilinç mührüyle pekiştirilmiştir.
Siyasi tarihimize şan, şeref, haysiyet vererek, milli birliğimizi sağlamış liderler, işte bu inancın karakter sahipleri olarak, “Milli Devletin” bekası için mücadele etmiş ve halen canlarını dişlerine takarak devam etmektedirler.
“Milli Devlet” ciddi ve güvenilir muhalefet ister. İktidara gelmek üzere hazırlamış donanımlı kimseler ister.
Söverek, sayarak, tehdit ederek, sosyal medyanın çirkeflikleriyle siyaset üreterek muhalefet yapmak, cazgırlık mesleğidir.
“Milli Devlet”, devlet ve millet adamı olma karakteriyle donanmış bilgili, görgülü, edep, adap nedir bilen, dini-milli örf, adet ve geleneklere bağlı itaatkâr kimseler ister.
•
Medya ve siyasetin muhalefet kısmı, milletimizin inanç merkezli değerlerine karşı düşmanlık etmeyi siyaset saymaktadır. Bu devlet ve millet bu siyasete yol vermez.
Devlet geleneğimiz, Batıdan ithal bir devlet değildir. Gerçi geçmişte ithal için çok uğraşılmış olup, kabul edilmesi adına baskı ve inkılaplar yapılsa da zamanla reddedilmiştir.
Bugün çözülmeye çalışılan pek çok meselenin kökeninde, baskı ve şiddetle kabul edilmesi istenen ithal hususlar vardır.
“Devlet geleneğimiz, Batıdan ithal değildir” konusuna dönelim.
Orta Asya’da üç bin yıl, Anadolu’da bin yıl, Balkanlarda 500 yıl varlığını korumuş köklü bir devlet geleneğine sahibiz.
Bu bir “Milli Devlet” oluşumuzun tarihidir. Benzerimiz de yoktur.
Başka yerden ithal edilmemiş devlet sistemimiz ve anlayışımız, ancak yerli ve milli karaktere sahip siyasetçiler tarafından yönetilebilir.
•
Ezcümle:
Kendine özgü değerleriyle yaşama iradesi üzerine yükselen devletimiz, milletimizle bütünleşmiş bir devlettir. İçten ve dıştan bu birliğimiz bozulmak istenmektedir.
Bugünkü küreselcilerin sözcüsü olarak hareket eden muhalifler, bu hakikati kabullenememekte ve sövmekten başka bir şey yapmamaktalar. Bunun adı siyaset değildir.