Maziden Atiye Diyarbakır
Maziden Atiye Diyarbakır
HÜSEYİN ÖZTÜRK
“Türkiye yüzyılını sahiplenen, sabit ayağı milli kültüründe ve medeniyetinde, hareketli ayağı ise bilgide ve hikmette olup, tüm dünyayı kuşatacak bir gençlik tasavvuru için yola çıktık”. Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin.
Maziden Atiye Diyarbakır başlığı, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın; “Mazisini ilimle ve bilimle geleceği inşa eden bir gençlik hayalimdir” diyerek, Milli Eğitim Bakanlığına talimatlarıyla başlayan “Maziden Atiye” programları şehir şehir devam ediyor.
İlki Bitlis Ahlat’ta gerçekleştirilmişti, ardından bölge bölge devam etmekte ve edecek. Bize de Diyarbakır’da görmek nasip oldu.
“Diyarbakır’dan Kudüs’e Selahaddin Eyyubi’nin İzinde” programına 10 ilimizden 80 öğrenci katılmıştı, hepsi de Diyarbakır’ı ilk defa görmüş ve tanımışlardı.
Eğitim, etkinlik ve gezilerle dolu dolu geçen programda öğrenciler; “Gökyüzünün genişliğini her yerde görüyorduk ama ülkemizin böylesine zengin bir tarihinin ve medeniyetinin olduğunu bilmiyorduk” diye heyecanlarını dile getiriyorlardı.
Civar illerdeki liselerden seçilen öğrenciler en başarılı öğrenciler. Seçimi okulların öğretmenleri ve idarecileri yapıyor, refakatçi öğretmenler eşliğinde programa katılıyorlar.
Diyarbakır, tarihi bakımından sadece Türkiye’mizin değil, bütün bir dünyanın en eski şehridir. İlk insanın, ilk Peygamberlerin ayak bastığı, yaşadığı ve medfun olduğu şehirdir.
Dünyada tarihi zenginlik bakımından, Diyarbakır’dan başka bir şehir daha gösterilir mi bilmiyorum ama belki Urfa denilebilir. Hayır efendim Diyarbakır Urfa’dan daha eski.
Bu gerçeği Diyarbakır’a gittiğinizde görebilirsiniz. Hatta bir sohbette bu hakikati devlet ve idarecilik tecrübesiyle dolu şehrin babacan Valisi Murat Zorluoğlu’na da söylediğimde; “Diyarbakır’ın mazisine ne kadar gidersek gidelim, sonu yok” dedi.
*
Mevzuumuza dönelim:
Zatım gibi sosyal medya çukurlarında kimliksizlik ve kişiliksizlik seline kapılan gençleri görünce, ülkemizin geleceğinden endişe edenlerden kaygılananlar varsa, kaygılanmayın efendim. Su akıyor yolunu buluyor, kim neyi tercih etmişse onu buluyor.
Diyarbakır’da on ayrı vilayetten gelmiş pırıl pırıl lise öğrencilerini görünce kaygım azaldı. Kötülere değil, iyilere bakmanın gereğini müşahede ettik.
Mazilerine sahip çıkan, kültürlerini ve medeniyetlerini öğrenmek isteyen, öğrendikçe kendilerini ülkesine sahip çıkmaya dair geleceğe mıhlayan gençler var ki, insan “şükür” diyor
Yalnız “Maziden Atiye” meselesi, sadece lise öğrencilerine lazım değil. Bana kalırsa üniversitelerde böyle uygulamalı dersler yapılmalı.
Kabul edenler eder, etmeyenler zaten bir süre sonra kimliği-kişiliği-mayası bu topraklara mensubiyet ve mesuliyet hissetmeyince kendisini gösterecektir. Zaman dar, yol uzun, iş çok.
Mesela, Diyarbakır bu coğrafyada ilk ezan okunan ve bir daha susmayan, yıllardır da içten-dıştan terörle susturulamayan şehirdir. Mensubiyet ve mesuliyet sahipleri kazanmıştır.
Üniversiteler dedim ama esas bu program farklı şekillerde Ankara’dan başlayarak bütün devlet kurumlarında da yapılmalı.
*
Ezcümle:
Bu kadarla yetinelim. Devlete ve millete hizmetin ana şartı, “mensubiyet ve mesuliyet” duygusudur ve yaşatılmasıdır.