Kötü üslup doğruların afetidir
Kötü üslup doğruların afetidir
HÜSEYİN ÖZTÜRK
Siyasette ve devlet yönetiminin her kademesinde, affı imkânsız dört husus vardır. Siyasetnamede Nizamü’l Mülk şöyle açıklar:
-Dört kişinin kabahati asla affedilmez.
-Birisi memlekete kastedenler!
-Birisi milletin ve devletin haremine kastedenler!
-Birisi sırları ifşa edenler!
-Sonuncusu ise Melik ile bir gözüküp, Melik’in düşmanlarıyla iş tutarak, onların yolunu yol bilenlerdir. (Bunlardan şeytandan kaçar gibi kaçmalıdır H.Ö)
-Eğer Melik bunları bilir ve işleri sıkı tutarsa, ona hiçbir şey meçhul kalmaz”.
•
Şimdi affı mümkün olmayan bu dört umde üzerinden siyasete bakmalı.
Siyasetin cazibesine kapılmak öyle bir hal zuhura getiriyor ki; kişinin aklını, mantığını, fikrini, düşüncesini, dilini altüst ediyor ve kişi kendisi olmakta zorlanıyor.
Bunu nereden anlıyoruz? Gündelik siyasi kavgalardan, tartışmalardan!
Kimsenin haksızlığı kabul etmediği siyasi arenada herkes; “Benim atım daha güçlü” diye sürekli “deh” çekiyor.
Maalesef bu durum toplumumuz nezdinde siyaseti ve siyasetçiyi güvenilmez kılıyor. Mesela birkaç örneği paylaşalım.
TBMM’de bütçe görüşmelerinin bazılarını izleme imkânım oldu. Bazı partilerin bazı vekilleri, salona öyle hazır geliyorlardı ki, söz aldıklarında üstü kapalı Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a, ardından hükümete kavgalı ifadelerle yükleniyorlardı.
Söyleyecekleri ne kadar haklı şeyler varsa, hakaretle ve öfkeyle dile getirdikleri için doğruları sağlıklı şekilde dile getiremiyorlardı. Çünkü kötü üslupları doğrularının afetiydi.
•
Bir başka gariplik ise bazı muhalefet partilerinin vekilleri, konuşmalarını bitirir bitirmez, salondan çıkıp gidiyorlardı. Söylediklerinin ardını takip etmiyor, verilecek cevapları beklemiyorlardı.
Oysa üsluplarını düzeltip, kavga ederek konuşmadan eleştirilerini söyleyebilselerdi. Oysa çok haklı tespitleri de vardı ki. İktidara yardımcı olacak öneriler getiriyorlardı.
Lakin öfkelerine ve insan hak ve haysiyetini zedeleyen sözlerle ortamı geriyorlardı. Hayret ki, iktidar vekilleri de büyük bir sabır ve taşkınlık göstermeden dinliyorlardı.
İşte komisyon görüşmelerinin ardından üç gündür genel görüşme devam ediyor. Yine hakaret, yine bağırıp çağırmak!
Gerçi siyasi tarihimizde muhalefet demek, yasalaşmamış bir kanun gibi sürekli iktidarla kavga etmek olarak değerlendirilmektedir.
Siyasi tarihimiz boyunca görülen şu hakikati de hatırlatalım. Geleceğe dair planı, projesi ve insan gücü olmayan partilerin ortak özelliği hep kavga etmek olmuştur.
Bir tek proje ileri sürülmüyor, yapılan işler eleştirilmiyor, sadece kişisel hakaretlerden ibaret bir siyaset dünyanın hiçbir yerinde yoktur.
Yetmişli yıllarda Demirel’in muhalefet için bir tespiti vardı. Şöyle diyordu:
-“Muhalefet bir tarla bostan, yan gel Osman keyfinden vazgeçemez”.
•
Ezcümle:
Siyaset başta olmak üzere hayatın bütününde kendi zihnini ve varlığını başkalarının vesayetine terk edenler, maddi-manevi çöküşün nedeni olan korku ve çaresizliği öğrenirler.
Öğrenilmiş çaresizlik müptelasına yakalanmış kişilerin akli melekeleri, buyurganların buyruklarını almaya hazır beklemekten öte gidemez.