Ezansız Semtler
Ezansız Semtler
HÜSEYİN ÖZTÜRK
Aşağıda paylaşacağım yazı, Yahya Kemal’in, geçmişten bugüne Müslüman tarihimizi anlatan yazılarından birisidir.
Her fırsatta okunması ve şahsımız, ailemiz, işimiz, çevremiz ile amentümüzün ne kadarının kapitalizmin seline kapılıp kapılmadığına bakarak okumalı.
Bugün ezansız semt yok gibi ama yine de nefislerimizle bir yüzleşme olsun.
•
“Ezansız Semtler
Kendi kendime diyorum ki: Şişli, Kadıköyü, Moda gibi semtlerde doğan, büyüyen, oynayan Türk çocukları milliyetlerinden tam bir derecede nasip alabiliyorlar mı? O semtlerde ki minareler görülmez, ezanlar işitilmez, ramazan ve kandil günleri hissedilmez. Çocuklar Müslümanlığın çocukluk rüyasını nasıl görürler?
İşte bu rüya, çocukluk dediğimiz bu Müslüman rüyasıdır ki bizi henüz bir millet hâlinde tutuyor. Bugünkü Türk babaları havası ve toprağı Müslümanlık rüyası ile dolu semtlerde doğdular, doğarken kulaklarına ezan okundu, evlerinin odalarında namaza durmuş ihtiyar nineler gördüler.
Mübarek günlerin akşamları bir minderin köşesinden okunan Kur’ân’ın sesini işittiler, bir raf üzerinde duran Kitâbullâh’ı indirdiler, küçücük elleriyle açtılar, gül yağı gibi bir ruh olan sarı sahifelerini kokladılar.
İlk ders olarak besmeleyi öğrendiler; kandil günlerinin kandilleri yanarken, ramazanların, bayramların topları atılırken sevindiler. Bayram namazlarına babalarının yanında gittiler, camiler içinde şafak sökerken Tekbirleri dinlediler, dinin böyle bir merhalesinden geçtiler, hayata girdiler. Türk oldular.
Bugünün çocukları büyük bir ekseriyetle yine Müslüman semtlerde doğuyorlar, büyüyorlar, eskisi kadar derin bir tahassüs ile değilse bile yine Müslümanlığı hissediyorlar.
Fakat fazla medenîleşen üst tabakanın çocukları ezansız yeni semtlerde alafranga terbiye ile yetişirken Türk çocukluğunun en güzel rüyasını göremiyorlar.
Bu çocukların sütü çok temiz, hilkatleri çok metin olmalı ki ileride alafranga hayat Türklüğü büsbütün sardıktan sonra milliyetlerine bağlı kalabilsinler, yoksa ne muhit, ne yeni yaşayış, ne semt, hiçbir şey bu yavrulara Türklüğü hissettiremez.
Ah! Büyük cetlerimiz! Onlar da Galata, Beyoğlu gibi Frenk semtlerinde yerleşirlerdi, fakat yerleştikleri mahallede Müslümanlığın nuru belirir, beş vakitte ezan işitilir, asmalı minare, gölgeli mescid peyda olur, sokak köşesinde bir türbenin kandili uyanır, hâsılı o toprağın o köşesi imana gelirdi.
Beyoğlu’nu ve Galata’yı saran yeni yapıların yığını arasında o mescidlerden ve o türbelerden bir ikisi kaldı da (gördük ki) cetlerimiz o kefere Frenk mahallelerinin toprağına böyle nüfuz ederlerdi”.
•
Ezcümle:
“Ezansız Semtler” bir hayli uzun ama özellikle burada bitirdim. Şunun için:
Beyoğlu Galata’daki Bereketzade Ali Efendi Camii, fetihten sonraki ilk camidir.
Burada 30 yıl irşat hizmetinde bulunan Kasım Yağcıoğlu hocamız vardı. Pazar günü vefat etti.
Anadolu’dan okumaya gelen 20 bine yakın üniversite talebesine yıllardır burs sağlıyordu ve daha nice hayır hizmetleri vardı. Kasım hocalara çok ihtiyacımız var.
Ruhu için el-Fatiha.