• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Batı taklitçiliğinin hüsran çukuru

27 Kasım 2024
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Batı taklitçiliğinin hüsran çukuru

HÜSEYİN ÖZTÜRK

Batı taklitçiliğinden kasıt elbette teknik, teknoloji değil. O taklitçilik bile işe yarar.

Esas taklitçilik; kimliksiz, kişiliksiz, haysiyetsizlik pazarında, Batı taklitçiliği yaparak kendi hakikatlerini inkâr edip, Batının müstamel köleliğini yapmaktır.

Müstamel taklitçiler, kendi vatanlarına, devletlerine, milletlerine aidiyet besleyemez ve sürekli yabancıların gözüyle bakarak düşmanlıklarını artıran hastalıklara müptela olurlar.

Böylelerini; siyasetin, medyanın, sanat adı verilen ama genelde soytarılıkların çokça yer aldığı çeşitli mecralarda görmek mümkündür.

Bu kişi ya da kişilere, belli mihraklar gündemi kirlettirir ve asıl meselelere gölge düşürterek, hafife aldırtarak, hizmet ettikleri ağa babalarının buyruklarını yerine getirirler.

İşte bu hakikatin anlaşılmaması bizim gibi büyük bir millet ve devlet için ayrı bir züldür. 

Hamdolsun, ülke olarak her geçen gün daha büyük projelere, uluslararası başarılarla taçlanan hamlelere imza atıyoruz.

Bunları dürüst televizyon kanallarında yahut haber sitelerinde görebiliriz ama bu kanallar bile haberin analizini yapmaktan uzak kalarak, reyting uğruna diğer suni gündemlere takılabiliyorlar.

Türkiye son yirmi yılda, yüzyıllık bir geri gidişi durdurdu ve zirveye taşıdı. Savunma sanayimizden enerji yatırımlarına, ulaştırma projelerimizden diplomasi masalarındaki kararlı duruşumuza kadar pek çok alanda, dünya siyasetinde söz sahibi bir ülke hâline gelebildik.

Düne kadar; “Bizden bir şey olmaz” hastalığına müptela olanlar hâlâ dünyada söz sahibi olduğumuzu gerçeğine karşı direnseler de kervan yoluna devam etmektedir.

Allah aşkına şöyle bir bakalım: İnsaf, vicdan ve insanlığa borcunu ödemek isteyen kanalların dışında kalan ve hiçbir milli meselesi olmayan medyanın her türlüsünde dönüp duran meselelerin ne kadarı ülkemizin gerçeklerini yansıtmaktadır?

Türkiye’nin güçlü adımları karşısında rahatsız olanlar, içerideki maşalarıyla suni gündem ırgatlığından başka ne yapmaktadırlar?

Bir bakıyoruz, kıytırık bir siyasetçinin veya sanat sıfatını tü sıfatsızlığıyla ortalık yere saçan birinin söyledikleri gündem olmuş.

Bütün olup bitenler bir tesadüf değil elbet. Apaçık bilinçli bir planın tezahürüdür. Eğer millet-devlet olarak esas meseleleri konuşmaya başladığımızda, problemlerimizin çarelerine odaklandığımızda, tüm kirli oyunlar deşifre olacaktır.

Kendi gündemimizi oluşturmadığımız müddetçe, doğal olarak başka gündemlerin peşinde koşarız. Mesela:

Örneğin, savunma sanayimizin geldiği nokta nasıl daha ileriye taşınabilir?

Enerji bağımsızlığımızı tam anlamıyla elde etmek için hangi adımlar atılmalıdır?

Eğitim sistemimizi, ahlaki ve bilimsel bir zeminde nasıl güçlendirebiliriz?

Aile yapımızı ve toplumuzun ahlaki omurgasını tehdit eden tehlikelere karşı hangi tedbirleri alabiliriz?

Bunlar yapılmıyor değil. Yapılıyor ama gündem oluşturulmuyor.

Ezcümle:

Bize düşen, bu suni gündemlerin gürültüsünde kaybolmamak ve uyanık kalmaktır. Unutmayalım ki, gündemi belirleyenler, geleceği de şekillendirir.

Çünkü Türkiye, sadece bizim değil, mazlum coğrafyaların da umududur. Bu umudu korumak da bizlerin boynunun borcudur.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Vay vay

Batı talitcigj hüsrandır diyorsunuz da sayın yazar ülkenin hali içler acısı... Enflasyon, hayat pahaliligi, faiz, yok olan ahlaki değerler, sosyal çürümüşluk... O beğenmediğiniz Batı ülkelerinde halk bizim halkımızdan daha ahlaklı...

Kanber

Selamlar. Teşekkürler esas büyük meselemiz aşağıda bahsettiğiniz meseledir. Eğitim sistemimizi, ahlaki ve bilimsel bir zeminde nasıl güçlendirebiliriz? Aile yapımızı ve toplumuzun ahlaki omurgasını tehdit eden tehlikelere karşı hangi tedbirleri alabiliriz?
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23