Arabistan’ın Dallası Türkçe konuşulan diziler
Arabistan’ın Dallası Türkçe konuşulan diziler
Hüseyin Öztürk
Ülkemizde çekilen ve “Türkçe konuşulan” her diziye, “Türk Dizileri” demek, vatanımıza, milletimize, devletimize, bayrağımıza, inanç değerlerimize karşı hakaret sayılır.
Hangi dizilerin kastedildiği malum! Tarihimizi, medeniyetimizi, inancımızı, aile hayatımızı, değer yargılarımızı, milli birliğimizi çelik halatlarla saran; aidiyet, mesuliyet, mensubiyet bağlarımıza karşı savaş açmış bir dizi furyası var. Onlar kastedilmektedir.
Elbet, hikâyesi topraklarımıza, milletimize, tarihimize ait kültürel, sosyal, siyasal film ve diziler hariç. Onlar zaten ehli vicdan insanlarımız tarafından izlenmektedir.
Akıllarına estikçe -bilinçaltlarındaki İslam düşmanlıklarını- Araplara söverek izhar eden, parayı görünce de yalap yalap eden sanatçı yaftalı birtakım kimseler, Arapları bir hayli eğlendirdiler.
Suud’un sinema sektörü mü var ki, film ve dizi ödülleri veriyor. Mesele başka!
Bu zaviyeden baktığımızda ülkemizin edebiyatıyla, sanatıyla, medeniyetiyle ilgisi olmayan bir sürü dizi yapılmakta ve ihraç edilmektedir. Mesele başka!
İşin tuhafı ve bir türlü anlaşılamayan acı bir tarafı daha var ki, insanın oturup “Ne hale geldik” diye dizlerini dövesi geliyor. Nedir?
Kültür Bakanlığı bu dizilerin ihraç edilmesinden dolayı, ülkeye ne kadar döviz getirildiği ile övünmekte. Yahu ihraç ettiklerimizle neyi kaybettiklerimize bir bakın hele.
Suudi Arabistan başta olmak üzere, “Türkçe konuşulan” diziler, o ülkelerin Dallası olarak izleniyor. Ne kültür, ne sanat, ne de içinde bizim toplumumuza ait bir kırıntı var.
•
Yalnız bu mesele birkaç yıllık bir proje değil. Neredeyse 80 yıllık bir proje.
Size şimdi, başrolünü Orhan Gencebay’ın oynadığı “Feryada Gücüm Yok” filminden bazı diyalogları aktarmak istiyorum.
Yazıda Orhan Gencebay’ın adı geçiyor ama mevzumuz Orhan Gencebay değil. Şerif Gören’in senaryosunu ve yönetmenliğini yaptığı film, 1981 yılında çekildi ve Gören o yıllarda hakikati şu diyaloglarla anlatmış.
Filmde büyük patronun adına konuşan küçük bir adam, Orhan’a şunları söylüyor:
“Bazılarını kendi bünyemiz içine alacağız, şimdi aldıkları paranın on mislini vereceğiz. Ve bu insanlar bizim için çalışacaklar.
Daha önce de söylemiştim. Her olayı biz yönlendiriyoruz. Yediği, içtiği, giydiği, saçı, sakalı ve dinlediği müzikle yepyeni bir nesil yaratılacak.
Bunun için reklamlar, filmler, müzik edebiyat ve basın araçlarımız olacak. Ve bu insanlar yaratılacak.
TV müzik programlarını denetimimiz altına alacağız artık senin parçaların da televizyonda çalınacak. Şarkı sözlerin denetimimizden geçecek. Bize uygun olmayan sözler değiştirilecek.
Haa reklam filmlerimizde de oynayacaksın, bizim ürettiğimiz malların reklamlarını sen yapacaksın. Ödüllü bir yazar yazacak reklam metinlerini.
Kültür çalışmalarımız da olacak. Sinematik gibi kültür kurumlarını da destekleyeceğiz. Herkes demokrat unsurlar olduğumuza inanmalı”.
•
Ezcümle:
Evet, bu tezgâh bugün farklı şekillerde halen işliyor. Devletimiz artık bu tezgâhı bozmalı değil mi?