• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Acarlar
Hüseyin Acarlar
TÜM YAZILARI

Ey Sözü Olan

19 Şubat 2021
A


Hüseyin Acarlar İletişim:

Ey sözü olan bil ki;

Mantığın kurucusu, “İnsanın tarifi: açık bir şekilde konuşan canlıdır” demişti. Sözlükte “konuşmak” anlamına gelen Arapça “nutk” kökünden türetilmiştir mantık.

Mürüvvetin (kişilik sahibi olmanın) hayatı doğruluk, ruhun hayatı iffet, hilmin (ağırbaşlılık) hayatı ilim, ilmin hayatı ise beyandır.

Beyan, anlamın maskesini açan, gönlü örten perdeyi kaldıran her şeyi kapsayan isimdir.

Beyân ilminden, daha köklü, dallı budaklı, meyvesi daha tatlı, suyu daha içimli, ürünü daha bol ve ışığı daha parlak bir ilim göremezsin. Beyan yani ifade edebilme, görklü bir ilimdir. Bu ilim olmasaydı, güzel elbiseler dokuyan, zînet eşyaları işleyen, inciler dizen, petekli bal ikram eden derdini nasıl anlatacaktı? Harika çiçekleri gösteren, birbirinden farklı tat ve güzellikte meyveleri, yerdeki ve gökteki envaı çeşitte mahlûkat ile güzelliği ifade eden renkleri nasıl aktaracak, nasıl başkasına öğretecek ve anlatacaktın?

Beyân ilmi, diğer ilimleri ele alıp, onlara önem vermese ve onların portresini çizmeseydi, bu ilimler, üstü örtülü ve gizli kalacak, bunların şeklini tasavvur dahi edemeyecektin. Neticede bunlar, hilâlin, ayın son gecesinde kaybolduğu gibi kaybolup gidecekti.

“Nutkum tutuldu” diyorsun ya işte o vakit konuşamayacak derdini anlatamayacaktın.

Ey sözü olan önce şunu bil ki;

İsfahân’dan Râgıb el-İsfahânî, nutk kelimesinin dilin çıkardığı ve kulakların duyduğu kesik sesler için kullanıldığını söyler. İnsanın dışındaki varlıklar için de nadiren ve yalnız “ses” anlamında kullanılabildiğini de ekler (el-Müfredât, “nṭḳ” md.).Ulema, Kur’an’ı Kerim’in Neml suresinde (17/16) geçen “mantıku’t-tayr” ifadesine dayanarak mantık kelimesinin insanın dışındaki varlıklar hakkında da kullanılabileceği belirtilmiştir (Lisânü’l-ʿArab, “nṭḳ” md.). Ancak Râgıb el-İsfahânî, Hz. Süleyman’ın kuş seslerini anlaması dolayısıyla âyette kuş sesine nutk denildiğini, zira bir şeyden bir anlam çıkaran herkes için o şeyin nâtık (konuşan), anlamayana göre de sâmit (susan) olduğunu belirtir.

Ey sözü olan nâtık kişi bil ki;

Anlamların hükmü (durumu), lafızların hükmünden farklıdır. Çünkü anlamalar sonsuza doğru yayılır ve sonsuza doğru uzanır. Anlamların isimleri (sözcükler) ise sınırlı, sayılı, kapsanabilir ve mahduttur (az).

Söz olsun veya olmasın anlamların göstergelerinin tümü beş sınıftır. İlki sözdür, sonra işaret (jest ve mimik), sonra (el ile) sayma, sonra yazı, sonra duruş diye isimlendirilen haldir (lisan-ı hal). Hal diğer sınıfların yerine geçebilen bir göstergedir ve onlardan geri kalmaz. Bu beş göstergenin birbirlerinden farklı şekli ve özelliği vardır. Cümlede var olan anlamların (bizzat) kendileri, açıklama esnasında hakikatleri, cinsleri, miktarları, özel veya genel olmaları, sevinç ve üzüntü verme dereceleri, faydasız, boş, değersiz, atılacak olup olmadıkları bu şekil ve özelliklerle senin için açığa çıkar…

Sözün göstergedir işaret ise el, baş, göz, kaş ve omuzla, elbise veya kullanılan bir eşya ile olur. Misal ceketinin dibinden silah gösteren kişi tehditte bulunmuş olabilir. Bu şekilde azarlayıcı ve (yaptığı işaret de) tehdit ve uyarı olur. İşaret ve söz ortaktır, birbirlerine ne güzel yardımcı ve ne güzel tercümandır.

Ey sözü olan işaret ile mana veren bil ki;

İşaret sözün yerine çokça geçer ve yazıya ihtiyaç bırakmaz. Çeşitli dereceleri ve gösterimleriyle birlikte işaretin bilinen bir şekli ve belirli bir özelliği vardır. İnsanların birbirlerinden sakladıkları, yanlarında oturan veya oturmayan kişilerden gizledikleri şeyleri anlamada göz ucu, kaşlar ve diğer organlarla yapılan işaretler bir manaya işaret eder. İşaret olmasaydı insanlar çok özel anlamları birbirlerine anlatamazlar ve bu anlamları asla bilemezlerdi…

Yazıya gelince sözünü yazıya döken kişi bil ki;

Yüce Allah, kitabında yazının faziletini ve kitabın faydalarıyla (insanı) nimetlendirdiğini peygamberine (sav) şöyle söyleyerek dile getirmiştir: “Oku! O, en keremli olan Rabbindir. Kalem ile öğretendir. İnsana bilmediğini öğretti” (Alak: 3-5). Gönderdiği peygamberine indirdiği kitabında yazıya şöyle yemin etmiştir: “Nûn, yemin olsun kaleme ve yazdıklarına” (Kalem 68: 1).
Bu yüzden “Kalem ikiden birisidir” demişlerdir, tıpkı “Ehl-i ıyalin (geçindirmek zorunda olunan kişiler) az olması, iki zenginlikten birisidir” dedikleri gibi. Şöyle söylemişlerdir: “Kalem tesir açısından daha kalıcı, dil ise saçmalamaya, düşüncesiz ifadeye daha yatkındır”.

Yazıyı düzeltmek amacıyla zihni harekete geçirmek için kalemi kullanmak, sözü düzeltmek için dili kullanmak uygundur.

Ey sözü olan bil ki;

Dil yakında bulunan muhatapla sınırlıdır. Kalem ise hem muhatap, hem de üçüncü şahıs içindir. Geçip gidenler için olduğu gibi halihazırdaki kişiler içindir.

Kitap her yerde her zaman okunur. Dil ise dinleyeni aşmaz başkasına geçmez.

Saymaya gelince ey sözü sayan ve saydıran kişi bil ki;

Sayma sözsüz ve yazısız hesap yapmadır. Değerine ve büyük faydasına delil ise şu ayetlerdir: “O, karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da ince birer hesap ölçüsü kıldı. Bütün bunlar mutlak güç sahibinin, hakkıyla bilenin takdiridir (ölçüp biçmesidir)” (En’am suresi: 96). “Rahmân Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyanı (düşünüp ifade etmeyi) öğretti. Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir” (Rahman suresi: 1-5).

“O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır” (Yunus suresi: 5).

“Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki alâmet yaptık. Rabbinizden lütuf isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye gece alametini giderip gündüz alametini aydınlatıcı kıldık. İşte biz her şeyi açıkça anlattık” (İsra suresi: 12).

Hesap çok anlamlar ve büyük faydalar içerir. İnsanlar dünyadaki hesabın anlamı bilmeselerdi ahiretteki hesap hakkında Yüce Allah’ın söylediklerini anlamazlardı. Sözün yokluğu, yazının bozukluğu ve hesabı bilmemek, nimetlerin çoğunun fesada uğramasına, bütün faydaların kaybedilmesine ve Yüce Allah’ın bizim için destek, fayda ve düzen olarak yarattığı şeylerin bozulmasına sebep olur.

Ey sözü ve duruşu olan kişi bil ki;

Duruş sözsüz konuşan (lisan-ı) haldir. Elsiz işaret eden haldir. Yerin ve göğün varlıklarında, susan, konuşan, cansız, yurdunda oturan, yolcu olan, fazla ve eksik her şeyde bu durum açık bir şekilde vardır. Cansız, ölüdeki gösterge, konuşan canlıdaki gösterge gibidir. Susan, gösterge açısından konuşmaktadır. Dilsiz varlık burhan (delil) bakımından açıkça konuşan gibidir. Bu yüzden öncekiler şöyle demişlerdir: “Yeryüzüne sor, nehirlerini kim açtı, ağaçlarını kim dikti, meyvelerini kim topladı? Sana konuşarak cevap vermezlerse bile ibret olarak cevap verirler”…

Hatiplerden biri İskender öldükten sonra yatağının başında durarak şöyle demişti: “İskender dün bugünkünden daha çok konuşan biriydi. Bugün ise düne göre bize daha çok öğüt veren biridir”.

Ahir kelam ey sözü olan bil ki;

Beyan hangi şekilde, göstereni de hangi cinsten olursa olsun, dinleyen kişiyi (dinlediğinin] hakikatine ulaştırır, onun sonucuna yöneltir. Söyleyenin ve dinleyenin yaptıkları şeyin gayesini anlamak ve anlatmaktır beyan. Ve unutma ki anlattığın şey karşındakinin anlayacağı kapasiteyi aşamaz. Ve Unutma ki aynı dili konuşmak aynı duygularla konuşmaktır aslında.

“Allemehu-lbeyân(e)/ Ona beyanı öğretti”(Rahman: 4)

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Mustafa

Keramet bekleyene Mucize anlatırım dinleyen iman eder diye düşünen Kuran okumuyor veya okuyup anlamıyor.  

Sabri

Güzel bir yazı teşekkür ederim.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23