“Dilimizin tanıtımı” tamam. “Dinimizin tanıtımı” da önemli
“Dilimizin tanıtımı” tamam. “Dinimizin tanıtımı” da önemli
ALİ KARAHASANOĞLU
Önce samimi tespitimi yapayım..
Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile, dünya görüşlerimiz dört dörtlük örtüşmüyor..
Şunu da ilave edeyim, örtüşmesi zorunlu da değil..
Bir ilave daha, sayın bakanın hakkını da teslim etmeliyiz, işinin ehli bir isim..
Turizm alanında çok çok başarılı bir isim.
Tahminim o ki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, işinin ehli olduğu için, bu ismi bakan olarak seçti..
Turizm konusunda işinin ehli..
Ehli ki, Türkiye’nin turizm gelirlerini, her yıl bir yeni cumhuriyet rekoru daha kırdırarak artırıyor..
Hem gelirde rekor kırdırıyor. Hem turist sayısında..
Dün Akittv’de, gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Murat Alan, 455 bininci konutun teslimi törenleri için, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum (Murat Kurum bey hem Kültür bakanımız gibi işinin ehli bir isim, hem de dünya görüşlerimiz de aynı) ile birlikte Hatay’da olduğu için, Manşetlerin Dili programını, Akit TV’den Yusuf Ozan Demir ile birlikte yaptık..
Program sırasında, işinin ehli diyerek hakkını teslim ettiğimiz Kültür Bakanı M. Nuri Ersoy’un, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) koordinasyonunda hazırlanan dizilere ve mini dizi projelerinin ülke tanıtımına sağladığı katkılara ilişkin Atatürk Kültür Merkezi’nde basın toplantısından canlı yayın yapıldı.
Ersoy’un konuşmasındaki en can alıcı cümle şu idi:
“Dizilerimiz yalnızca turizmimiz için değil, kültürümüz, değerlerimiz ve dilimiz için de son derece önemlidir.”
Evet, şu an için öyle olmasa da, hedefi bu olmalıdır..
Dış ülkelere ihraç edilen dizilerimiz, dilimizin yaygınlaşması için olduğu kadar, belki daha önemlisi, dinimizin de yaygınlaşması için önemli bir görev üstlenmeli..
Evet, dost ülkeler başta olmak üzere, dünyanın birçok ülkesinde, Türk dizileri seyrediliyor.. Bu sayede, Türkçe de birçok ülkede öğreniliyor..
Bakan Ersoy, bu noktada rakamları da verdi:
170’e yakın ülkede, yaklaşık 1 milyar insan düzenli olarak Türk dizilerini izliyormuş.. Dizilerden gelen ihracat geliri ise 1 milyar doları bulmuş.
Dünyanın birçok ülkesinde, diziler aracılığı ile insanların dilimizi öğrenmeleri çok güzel..
Peki; dizilerin içeriklerinden hareketle, o izleyiciler, dinimiz hakkındaki kanaatleri noktasında bir araştırma yapılmış mıdır?
Hiç sanmıyorum..
Bu konuda Cumhurbaşkanımızın hassasiyet gösterdiği herkesin malumu..
Ama, Türkçe ile birlikte dinimizin de doğru öğretilmesi, en azından kötü gösterilmemesi açısından üzerimize düşenleri evleviyetle yapmamız gerekir..
Gerçi bakanımız, Türkiye’nin yıllık üretilen dizi bölümü sayısında dünya lideri olduğunu belirtip, Türkiye’nin aynı zamanda satış ve ihracat gücü açısından Amerika ve İngiltere ile dünyanın en büyük üç televizyon endüstrisinden birine sahip olduğunu hatırlatmış..
Bu, olayın maddi yönü.
Ve bu çerçevede, hem Türkçe’nin yaygınlaşması, hem Türkiye’nin tanıtımı için, dizilere bakanlık desteği verileceğini de söylerken, “Ülkemizin, kültürümüzün, dilimizin tanıtımında bu kadar kilit bir rol oynayan dizi sektörümüz için önemli bir destek projesini hayata geçiriyoruz. Artık dizi ihracatında belirli tanıtım kriterlerini karşılayan yapımlar bakanlığımız tarafından desteklenecek.” ifadeleri ile, “belli kriterler”den bahsederek, manevi yön açısından da bazı adımlar atılacağını belirtmiş ama..
Ne derece hayata geçirilir, bilemiyorum..
Bu çerçevede, konuya kuş bakışı bir fotoğraf da çekmeliyiz.
Sayın bakan “Ülkemizin tanıtımı” dedi.
“Kültürümüzün tanıtımı” dedi..
“Dilimizin tanıtımı” dedi ama..
Ben bir ayrı başlık daha açmak isterim..
Bazıları “Kültürümüz ifadesinin içinde mündemiç” diyebilirler..
Ama imanın taklitten ziyade, iradi bir tercih olduğunun bilinci ile, biz “din”imizi “kültür”ümüzün üstünde görerek söyleyelim..
Şu anki dizilerimiz, dinimizi de, kültürümüzü de tanıtmaktan, çok uzak..
Bir avuç elit tabakanın, boğaz yalılarında geçen hayatlarını..
Veya, güneydoğuda bir ağa ve çevresindeki uşakları etrafında dolanan dizilerin.
Özellikle de, Konya’yı, Diyarbakır’ı, Trabzon’u, Sakarya’yı değil..
Üsküdar’ı, Fatih’i, Bağcılar’ı değil..
İstanbul’un Nişantaşı’sını. Ankara’nın Çankaya’sını konu edinen ve o mahalden dışarı çıkamayan diziler kültürümüzü ne derece temsil edebilir?
Kaç dizimizde, ezan sesi var?
Var ise, o ezan sesi hangi bağlamda dinletiliyor..
Hangi dizide, namaz kılan rollere yer veriliyor?
Hangi dizide, İslam’ın tavsiyeleri, önermedikleri, hayatın içinde, görüntülü şekilde izleyicilere aktarılıyor..
Belki toplumu da, yeniden rehabilite edecek anlamda, sosyal barışı kuvvetlendirecek, kavgaları, anlaşmazlıkları azaltacak tasavvufi bakış açımız ile ilgili, kaç dizimiz var?
Kanaat önderlerimizin, evliyalarımızın, evliya sultanlarımızın hayatları, hiç yok demiyorum.. Ama çok daha fazla olması gerekmiyor mu?
Günümüz laikçi seküler dayatmalarının dejenere ettiği kimliklerin, gerçekte dini temsil etmeyen bazı kişilerin yanlışları üzerinden dizilere konu edilen dinimizi kötüleyen propagandaların bulunduğu onlarca dizi karşısında.. Kaç tane, İslam dininin güzelliklerini anlatan dizimiz var?
Bu çerçevede, bakanımız Ersoy’un, yeni uygulama olarak müjdelediği devlet desteğinin, mutlaka çok hassas hayata geçirilmesi gerektiğini hatırlatalım..
Kitap sektöründe eski solcu bakanlıkların alışkanlıkları hala sökülüp atılamadı.
Tiyatro sektöründeki, sinema sektöründeki ahlaksız yayınlara verilen devlet destekleri, hala tümüyle bitirilemedi.
Dini hassasiyeti olan tiyatrolarımız, bakanlığın vereceği bir küçük desteği mumla ararken, kimi zaman +18 oyunlara bile, bugün dahi destekler verildiğini, maalesef görüyor, üzülüyoruz..
Bakanımız dün çok doğru bir tespit yaptı:
“Nasıl ki Hollywood filmleri dünyaya İngilizce öğrettiyse, bugün Türk dizileri de dünyaya Türkçe öğretiyor. Türk dizileri dünyanın en büyük Türkçe kursudur. Dizi ihracatı bize farklı bir imkan sundu. Artık dizilerimiz aracılığıyla dünyanın dört bir yanında yüz milyonlarca kişiye doğrudan cep telefonları, televizyonları aracılığıyla ulaşıyoruz.”
Evet, bu imkan mutlaka değerlendirilmeli, fırsat kaçırılmamalı.
Evet sayın bakanını hedef olarak belirlediği, “Dizilerimiz yalnızca turizmimiz için değil, kültürümüz, değerlerimiz ve dilimiz için de son derece önemlidir.” cümlesi hayata geçirilmeli..
Ama lütfen..
Dizilere verilecek bakanlık desteği için oluşturulacak komisyona..
“Beni alın” demiyorum..
“Hepsini cami imamlarımızdan seçin” de demiyorum..
Ama lütfen, ulusal kanal televizyonlarının genel yayın yönetmenlerinin, “bankonun önüne geç de, endamın görünsün” diyerek, mini etek giymiş spikere, bacağını daha net göstermesi için talimat verebildiği Türkiye’de..
Üç tane ahlak fukarasının oyunlarına gelinmesin..
Sanat adı altında, bacak teşhirciliği yapanların, reyting için dekoltede sınır tanımayanların oyunlarına gelecek isimlerden komisyon oluşturulmasın..
Sayın bakan gibi, gerçekten işinin ehli..
Gerçekten ürettiği eserleri, hakkıyla cumhuriyet tarihinin rekorları olarak gösterebilecek ehliyetteki isimlerden komisyon oluşturulsun.
“İnşaallah” diyelim..