• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Can Karahasanoğlu
Ahmet Can Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Yaprağın düşüşü ve insan ömrü

30 Ağustos 2025
A


Ahmet Can Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Yaprağın düşüşü ve insan ömrü

AHMET CAN KARAHASANOĞLU

Yaşlılık, insanın soyuna boyun eğmesidir…

Bir gün aynaya bakarsınız ve karşınızdaki sanki sizin yüzünüz değildir. Belki de o anki ruhunuza ait olmayan bir siz vardır aynada. Geçmişin façası gibidir her çizgi.

Her iz, bir yara darbesi gibi hayatın şiirini fısıldar durur. Çocukluktan ergenliğe, oradan da yaşlılığa uzanan yolculukta, maskeden maskeye geçişinizi seyredersiniz. Bu kırışıklıklar, kendi yaşam öykünüzün notlarıdır bir bakıma. Ama kaç kişi dayanabilir o acı notları okumaya? Ne kadar tahammül edilebilir ki…

Evet, yıllar da aylar da günler de hızla geçmiştir. Zihin hep dönülemeyecek olana odaklanır; çünkü ulaşamadığı yerdir insanın cenneti. Oysa bellek hem cehennem hem de cennet tasviriyle doludur.


Bir çocuğun parkta oynayışı, kahkahası, aynı anda rüzgârın yaprakları hışırdatan sesi… Hepsini izlersiniz; kedi de oradan size sürtünerek geçer. Capcanlı bir hayatın içinde yapayalnız bir yaşlısınızdır. Bu sahnedeki rüzgâr, kedi, yaprak, çocuk…

Hepsi Allah’ın diliymişçesine bir şeyler anlatır. Aynı pınarın suyudur hepsi; yolları günün sonunda ayrılsa da. İşte bu yüzden hayatın tüm çelişkileri, dikkatle düşünüldüğünde, aynı yankının farklı izdüşümleri gibi görünür.

Yaşlılık belki de bilincin en berrak hâlidir. İnsan nihayetinde gövdesinin sınırlılığını inkâr edemez. O güç kaybı (eskiden kolaylıkla yaptığınız şeylerin artık zorlukla yapılması) yalnızca biyolojik bir gerçek değil, ruhu da kemiren bir hatırlatmadır. Kaybettiğiniz kas gücü, aynı zamanda kaybolan ihtimallerin de işaretidir. Yapabileceklerinizin sınırını bir tokat gibi yüzünüze vurur yaşlılık. Dolayısıyla sınırı aşmamayı öğrenirsiniz.

Ama işin ironisi şudur: Ne kadar kaybederseniz elinizdekileri, duygularınız da o nisbette keskinleşir. Zamanın geçişi hızlanmıştır ama farkındalık da artmıştır. Gençken izleyemediğiniz bir film gibi, yaprağın yavaş yavaş yere düşüşüne odaklanırsınız. Tıpkı hayatınızın ağır ağır erinçten düşmesi gibi… “O da düşüyor,” diye avutursunuz kendinizi. Sonra avutacak iştahınız da kalmaz. Ne yeseniz tadı aynı gelir. Nereye gitseniz, hep aynı yerde gibisinizdir. Tam bir trajedidir aslında.



 

Ve bir an, işte o ses kulağınıza çalınır: sanki bir yıldızın söndüğünü hissedersiniz. Bir dostunuzun selâsıdır içinizi burkan. Belki yarın da sizin selânız okunacak diye düşünmeye başlarsınız. Anlamın her katmanı sizi rahatsız etmeye başlamıştır. Varoluşun, bir tür yok oluş yolculuğu olduğunu hissedersiniz.

Sonra Allah gelir aklınıza. Tam da o sıyırma hâline yaklaşmışken elinizden tutar. Sabrın hikmetiyle yeniden dirilişi hatırlatır. Tekrar başlayacak olan yeni ve uzun bir hayatın şiiri gibi büyüleyici bir enerji dolar içinize. Gençleşirsiniz; çünkü artık umurunuzda değildir yaşlılık. Bir an önce kavuşmak istersiniz toprağa… Çünkü yeni hayat, tecrübeyle başlayacağınız ikinci evrenizdir.

İşte bu düşünceler, bana bir Allah dostunun ömrünün son yıllarında yaşadığı şu hikâyeyi hatırlattı:

Bir Allah dostu, ömrünün son yıllarını bir dağ başında inzivâda geçiriyormuş. Her gün yaşadığı yerin verandasında rüzgârda sallanan ağaçları seyredermiş. Bir gün bir talebesi gelmiş ve saatlerdir Allah dostunun dalgın dalgın aynı ağaca baktığını fark etmiş.


“Efendim, neden hep yapraklara bakıyorsunuz?” diye sormuş.


“Çünkü onlar bana hayatımı anlatıyor.”

“Nasıl yani?”

Allah dostu bir yaprağı eline almış, avucunda çevirmiş:

“Gençken bu yaprak gibiydim, taze ve yeşil. Dünyanın bütün rüzgârlarına meydan okuyabileceğimi sanıyordum. Ama rüzgâr, zamanı getirir. Zaman, renkleri soldurur. Ve işte şimdi, bu sararmış yaprak gibiyim.”

Talebe hüzünle başını eğmiş:

“Efendim, bu sizi üzmüyor mu?”

Allah dostu yaprağı havaya savurmuş.

Yaprak rüzgârın etkisiyle uçarak uzaklaşmış.

“Hayır,” demiş Allah dostu, “çünkü o düşüş de hayatın parçası. Toprağa düşecek, çürüyecek ve kökleri besleyecek. Ben de öyleyim. Bedenim gidecek, ama hayat başka bir biçimde devam edecek. Yaprak ağacı terk etmez; sadece dönüşür.”

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Prof. Mustafa Eroğan Sürat

Ahmet canım 100 küsur yıllık bir arazide yahut "melmeket"te Tüm Avrupa estetiğine nazaran senden daha gelişmiş bir kalem çıkmadı çıkamaz. Ne var ki hala hotantoların en iyisisin. Biz artık seni Bulgaristan'da, İskoçya'da, lisan olarak değilse de gelişmiş anlatımda, aramıza bekliyoruz.

bir

Teşekkür ederiz yazınızdan dolayı
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23