Hayatın dalına tutunmak
Hayatın dalına tutunmak
AHMET CAN KARAHASANOĞLU
Tolstoy, İtiraflarım adlı eserinde bir Şark hikâyesinden ilhamla, bozkırda yol alan talihsiz bir seyyahın ibret dolu serüvenini anlatır.
Seyyah, azgın bir canavar tarafından kovalanmaktadır. Kaçmak için önüne çıkan kurumuş bir kuyuya atlar; fakat kuyunun dibinde bu kez onu yutmak için bekleyen bir ejderhayla karşılaşır.
Yukarı çıkmaya cesaret edemez; çünkü canavar oradadır. Aşağı inmeye de cesaret edemez; çünkü ejderha beklemektedir. Bunun üzerine kuyunun yarığında büyümüş bir dala tutunur ve boşlukta asılı kalır.
Kolları yorulmaktadır. Çok geçmeden, yukarıdaki ya da aşağıdaki tehlikelerden birine teslim olmak zorunda kalacağını hisseder. Tam bu sırada, biri siyah biri beyaz iki farenin, tutunduğu dalın gövdesini durmadan kemirdiğini fark eder. Dal her an kopabilir.
Seyyah yaklaşan ölümü görür. Bundan kaçamayacağını bilir. Ama yine de orada asılı dururken, dalın yapraklarına düşmüş bal damlalarını fark eder ve onları yalar.
Tolstoy, bu hikâyenin ardından şöyle der:
“Ben de tıpkı böyle hayatın dalına tutunuyordum; aşağıda ölümün ejderhasının kaçınılmaz olarak beni beklediğini, yukarıda ise başka bir felaketin olduğunu biliyordum. Ve bu acının içine nasıl düştüğümü anlayamıyordum.”
Bu hikâye, insanın tüm çıkmazların rahminde yeşertmeye çalıştığı hayat azminin bir vesikasıdır. Ölümü zaman zaman bir kurtuluş olarak tarif ederiz; fakat tam o ân, öyle küçük ama güçlü bir nimet belirir ki, insan yeniden hayata tutunur.
Belki de tutunamayanların asıl meselesi, o balı görseler bile, ölüme teslim olmayı seçip kendilerini boşluğun soğuk zeminine bırakmalarıdır.
Genç yaşta kaybettiğim, yirmi beş yıllık dostumun ardından bunu daha çok düşündüm. Her sabah aslında bize yeni bir gün daha hediye ediliyor. Ama bu hediyenin bedeli ağır: Verilenin, malınmış gibi hissettirmesi.
Oysa sağlıkla alınan bir nefesin hikmetini, acıyla bir ömür yaşayan bilir. Doğduğu günden itibaren birçok hastalıkla boğuşmuş ve hâlâ boğuşan ameliyatlarla türlü sancılarla mücadele eden biri için gün batımı ne ifade edebilir? Ya da Beethoven?
Bulduğunda telef etme; hoyratça tüketme. Bulamayan var.
Kaybettiğinde üzülme; çünkü kaybedecek kadar bir şeyi olmayanlar da var.
Hayat, insana kimi zaman sahip olduklarını hatırlatarak yol gösterir. Anlam dediğimiz şey çoğu zaman büyük kırılmalarda değil, küçük fark edişlerde gizlidir. İşte bu yüzden…
Hayat bazen yalnızca bir dal, iki fare ve birkaç damla baldan ibarettir. Ama insan, o balı tattığı sürece yaşamaya devam eder.