• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Can Karahasanoğlu
Ahmet Can Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Demir parmaklıklar ardındaki vicdan: Süleyman ve firari aslan

17 Temmuz 2025
A


Ahmet Can Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Demir parmaklıklar ardındaki vicdan: Süleyman ve firari aslan

Ahmet Can Karahasanoğlu

Manavgat’ta güneş, portakal ağaçlarının arasından ağır ağır iniyordu. O esnada bir adam, günün yorgunluğunu bastırma gayesiyle kısa bir uykuya daldı. Adı Süleyman’dı, ona şimdilik “büyülü Süleyman” diyelim. Emekçiydi, gerçek bir insandı; yani alın teriyle kazanıyordu parasını. Yer fıstığı hasadı yapmıştı. Süleyman, yattığı yerde çok sivrisinek olduğunu söyleyecekti. Sineklerden korunmak için üzerine bir battaniye örtmüştü. Gözlerini kapadı. Sonra, karısının “Ayağıma bir cisim değdi.” ifadesiyle uyanıverdi. Ancak filmlerde olabilecek bir sahneydi bahse konu olay. Karşısında bir aslan vardı. Kafesinden firar etmiş bir aslan…

Özgürlüğün ne olduğunu anlamaya çabalayan bir hayvan, bir anda özgürlüğün ne olduğunu hayatı boyunca hiç düşünmemiş bir adama saldırmaya başladı. Aslan, kendi içgüdülerinin sesini dinliyordu ama Süleyman ne yapıyordu? Süleyman, “O ormanın kralıysa, ben de büyük bir medeniyetin kralıyım.” edasıyla aslana saldırdı. Süleyman’ın yüzü, kulakları, ayakları parçalandı ama ölmedi. Herkes, ölmeden kurtulmasına mucize diyordu. Süleyman, peygamber ismi şerifi hürmetine bir himmete mazhar olmuştu.

“Aslanın gırtlağını sıktım.” diyordu gazetecilere, “Sıkmasam beni yutacaktı.” Ama bir ayrıntıyı anlamak için yoğun çaba sarf ettim; yüzünde bir gülümseme vardı. Sanki bu saldırı onu mutlu etmiş gibi, espriler yaparak konuşuyordu. Beş gün hastanede yatmış, büyük bir saldırıyı atlatmış, ölümden dönmüş bir adamın ifadesi değildi bu yüz. Hayır, saldırıdan sonra bu adam başka bir bilince ulaşmış olmalıydı.

Süleyman, vücudunda yüzlerce diş iziyle taburcu olmuştu. Gazeteciler sordu: “Aslana hakkını helal ediyor musun?” Süleyman, “Aslana hakkımı helal ediyorum. Onun suçu yok. Benim derdim, onu oraya kapatanlarda. Onlara hakkımı helal etmiyorum.” dedi.

Buraya kadar her ayrıntı önemli elbette, ama başka bir ayrıntı var; o, hepsinden önemli. Firari aslan vuruldu. Hikayesi hiç iyi sonlanmadı aslanın. Şu kadar kısaydı:
“Kaçan aslan etkisiz hale getirildi.”

Peki,  O bir insandı. Suçsuz, günahsız bir adam. O aslanın ne günahı vardı ki ormandaki konforu bozularak getirildi? Birkaç şımarık, şişman burjuva ve şebek çocuğun maskarası olsun diye kafese tıkıldı? Sonra firar edince, içgüdüleri neyse onu yapınca da suçlu olarak infaz edildi.

İnsan, önce kendi korkusunu demir parmaklıklara kilitledi, sonra o korkunun kontrolü elden kaçınca infaz etti. Hem korkusunu kilitlerken kaypak, hem korkusunu infaz ederken kaypak. İşte buna şeddeli kaypaklık denir. Vahşi olanı neden ehlileştirmek istedin? Ehlileştirebildin mi? Hayır.

Süleyman yaşıyor. Vücudundaki dikiş izlerinin iyileşmesini ümit ediyorum.

“Art niyetli insanlara hakkımı helal etmem.” demişti bir gazeteciye. O bölümü defalarca izledim; belki de en masum, en naif ifade buydu bugüne dek duyduğum. Bir emekçi, aslanın dişlerini affetmişti ama art niyetli insanları affetmiyordu. İşte dünyanın en güzel cümlesiydi bu adamın ifadesi.

Bir kurguyla bitirelim… Süleyman, rüyasında ölen aslanı görüyor… Aslan, Süleyman’a “Beni buraya neden kapattılar, Süleyman abi?” diyor. Süleyman hüzünleniyor. “Ben seni affettim ama insanoğlu nankördür.” diyor. Aslanın gözlerinden yaş boşalıyor. “Süleyman abi, insan neden her güzel şeyin içine ediyor?” diyor… Süleyman, aslanın boynuna sarılıyor ve “Bu defa kendimi kurtarmak için değil, seni teskin etmek için boğazına sarıldım.” derken uyanıyor.

Böylesi bir konuya daha zarif bir kapanış yakışırdı, bunun farkındayım. Metnin biraz havada kaldığının da bilincindeyim. Ancak gündemi yakalama telaşı içinde edebi dengeleri korumak her zaman mümkün olamayabiliyor. Bu sebeple, hoşgörünüze sığınıyorum.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

H.Y.E

Her varlık, yaratılışının gereğini yerine getirirken,insan, bundan istisna. Çünkü insan, Kutsal Kitabımızın ifadesiyle, nankör.

PROF MES

Ahmet Can, sakalı belinde pirimiz Tolstoy'u evinden kaçırmış karı milletini bir tarafa bırakıtsak, kendini aşmış adamlar Doğu Batı Avrupa'da çoktur. Yaşadığımız şu yarım varlıklı filtikos deyimine cuk oturan erkek egemen topraklarda, ben senden başkasını göremedim, anlatımda kendini aşan. Belki de öğretmenin olduğum için göremedimse de sorumlulara ilenip bu ayrıntıyı geçmeliyiz! Muhteşemsin!
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23