Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, 1980 darbesiyle getirilen YÖK yasasıyla üniversitelerin rejimin kalelerine dönüştürüldüğünü, vesayetin ve yasakçılığın en sert uygulandığı, farklı zulüm modelleri geliştiren merkezler haline getirildiğini kaydetti.
“ÜNİVERSİTELERİN BAĞIMSIZ
OLMALARINA İZİN VERİLMEDİ”
Alanya’da yapılan Eğitim-Bir-Sen 6. Üniversite Teşkilatları Buluşması’nda konuşan Gündoğdu, üniversitelerin bilim üretememesinin, akademik özgürlüğünün olmamasının temel sebebinin; devletin kesintisiz tasallutu altında kalması, ceberut bir zihniyet tarafından yönetilmesi, hiçbir zaman bağımsız olamaması ve bağımsız olmasına izin verilmemesi olduğunu söyledi. İktidarın 2023 vizyonu olduğunun altını çizen Gündoğdu, “Hükümet, bilimin merkezi yapmak istediği bir üniversite gerçeği var ama bina olarak bilimin merkezi olacak mükemmel altyapılar oluşmasına rağmen çalışanların gönlüne köprü kurmayı düşünmeyen bir YÖK ve buna yaklaşmayan bir hükümet var. Burada önümüzdeki seçenek bilimsel verilerle öğretim elemanın başka iş yapma gereği duymadan, 30 saat derse girme mecburiyeti hissetmeden ülkesine katma değer oluşturacak bilimsel araştırmalara önem verecek bir sistem oluşturmak olmalıdır” dedi.
Gündoğdu, 1980 darbesiyle getirilen YÖK kanunuyla üniversitelerin rejimin kalelerine dönüştürüldüğünü, vesayetin ve yasakçılığın en sert uygulandığı, farklı zulüm modelleri geliştiren merkezler haline getirildiğini kaydetti.
İşkencenin her türlü yönteminin önce burada test edildiğini ve testi geçen yöntemlerin bütün millete uygulandığını, ikna odaları kurularak milletin evlatlarına zulüm yapıldığını ifade eden Gündoğdu, “Birçok vatan evladı ‘öz yurdunda garip, öz vatanında parya’ konumuna getirilmiş, yükseköğrenimini ya bırakmış ya da yurtdışında devam etmek zorunda bırakılmıştır. Ayrıca yurtdışına giden akademisyenler de damgalanmıştır. Anayasa değişikliği referandumundan önce üniversiteler; milletin, öğrencilerin, akademik kadroların hizmetinde olmamıştır. Referandumdan sonra Türkiye’nin normalleşmesiyle birlikte üniversitelerde de normalleşme süreci başlamıştır” dedi.
“PAKETE REFERANDUM GİBİ
EVET AMA YETMEZ DİYORUZ”
12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumun yeni Türkiye’nin başlamasında bir milat olduğunu söyleyen Gündoğdu şöyle konuştu: “Referanduma yetmez ama evet demiştik. Eski Türkiye’nin metaforu, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü diye başlar. Kutsal olan devlettir onun bir ülkesi vardır bir milleti vardır. Sever döver ancak hiç sevdiği görülmemiş genelde döver. Referandumdan sonra milletin ülkesi ve devleti ile bölünmez bütünlüğü metaforu başlamıştır. Yani esas olan insan ve millet olmuştur. O gün yetmez evet demiştik bu pakete evet ama eksik diyoruz. Evet, ama eksik demek ileri demokrasi ve daha ileri devlet millet kaynaşması adına çok önemli bir noktaya geldiğimizin işaretidir. Bu paket bütün ötekilerinin büyük çoğunluğunun büyük oranda beriki olmasını sağlayan bir paket olmuştur. Dün paket paket darbe vardı. Şimdi darbeler bitmiş, paket paket demokrasiye geçtik. Artık eksiksiz demokrasi paketine kavuşmak istiyoruz, bu da yeni bir anayasadır” dedi.