• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Tripoliçe katliamı! Alçak Yunan: Derin okyanus dalgasında boğulsun her Türk tohumu

Yeniakit Publisher
2021-09-23 23:56:00 - 2021-09-24 00:15:51
Tripoliçe katliamı! Alçak Yunan: Derin okyanus dalgasında boğulsun her Türk tohumu

Rum çetelerinin aralarında kadın, çocuk, bebek ve yaşlılarında olduğu binlerce Türk'ü katlettiği Tripoliçe katliamının üzerinden tam 200 yıl geçti. Bağımsızlığının 200'üncü yıldönümünü kutlayan Yunanistan ise bu katliamı dünyaya çoktan unutturdu.

Tripoliçe katliamında binlerce Türk'ün öldürülmesinin üzerinden 200 yıl geçti. Bugün, bağımsızlığının 200'üncü yıldönümünü kutlayan Yunanistan, zafer olarak nitelendirdikleri ayaklanmada gerçekte yaşananları dünyaya çoktan unutturdu. Onların zafer dediği ayaklanmada aslında olan şey kadın ve çocuklar dahil binlerce sivilin katledilmesiydi.

Hakimiyet zaafiyeti isyanları da beraberinde getirdi

Osmanlı İmparatorluğu, 1700’lerin sonu 1800’lerin başında, pek çok sıkıntıyla boğuşuyordu. Batı teknolojik anlamda hızla gelişiyor, bir adım geride kalan Osmanlı, devasa toprakları üzerindeki hakimiyette zafiyetler yaşamaya başlıyordu. Bunun sonucun da savaşların yanı sıra iç isyanlar baş göstermişti. Mısır işte tam da bu dönemde çıkan bir isyanla Osmanlı Devleti'nden kopmuştu. Aynı dönemde Balkanlarda da isyanlar çıktı. Osmanlı-Rus Savaşı'nı fırsat bilen Sırplar isyan etti. Bir başka isyan da Tepedelenli Ali Paşa isyanıydı.

Filika Eterya örgütünü kurdular!

Balkanlardaki karışıklıktan istifade eden Rumlar, "Filika Eterya" adında gizli bir örgüt kurdu. Osmanlı orduları bölgede çok önemli bir güç olan Ali Paşa’yı yenilgiye uğratınca bugünkü Arnavutluk'tan Yunanistan’a uzanan geniş bir alanda güç boşluğu oluştu. Kuzeyde bastırılan isyanlardan kaçanlar da nispeten güvenli gördükleri Mora Yarımadası'na akın etmişti. Böylece Yunan bağımsızlık yanlılarının eline büyük bir imkan geçti.

İsyan Mora’da başlayacaktı. Bundan sonrası Yunanlılara göre zafer, Türklere ve o sırada orada olan pek çok batılı yazar, tarihçi ya da gazeteciye göre eşine az rastlanır bir katliam ve soykırımdı.

Mora neden önemliydi?

Mora Yarımadası, bugünkü Yunanistan'ın en güney ucu. Tripoliçe ise Mora’da stratejik konuma sahip bir şehir.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Fatih Sultan Mehmet, 1460 yılında Mora’yı Osmanlı topraklarına kattı. O tarihten itibaren bölgede kayda değer bir savaş, açlık, kıtlık ya da olay olmadı. 360 yılı aşkın bir süre boyunca halk barış içinde birlikte yaşadı. Türkler, Rumlar ve Yahudiler etnik bir çatışma şöyle dursun farklı mahallelerde bile yaşamadılar. Herkes birbiriyle komşuydu.

3 asırdan fazla yaşadıkları, vatan dedikleri topraklarda yaşayan Müslüman ve Yahudiler komşuları tarafından öldürüleceklerini hiçbir zaman düşünmediler. Bu nedenle bırakın katliamı, bir saldırıya bile hazır değillerdi.

Tripoliçe Katliamı

İsyan, 22 Şubat 1821’de Mora’da başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgedeki askeri gücü, isyanı bastırmaya yetmedi. Rum çeteleri başarı kazandıkça isyan dalgası büyüdü. Tripoliçe, bölgenin kalbindeki şehirdi. 4 tarafında Rum çeteleri vardı. Baskınlar, ölümler aylar boyunca sürdü. 23 Eylül’de ise ölüm şehrin kapısından girdi.

ABD’li yazar McCarthy, Tripoliçe katlimını şöyle anlatıyor:

"Üç gün boyunca zavallı Türk yerleşimciler, bir vahşiler güruhunun şehvetine ve zulmüne teslim edildiler. Ne cinsiyet ve ne de yaş yönünden bir esirgeme yapıldı. Kadınlarla çocuklar dahi öldürülmeden önce işkenceden geçirildiler. Kıyım öylesine büyük ölçekteydi ki, çetecilerin sergerdesi Kolokotronis’in kendisi bile, kasabaya girdiğimde yukarı hisar kapısından başlayarak atımın ayağı hiç yere değmedi demektedir. İlerlediği zafer kutlama töreni yolu, cesetlerden bir örtüyle döşenmişti."

Tripoliçe katliamı üzerine araştırmalarda bulunup iz süren İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Fuat Örenç, "Mora Türkleri" kitabında, şunları yazdı:

"Mora’nın Pindus ve Olimpus dağlık bölgelerinde yaşayan, merkezi otoriteyle sınırlı ölçüde tanışmış Hristiyan Kleft grupların isyanda çok önemli etkisi oldu. Rum isyancılar ayrım yapmadan bütün Müslüman köylerini yağmalayıp, Türkleri katletmeye başladı. Ağızdan ağıza Mora’da ve dünyada hiçbir Türk’ün kalmayacağı dolaşıyor, bir kökten yok etme savaşının başlangıcını ilan eden şarkılar söyleniyordu. Mora’daki ilk katliam haberi duyulunca Müslüman halkı Tripoliçe’deki kalelere sığındı. Vostice Müslümanları ise, buradaki Rumlar tarafından kandırılarak kayıklarla Salona Kasabası’na nakledilmek üzere iskele başına getirildi. Ancak Rum isyancılar verdikleri sözü tutmadılar ve Türklerden 400 kadarını öldürdüler."

90 binin üzerindeki Türk nüfusu yok oldu

İsyan başladığında Mora’da 90 binin üzerinde Müslüman nüfusun olduğu tahmin ediliyor. Bağımsızlık ilan edilince bu nüfustan eser kalmadı. Çok büyük bir kısmı öldürüldü. Kalanlar ise üç yüz yıllık topraklarını, evlerini, ata mezarlarını bırakıp Rum çetelerin katliamından kaçtılar.

'Asıl barbarlık eden Rumlar'

David Howarth’ın kitabında da katliama tanık olan Avrupalı bir subayın anlattıkları yer alıyor. Howarth, kitapta Albay'ın sözlerini şöyle aktarıyor:

"İki gün içinde, on binlerce Türkün yaşadığı şehirde tek canlı kalmamıştı. Bunların çoğu, kafası, kolları ve bacakları kesilerek öldürülmüşlerdi. 1821 ihtilali döneminde, Yunanistan'da yaşayan yabancıların sayısı, parmakla sayılacak kadar azdı. Bu yüzden Avrupa ülkeleri Yunanistan'da neler olup bittiğini bilmiyordu. Yunanistan dışına gönderilen raporlar savaşa katılmamış, Atina'da yaşayan aydın romantikler tarafından hazırlandığı için, Yunanlıların ideallerine uygun ölçülerde kaleme alınıyordu. Bu Avrupalılar Türkleri kınarlarken, barbarlık edenin ve katliamı başlatanın Rumlar olduğunu bilmiyorlardı."

Yaşananları tüm çıplaklığıyla anlatan isimlerden birisi de ünlü İngiliz yazar William St. Clair:

"Yunanistan’da Türkleri pek az bıraktılar. 1821 yılı ilkbaharında ani olarak tümüyle ve dünyanın haberi olmadan yok edildiler. 20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Rum komşuları tarafından katledildi. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler. Çiftliklerde veya tecrit edilmiş toplumlar halinde yaşayan Türk aileler kısa sürede öldürüldüler, yakılan evleri cesetlerin üzerine yıkıldılar. Olaylar başlayınca evlerini bırakarak en yakındaki kente sığınmaya çalışanlar da isyancı güruhu tarafından yollarda öldürüldü. Mora’nın her yanında sopa, orak ve tüfeklerle silahlı Rum asiler çevreyi dolaşarak öldürüyor, yağmalıyor ve ateşe veriyorlardı."

Yunan milli marşının yazarı Solomos'un Türk düşmanlığı!

Yunanistan’ın bugünkü milli marşının yazarı Dionysios Solomos, 1823’te kaleme aldığı şiirinde Yunanların Osmanlı'ya başlattığı isyanı anlatıyor. Şiir özgürlük için Türklerin katledilişini meşrulaştırmaya çalışıyor. Solomos, bugünkü Yunan marşının temellerini oluşturan şiirinde Türkleri adil olmayan millet olarak tanımlıyor ve öldürülmeleri gerektiğini savunuyor. 158 kıtalık şiirde, Mora sancağının merkezi olan Tripoliçe'de Türklere yapılan katliam şöyle anlatılıyor:

"İşte karşında duruyor suru

Sefil Tripoliçe'nin

Şimdi korkunun yıldırımını

Ona fırlatma arzusundasın

 

Bak ümitsiz eller

Nasıl biçiyor yaşamları

Düşüyor yere kopmuş

Eller, ayaklar, başlar

 

Köpekler azalmaktaydı

"Daha" diye bağırıyorlardı,

"Daha" ve Hristiyanların dudakları

"Ateş, ateş"diye bağırıyorlardı

Kan dere gibi oldu

Ve vadiye akıyor

Ve masum ot çiy yerine

Kan içiyor

Derin okyanusu

İşte böyle uğuldasın isterdim

Ve dalgasında boğulsun

Her Türk tohumu

Neden muharebe yavaşladı bi an?

Neden az kan?"

Kaynak: TRT Haber

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Europe

İçimizde ki hainleri ,türk milleti çok iyi biliyor!!!!!

mustafa

şimdi ekrem ımamoğlu bunlarla kanka olmuş
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23