• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

TESPAM Başkanı Oğuzhan Akyener, enerjide merak edilen her şeyi Akit’e anlattı: Enerjide ve ekonomide yeni dönemin aktörü Türkiye

Yeniakit Publisher
Haber Merkezi Giriş Tarihi:
TESPAM Başkanı Oğuzhan Akyener, enerjide merak edilen her şeyi Akit’e anlattı: Enerjide ve ekonomide yeni dönemin aktörü Türkiye

TESPAM Başkanı Oğuzhan Akyener, “2100 yılında Çin dünyanın en büyük ekonomisi olurken, Türkiye de ilk 5 ekonomi arasına girecek. Müslümanlar dünyanın en kalabalık topluluğu haline gelecek ve Türkiye’nin liderliği kaçınılmaz olacak. Dünya, Türkiye’yi İslam dünyasının halifesi olarak görüyor. Osmanlı’dan kalan bu mirasla ve enerji zengini İslam coğrafyasındaki stratejik konumuyla Türkiye, doğru adımlarla küresel oyun kurucu güce dönüşebilir” dedi.

Akit’in bu haftaki konuğu, Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TESPAM) Başkanı Oğuzhan Akyener. Akyener, ülkemizin ve dünyanın kısa, orta ve uzun vadede enerji projeksiyonlarına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) Yönetimine dünya enerji sektörüne ilişkin eğitim veren önemli bir strateji merkezi olan TESPAM’ın Başkanı Oğuzhan Akyener, dünya ekonomisine ilişkin yaptıkları projeksiyonda, Çin’in 2040 yılında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) büyüklüğünde ABD’yi yakalayarak arayı açmaya başlayacağını ve 2100 yılına gelindiğinde dünyanın açık ara en büyük ekonomisi olacağını belirterek, Türkiye’nin de aynı dönemde dünyanın en büyük 5 ekonomisi arasında yerini alacağını söyledi.

TESPAM Başkanı Akyener, “2100’de Müslümanlar dünyanın en kalabalık topluluğu olacak. Bu yüzden Türkiye’nin liderliği kaçınılmaz hale gelecek. Dünya da bunu görüyor. Dünya, Türkiye’yi ‘İslam Dünyasının Halifesi’ gözüyle görüyor. Osmanlı’dan bize kalan miras İslam dünyası. Bu coğrafyalarda da enerji çok zengin. Türkiye bu potansiyeli doğru kullanırsa dünyada oyun kurucu güç olacak” dedi.

BATILI KURULUŞLAR OLMASINI İSTEDİKLERİ ŞEYLERİ ORTAYA KOYUYORLAR

TESPAM olarak ülkemizin ve dünyanın enerji ve ekonomik gelişimine ilişkin yaptığınız projeksiyon hakkında bilgi verebilir misiniz?

TESPAM olarak Türkiye’de ilk kez hem ülkemizdeki hem dünyadaki enerji sektörünün projeksiyonunu yaptık. 2020 yılında ortaya koyduğumuz projeksiyonuna ilişkin OPEC yönetimine eğitim verdik. Uluslararası Enerji Ajansı (UEA), daha çok müesses nizamın kontrolündeki yapılardan. Bu tür kurumlar ortaya projeksiyon koyduklarında olacakları değil, olmasını istediklerini ortaya koyuyorlar. Mesela ‘2030 yılına kadar ülkelerin Güneş Enerji Santralları’ndan (GES) elde edilen enerji miktarı toplam enerji miktarının yüzde 30’u olmalı’ diyorlar. Irak’ta ciddi elektrik açığı ve kaçak var. Ama onlara yüzde 30 öneriyorlar. Pandemi sonrasında talep düşüklüğü varken, ‘keşfedilmiş ama üretime alınmayan petrol, gaz, kömür sahalarını üretime almayın’ dediler. Buna bizim Sakarya üretim sahamız da dahil. İşte bu yanlış, yönlendirme fikirlerle dünya zarar etti. Avrupa Birliği (AB) yanlış stratejiyle bunu yaşadı. İspanya’daki elektrik kesintisinin arkasında da bu var. Emre amade olmayan kaynakların ağırlığı kontrolsüz şekilde artarsa, dijitalleşmeyle birlikte süreç zorlaşır. İspanya’nın başına gelen buydu. İspanya bunu yönetemedi ve Portekiz ve Fransa gibi bölgeler etkilendi. Siber saldırı ihtimali de yüksek. İsrail siber saldırı yapmış olabilir deniyor. Gazze’deki saldırılardan dolayı İsrail’i eleştiriyordu İspanya.

ABD PARİS İKLİM ANLAŞMASI’NDAN ÇİN YÜZÜNDEN ÇEKİLDİ

AB yenilenebilir enerjiye fazla mı bel bağladı?

Teşviklerle yönlendirilen yenilenebilir elektrik üretimi pahalıya geliyor. ABD Paris İklim Anlaşması’ndan çekildi. Çin’i sıkıştırmak için karbon emisyonu konusunda düzenlemeler yaptı. AB de yenilenebilir enerji konusunda lider oldukları için karbon emisyonu konusunda düzenlemelere öncülük etti. Ama Çin hem üretim kabiliyeti hem gelişen teknolojisi hem de sahip olduğu nadir toprak elementlerini (NTE) işlemesi sayesinde yenilenebilir enerjide dünya lideri oldu. Dünyada yapılan yenilenebilir enerji yatırımlarının yüzde 50’sini tek başına Çin yapıyor. Nadir toprak elementleri yüzde 70 civarında Çin’in kontrolünde. Çünkü NTE, hem güneş hem rüzgar enerjisinde, hem nükleer enerjide, hem çip üretiminde, savunma sanayiinde ve elektrikli araçlarda kullanılıyor. Artık ABD, yeşil enerjiyi dayatırsa Çin’e kazandıracağını gördü. Asıl hedefi Çin olduğu için Paris İklim Anlaşması’ndan çekildi.

2100 YILINDA ÇİN EN BÜYÜK, TÜRKİYE 5’İNCİ BÜYÜK EKONOMİ OLACAK

Dünya ekonomisi sizin projeksiyonunuza göre 2100 yılında nasıl şekillenecek?

Bizim yaptığımız projeksiyonlara göre 2040’lı yıllarda Çin ABD’yi ekonomik olarak yakalıyor ve sonra da aradaki farkı sürekli açarak devam ediyor. Bu projeksiyonlarda nüfus çok önemli. Dünya Bankası’nın projeksiyonlarında 1 küsur milyarlık Çin nüfusunu yarıya düşürmüşler 2100 yılında. ABD’nin nüfusu artarken 2100 yılında Çin’in nüfusunun yarı yarıya düşeceğini öngörmüşler. Bu, Çin’e büyük bir nükleer, biyolojik saldırı yapmayacaklarsa açıklanamaz bir durum. Türkiye’nin nüfusu da azalacak batılıların projeksiyonlarına göre. Batılılar bilinçli olarak kendilerine düşman gördükleri ülkelerinin nüfuslarını azaltmayı hedefliyorlar. Türkiye’deki akademisyenler de makale yazacakları zaman batılıların verilerini kullanıyorlar. Biz de milli akıllar doğru çalışma üretsin diye kendi projeksiyonumuzu yaptık. NTE gelecekte çok önemli dünya için. Hindistan-Pakistan geriliminin arkasında bir taraftan İsrail var, ama ABD de yararlandı bundan. Allah Türkiye’nin önünü açıyor. Türkiye’de çalışan bir devlet aklı var. Yedi düvelde mücadele ediyor. Allah da yardım ediyor. Milyonlarca Suriyeli mülteciye yıllarca baktık. Afganlılara baktık. Suriye, Irak, Libya, Azerbaycan gibi kardeş ülkelerle Türkiye arasında kardeşliğin ötesinde bir entegrasyon oluştu. Türkiye terörü bitirmeyle ilgili çok stratejik adımlar atmaya başladı. PKK’nın kendisini lağvetmesi ve silah bırakması her açıdan ülkemize yaradı. Türkiye’nin stratejik önemi çok fazla arttı. Batı bunu görüyor. Enerji büyük bir argüman. Bizim enerjiyle alakalı geleceğimizi çok dikkatli kurgulamamız gerekiyor. Türkiye Yüzyılı hedefi doğrultusunda, ülkemizin bu hedefin içini dolduracak en önemli atılımı, enerji kartını bütün medeniyet coğrafyasında etkin olarak kullanacağı bir formata çevirmeli. Biz Pakistan’a, Bangladeş’e, Hindistan’daki Müslümanlara, Müslüman olmayan Sri Lanka ile bağlantı kuruyoruz. Afganistan ile iyi ilişkiler geliştiriyoruz. Afrika ülkeleriyle yakın ittifak yapıyoruz. Enerji kartı doğru kullanılırsa yakın ilişkide olduğumuz medeniyet coğrafyasında Türkiye çok etkili olacaktır. Mesela Irak’ta bin tane inşaat işi alsak, milyonlarca kebapçı dükkanı açsak, bir tane petrol sahasından elde edeceğimiz gelir ve ekonomik hacme ulaşamayız. Bizim odaklanmamız gereken şey, medeniyet coğrafyasındaki petrol ve doğalgaz konusudur. Sadece enerjide tam bağımsızlık yeterli olmaz. Türkiye’nin NTE dahil olmak üzere petrolde, doğalgazda medeniyet coğrafyasında çok etkin olmak zorunda. NTE, Afrika’da ve Türk cumhuriyetlerinde oldukça zengin. Bu yüzden ABD Türkiye ile yakın ortak olmak zorunda. ABD Çin ile rekabet etmek istiyorsa lojistik ağ noktasında da kaynaklar noktasında da ABD’nin Türkiye’ye ihtiyacı var. Çünkü 2100’e gelindiğinde Çin, ABD’nin yakalayamayacağı noktaya gelecek. 2100’de Müslümanlar dünyanın en kalabalık topluluğu olacak. Bu yüzden Türkiye’nin liderliği kaçınılmaz hale gelecek. Dünya da bunu görüyor. Dünya, Türkiye’yi ‘İslam Dünyasının Halifesi’ gözüyle görüyor. Osmanlı’dan bize kalan miras İslam dünyası. Bu coğrafyalarda da enerji çok zengin. Türkiye bu potansiyeli doğru kullanırsa dünyada oyun kurucu güç olacak. 2100’e geldiğimizde en büyük ekonomik güç Çin, ikinci ABD olacak. ABD treni kaçırmış olacak. Batılı ülkelerin nüfusu eriyor. Müesses nizamın ortaya koyduğu sapkın LGBT gibi akımlar en çok batılıları vurdu. Müslüman ülkeler çok az etkilendi bu sapkın akımlardan. Batılılar kendi silahlarıyla kendilerini vurmuş oldular. Dava bilinci noktasında İslam dünyası öne çıkacak. Gelecek Müslümanların olacak. İslam dünyasına da Türkiye liderlik edecek. Bizim projeksiyonumuza göre Türkiye istikrarını koruyup, doğru adımları atarsa 2100 yılına gelindiğinde dünyanın ilk 5 ekonomisi arasında yerini alacaktır.

SURİYE’YE YA BİZ GİRECEĞİZ YA BİZİM DÜŞMANLARIMIZ GİRECEK

Türkiye’nin enerji konusundaki geleceği nasıl görünüyor?

Türkiye hem petrol hem doğalgazda yerlilik oranlarını yeni keşifler ve yatırımlarla ciddi anlamda artırıyor. Yurt dışında da arama süreçlerine giriyor. Bir potansiyelimiz var. Şu an bulduklarımız henüz yeterli değil. Çünkü çok tüketen bir ülkeyiz. Daha çok nükleer santraller yapmamız lazım. Türkiye, medeniyet coğrafyasındaki Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Afrika’da ortak üretim sahalarıyla artıya geçebilir. Suriye’de batılıların dediğinden çok daha zengin bir potansiyel var. Pastanın tamamını ABD ve batılılara kaptırmamamız gerekir. Türkiye’nin müteahhitleri petrolcü yapması lazım. Oraya bir Türk şirketinin girmesi başka, bir Amerikan şirketinin girmesi başka. Suriye’ye giren ABD’li firmaların hepsi İsrail menşeli olacaktır. Suriye’nin en önemli para kaynağı petrol haline gelecek. Bu para kaynağını bir Türk şirketi değil de, Türkiye’ye düşman bir ülkenin şirketleri eline geçirirse oradaki terörü finanse eder, aşiretleri Türkiye’nin aleyhine çevirir, adım adım kendi çıkarına sistemi çevirir. Böyle bir durumda 30 sene sonra yeniden orada terör devleti kurulması planları devreye girer. Oraya ya biz gireceğiz, ya bizim düşmanlarımız girecek. Biz Libya’ya Suriye’ye hep emek verdik. Emeği, masrafı biz yapıp başkalarına kaptırırsak iyi olmaz. Özel sektörü güçlendirip enerji piyasasında daha güçlü ve atak olmamız gerekiyor. Para enerjide. Enerjide yoksak parada yokuz demektir. Parada yoksak da sürdürülebilir şekilde o coğrafyalarda kalamayız.

7 milyar varil petrol rezervi var

“ABD’nin Suriye’ye yönelik yaptırımları, özellikle 2011 sonrası ağırlaşarak enerji altyapısını neredeyse tamamen çökertmişti. Elektrik üretimi durmuş, petrol sahaları verimsiz şekilde işletilmiş, teknoloji ve finansman akışı kesilmişti. Yaptırımların kalkmasıyla birlikte, 7 milyar varillik petrol rezervi ve doğalgaz potansiyeli değerlendirilebilir hâle geliyor. Türkiye, bu süreçte elektrik altyapısından doğalgaz santrallerine kadar her alanda kritik destek sağlayarak Suriye’nin enerji sektörünü yeniden ayağa kaldırmada kilit rol oynayacaktır.”

Siber saldırılar ve enerji sistemlerinde oluşan krizler

İspanya, Portekiz ve Fransa’da yaklaşık 60 milyon kişinin mağdur olduğu bu kesintiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında bu konuyla alakalı net bir açıklama yapmak mümkün değildir. Çünkü böylesi kısa zamanda bütün sistemi kapatan büyük bir kesintinin yaşanmış olması birçok sorunun eş zamanlı olarak olma ihtimalini düşündürmektedir. Ki, sebebi teşhis etme noktasında dahi zafiyetten bahsedilebilecektir. Genel olarak ulusal ölçekteki böyle büyük kesintiler, ana iletim sisteminde frekans ve güç dengesizliği sebebiyle oluşabilmektedir. Tabii bu dengesizlikler genel anlamda ilgili operatörler tarafından “yük al” veya “yük at” gibi talimatlarla süreci lokal etki boyutunun ötesine taşımadan çözülebilmektedir. Şayet çözüm söz konusu olamaz ise, domino taşı etkisiyle sistem kendisini parça parça dengesizliğe karşı otomatik korumaya alacağından bütünsel bir kesinti yaşanabilmektedir. Tabii ifade edildiği üzere, 5 saniye gibi kısa bir zaman diliminde ülkenin enerji arzının %60’ının kesilmesi arka planda çok büyük dengesizliklerin yaşandığı ve operatörlerin bu dengesizliği belki ihmal, ama daha büyük ihtimalle bir siber saldırı sebebiyle okuyamadığını düşündürmektedir. İspanya’da bu kesinti sürecinin yaşanması, ilgili ülke ile elektrik ticareti yapan diğer ülkelerin sistemlerinin de bütünsel veya lokal olarak etkilenmesine sebep olmuş ve süreç kilitlenmiştir. Velhasıl bu öngörülmesi gereken fakat yönetilemeyen bir kriz gibi görülmektir. Ve bu kriz sonrasında sistemlerin siber saldırılara karşı daha güvenli hale getirilmesi, arz noktasında kaynak çeşitliliğinde belki RES ve GES gibi emre amade olmayan tesislerin ağırlığının biraz azaltılması ve mümkün olduğunca depolama ve yedek güç kabiliyetlerinin arttırılması stratejileri üzerine biraz daha durulacaktır. Diğer taraftan süreçten etkilenen diğer ülkeler de, ulusal arz güvenlikleri anlamında yatırımlarını arttırarak, ticaret hacmini azaltacak politikaları gündeme alacaklardır.

AB BUNDAN SONRA YEDEK KAYNAKLARA YATIRIM YAPACAKTIR

Avrupa elektrik şebekesinin bu kadar kırılgan hâle gelmesinde yenilenebilir enerjiye geçişin payı olduğu hakkındaki söylemleri nasıl yorumlarsınız? Yaşanan durum, Avrupa Birliği’nin enerji politikalarını nasıl etkileyecek?

Krizin yaşandığı asıl ülke olan İspanya’nın ortalama elektrik üretiminin yüzde 43’ten fazlası GES ve RES gibi emre amade olmayan kaynaklardan karşılanmaktadır. Elektrik sistemindeki bu minvaldeki yenilenebilir kaynakların ağırlığı ve dijitalleşme arttıkça süreci yönetmek biraz daha zor hale gelmektedir. Diğer taraftan HES ve doğalgaz gibi acil durumlarda yük al veya yük at gibi talimatlara göre hızlı aksiyon aldırılabilecek yedek sistemlerin veya depolama kabiliyetlerin mevcudiyeti şayet azalırsa, kriz yönetimi biraz daha zorlaşmaktadır. Dolayısıyla, planlı bir enerji dönüşümü süreci izlenmezse, şebekeler daha kırılgan hale gelebilmektedir. Tabii bu durum yenilenebilir yatırımlardan vazgeçmek değil, süreci ve sistemi daha yönetilebilir bir formatta adım adım planlı bir şekilde geliştirme gereğini ortaya koymaktadır. Mamafih, AB bundan sonra biraz daha dikkatli bir şekilde yatırım planlarını uygulayacak ve her AB ülkesi bu tür durumlara karşı yedek kapasitesini arttırmak için alternatif kaynaklara da yatırım yapacaktır.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23