• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Sumud Filosunun Çığlığı: Batı’nın İkiyüzlülüğü, İsrail’in Apartheid Düzeni

Yeniakit Publisher
Haber Merkezi Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Sumud Filosunun Çığlığı: Batı’nın İkiyüzlülüğü, İsrail’in Apartheid Düzeni

Bugün itibariyle Gazze, insanlığın en büyük sınavıdır. Abluka, uluslararası hukukun göz göre göre çiğnendiği, Batı’nın “son iki yüzyıldır evrensel değerler diye dünyaya pazarladığı insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları vs.” yalanlarının en çıplak biçimde açığa çıktığı bir örnektir.

Av. Yurdal Kılıçer
Demokratlar Platformu
Genel Sekreteri

İsrail, Gazze’yi sistematik biçimde açık hava hapishanesine çevirmiştir. Elektrik, ilaç, gıda ve temel yaşam hakkı bir halkın elinden alınmıştır. Kadın, çocuk, erkek, yaşlı, hasta demeden katleden; okul, hastane bombalayan kavramın her anlamı ile soykırım uygulayan bir terörist örgüttür, İsrail. Bu tabloyu meşru gösterecek hiçbir hukuk, hiçbir ahlak yoktur.

İşte tam da bu koşullarda ortaya çıkan Sumud Filosu, küçücük teknelerden ibaret olsa da, devasa bir ahlaki gücü temsil ediyor. Mesele zaten ablukanın zincirlerini tek başına kırmak değil; dünyaya haykırmak: “Burada bir halk boğuluyor, siz susuyorsunuz!”

Tarihin Aynası: Mavi Marmara ve Ötesi

Unutmayalım, bundan yıllar önce Mavi Marmara da aynı denizlere açılmıştı. İsrail’in uluslararası sularda işlediği cinayet, onlarca sivil aktivistin hayatına mal oldu. O saldırı, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı kuşatmayı korumak için ne kadar ileri gidebileceğini tüm dünyaya gösterdi. Ama aynı zamanda İsrail’in “savunma devleti” masalının altını boşalttı. Mavi Marmara, İsrail’in insan hakları, demokrasi yalanlarını yerle bir eden bir dönüm noktasıydı.

Sumud filosu bu hafızanın devamıdır. ‘’İsrail’in ablukası sadece askeri değil, aynı zamanda ahlaki bir suçtur.’’

Apartheid’in Yeni Adresi

Apartheid kelimesi Afrikaanca “ayrılık” anlamına gelmektedir. Bu süreç Avrupa kökenli beyazlar tarafından, baasskap adı da verilen ve beyaz ırkın diğer ırklardan üstün olduğunu savunan bir ideoloji ile yürütülmüştür.

Siyah çoğunluğun özgürlüğü, Batı’nın resmi söyleminde uzun yıllar görmezden gelindi. Ekonomik çıkarlar, askeri dengeler ve siyasi hesaplar, insan haklarının önüne geçti. O dönemde “Batı demokrasileri” her şeye göz yumdu. Ama sonunda sokaklardaki protestolar, uluslararası boykotlar ve küresel vicdan bu sistemi yıktı.

Bugün Gazze için yaşanan da aynı sahnedir. İsrail’in Gazze politikası, apartheidin modern versiyonudur. Abluka, duvarlar, deniz kısıtlamaları, sistematik ayrımcılık, okul hastane bombalamaları, kadın,yaşlı, çocuklara yönelik sistematik ve kasıtlı ölümcül saldırılar… Hepsi aynı yapının farklı tezahürleridir. Ve Batı, tıpkı apartheid döneminde olduğu gibi, yine sessizdir.

Batı’nın Çifte Standardı

Ukrayna’ya bir kurşun düştüğünde ayağa kalkan, yaptırım üstüne yaptırım açıklayan Batı, söz konusu Filistin olduğunda suskunlaşır. “Demokrasi” nutukları atan Washington ve Brüksel, İsrail’in Gazze’deki kuşatmasını görmezden gelir. Bu sadece siyasi bir çifte standart değil; aynı zamanda ahlaki bir iflastır.
Batı’nın sessizliği, İsrail’in suçlarına verilen örtük onaydır. Bu yüzden Sumud filosunun karşısında sadece İsrail değil, Batı da vardır. Gemiler, aynı anda Tel Aviv’e ve Batı’nın ikiyüzlü vicdanına doğru yol almaktadır.

Sumud Felsefesi ve Direnişin Metafiziği

Sumud. Arapça’da “sebat etmek, dayanmak, direnmek” anlamlarına gelen bu kavram, Filistinlilerin varlıklarını, kimliklerini ve topraklarını koruma mücadelesinin adeta metafizik bir temelini oluşturur.

Özellikle Gazze Şeridi, fiziksel olarak kuşatılmış, defalarca yıkıma uğramış ve insani krizlerle burun buruna gelmiş bir bölge olarak, Sumud felsefesinin en somut ve çarpıcı tezahürlerine sahne olmuştur. Sumud felsefesi, Gazze meselesinin sadece siyasi veya askeri boyutlarını değil, aynı zamanda insani ve varoluşsal boyutunu da anlamamızı sağlayan kilit bir kavramdır. Gazze halkı, Sumud’u bir hayatta kalma sanatına dönüştürmüş ve bu sayede fiziksel imhadan daha güçlü bir şekilde ayakta kalmayı başarmıştır. Sumud, onları sadece bir “mağdur” olmaktan çıkarıp, kendi kaderlerinin aktif özneleri haline getirmiştir.

Simgeden Stratejiye

Tarihin akışı, çoğu zaman sembolik adımlar etrafında şekillenir. Gandhi’nin tuz yürüyüşü de “sembolik”ti; ama bir imparatorluğu çökertti. Apartheid karşıtı boykotlar da “etkisiz” görünüyordu; ama sonunda Güney Afrikada’daki beyaz ırkçı rejimi yıkıldı.

Bugün Sumud filosu da aynı damarın devamıdır. Küçük tekneler büyük imparatorluklara meydan okuyabilir. Çünkü mesele askeri güç değil, ahlaki üstünlüktür.
Son Soru

Sumud filosunun sorduğu soru serttir, nettir ve inkâr edilemez:

Gazze boğulurken, İsrail’in apartheid düzenine arka çıkan Batı hangi değerlerden söz ediyor? Demokrasi mi, hukuk mu, insan hakları mı?

Bu sorunun cevabı, Batı’nın çifte standardını daha da görünür kılacak. Ve belki de bir gün, tıpkı Güney Afrika’daki gibi, utancın ağırlığı altında çözülecek.

Biz biliyoruz ki, Bir halkın iradesi ne bombalarla ne de abluka zincirleriyle kırılabilir. Ve bu yüzden Sumud Filosunun yolculuğu yalnızca bir deniz yolculuğu değil, insanlığın vicdanına yazılmış bir haykırıştır.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Robert

Bu yazıyı yurdal bey kendisi yazmamış ki.. 
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23