10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerini değerlendiren Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür, muhalefetin yenilmeyi alışkanlık haline getirdiğini söyledi. CHP’nin Türkiye gerçeği ile yüzleşmek zorunda olduğunu ifade eden Övür, yeni siyaset üretmemesi halinde CHP’nin tarihin çöplüğüne gideceğini söyledi.
Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür, arkadaşımız Hüseyin Kulaoğlu’na 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve muhalefetteki çatlakları değerlendirdi, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
HÜSEYİN KULAOĞLU / RÖPORTAJ - 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Recep Tayyip Erdoğan halkın oylarıyla seçilen ilk Cumhurbaşkanı oldu. Seçimlerden yine yenilgiyle çıkan CHP ve MHP’de ise istifa ve kurultay sesleri yükseliyor. Biz de 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, muhalefetin durumunu ve bundan sonra neler olacağını Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür ile konuştuk…
Seçimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
- İki açıdan değerlendiriyorum.
Birincisi; 10 Ağustos, Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin çok köklü bir dönüşüm noktasını temsil ediyor. Neredeyse 100 yıllık vesayetçi yapının son noktasıdır. Eski modelde vesayetçi yapının en merkezi yeri olan Cumhurbaşkanlığını şimdi halk belirliyor. Bu açıdan tarihi bir dönüm noktasıdır. Demokrasi yolculuğu, artık geri dönülemez bir noktaya geldi.
İkincisi ise Erdoğan gibi bu toplumun genetiğini iyi bilen, çıktığı yolculuğu adım adım siyasi bir akılla yöneten, hedefi, ütopyası olan bir siyasi aktörün başarısıdır. Bu çok büyük bir başarı...
Erdoğan’ın ilk turda seçilmesi sizce sürpriz oldu mu?
- Hayır; işin doğrusu yüzde 54 gibi bir oy ile Cumhurbaşkanı olacağını bekliyordum. Kamu araştırma şirketleri kadar yanılmış oldum.
Muhalefet cephesinde, boykotçular ile tatilcilerin sandığa gitmeleri halinde İhsanoğlu’nun bu denli düşük oy almayacağı öngörüleri hakim; buna katılıyor musunuz?
- CHP, 1954’den beri yıllardır kaybettiği her seçimden sonra bahane buluyor ve aynı gerekçeleri öne sürüyor. “Halk bizi anlamadı” ya da “Halka kendimizi anlatamadık”, “Şunlar geldi, bunlar gelmedi” gibi gerekçeler sayıyorlar ama bunların bir karşılığı yok.
Meselenin özü şudur: Türkiye toplumunun nereye gittiğini görmek, onun meselelerini bilmek, onun üzerine siyaset üretmek gerekiyor. CHP ise son 9 yılda gördüğümüz kadarıyla Türkiye toplumunun ne arzu ettiğini, değişimini, temposunu, özlemini, hayalini kavrayabilmiş değil. Bunu kavramayan bir siyasi partinin bu kadar oy alması bile çok. 10 Ağustos, CHP içerisinde bir kırılma yapacaktır.
YENİ DÖNEMDE SİYASETİN MERKEZİ CUMHURBAŞKANLIĞI
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından AK Parti’de bir karışıklık olur mu?
- 10 Ağustos’un sadece muhalefet partilerini değil iktidar partisini de etkileyeceğini düşünüyorum. İktidar partisini yeniden şekillendirecektir. Çünkü iktidar partisi, o partiyi 12 yıldır iktidarda tutan, dönüşümler sağlayan, çok temel bir siyasi aktörünü, liderini başka bir pozisyona taşıdı. Doğal olarak AK Parti’de de bir değişim olacak. Değişimin, bu yolculuğun ikinci sıçrama noktası olduğunu düşünüyorum. O yüzden hassas bir süreçten geçiliyor. Kimin genel başkan olacağı, kimin başbakan olacağı aslında çok hassas bir noktadır ama ben bu noktanın ikinci önemli belirleyici unsurunun da yine Cumhurbaşkanlığı olacağını düşünüyorum. Çünkü yeni dönem siyasetinin merkezi cumhurbaşkanlığıdır.
Başkanlık sistemi diyorsunuz yani...
- Evet. Cumhurbaşkanı yeni dönemin siyasetinin merkezidir. Eskiden milletvekili seçimleri, genel seçimler merkezdi, şimdi ise Cumhurbaşkanlığı seçimleri merkez olacak. Bugün 2015’te belki olmayacak ama 2015 de buna göre şekillenecek. Yani artık toplumun yüzde 52’sinin oy verdiği Cumhurbaşkanlığı, yeni siyasetin merkezi olacak.
İKİ İSİM VAR: YILDIRIM ve DAVUDOĞLU
AK Parti’nin olağanüstü kongresinde sizce kim genel başkan ve başbakan olur?
- Burada zamanın ruhunu, AK Parti’nin de yürüyüşünün ruhunu görmek gerekiyor. Başbakan’ın ortaya koyduğu tablo bir defa milletvekili olacak, 3 dönem şartına uğramayacak, partinin genetiğini iyi bilecek. Bu şartlara uygun iki isim kaldığını düşünüyorum. Birisi Binali Yıldırım, diğeri ise Ahmet Davutoğlu. Ben Davutoğlu’nun daha şanslı olduğunu düşünüyorum.
OPERASYONLAR DEVAM EDECEK
Paralel Yapıya yönelik operasyonları nasıl görüyorsunuz?
- Operasyonlar öyle ya da böyle hukuk ekseninde devam etmelidir. Çünkü Türkiye, yüz yılına damgasını vuran, askeri vesayetçi sistemde o bürokratik oligarşi ile hesaplaşmayı başaran bir ülkedir. Bu yapıya da göz yumulmayacaktır.
Bu yapı, Türkiye’ye zarar vermiştir. Gezi süreci ve 17-25 Aralık operasyonları Türkiye’ye çok büyük zararlar vermiştir. Türkiye’nin yürüyüşüne çelme takmıştır. Ekonomiden siyasete kadar sıkıntılı bir döneme girmesini sağlamıştır. Bunun insani ve vicdani açıdan bir sorumluluğu olduğu kadar, hukuki açıdan da bir sorumluluğu vardır.
İKİSİ DE ORTAK AKLIN ÜRÜNÜ
Gülen grubunun yayın organları Zaman, Bugün, Kanaltürk, S Haber; Paralel Yapı’ya yönelik operasyonları çok sahiplendiler. Bu sahiplenmeyi nasıl yorumluyorsunuz?
- Bu zaten iç içe geçmiş bir yapıdır. Medyayı yöneten akılla, yargıdaki örgütlenmeyi yürüten akıl ve polisteki kadrolaşmayı yapan akıl, birbirini besleyen bir yapıdır. Bütün bunlar o ortak aklın ürünüdür. Vesayetçi yapı, yaptığı darbeyi bile makul gösteriyordu. Bu, oradan nüksetmiş bir yapı. Bu yapı da yaptığı her şeyi makulleştiren, hiçbir şey yokmuş gibi yapan bir medya versiyonu.
ÇÖZÜM SÜRECİ MHP'Yİ ÇÖZECEK
MHP’nin CHP’leştiği yönünde eleştirilerde var. Bu konudaki görüşünüz nedir?
- Özellikle Gezi sürecinde MHP’nin tabanla bağı koptu. Daha kentli, kıyılara sıkışan CHP’lilere yakın, ulusalcılara yakın bir MHP devreye girdi. Çözüm süreci MHP’yi de çözecek. Yani çözüm süreci kök saldıkça, toplumda karşılık buldukça MHP’nin barajı geçme ihtimali bil zayıftır. MHP eninde sonunda bir ayrım yaşayacak. Bir kesimi CHP ile birleşecek. Muhafazakâr dindar olan diğer kesimi AK Parti’de kendini ifade edecektir.
Muhalefetten istifa sesleri yükseliyor. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- 10 Ağustos seçiminin, eski Türkiye’yi savunan partilerde sarsıntı oluşturacağı zaten belliydi. CHP’de kongre taleplerinin yükselmesi, istifa taleplerinin yükselmesi doğal bir durumdur.
CHP BÖLÜNME YOLUNDA
CHP’nin kurultayından ne bekliyorsunuz?
- Şu anda Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi güçlü görünüyor. Çok fazla bu anlamda bir değişiklik olacağını beklemiyorum ama şunun olması gerektiğini düşünüyorum.
CHP, Kemal Kılıçdaroğlu döneminde son 4 seçimde, bir de kendi tarihine bakıldığında artık son noktaya geldi. Bundan sonra çıkış yolu yok. Burada siyasetlerini yenilemek ve Türkiye gerçeği ile yüzleşmek zorundalar ama bu kadrolarda da bu akıl yok.
CHP, kendisini kilitleyen bir kısır döngüye dönüşmüştür. CHP yeni siyaset üretmelidir. Yoksa tarihin çöplüğüne gidecek. Giderek oyları da azalacak. 10 Ağustos’tan sonraki her seçime bu şekliyle giden bir CHP, kendi kitlesini kesinlikle kaybedecektir. Partide bölünme de olabilir.
EKMEL BEDAVADAN REKLAMINI YAPTI
Ekmeleddin İhsanoğlu, siyasi hayatına yenilgiyle başladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun yenileceği çok açıktı. Çünkü kendisi Türkiye toplumunu çok etkileyen, tarihi, önemli bir isim değil. Yenilmesinden daha doğal bir şey yok. Çünkü her seçimi kaybeden ve eski statüko ile yan yana duran bir blokla hareket etti.
Bir kişi için yenilgi kötüdür ama burada E. İhsanoğlu’nun bedavadan reklamı da oldu; ne dersiniz?..
- Türkiye’de muhalefet partileri yenilmeyi alışkanlık haline getirdi. Yenilmekten ders çıkartan bir muhalefetimiz yok. Bir insan Türkiye’deki CHP’nin, MHP’nin aldığı pozisyonu, özgürlükler karşısındaki duruşunu, halkların talepleri karşısındaki duruşunu görerek bir pozisyon almalıdır. Demek ki Ekmeleddin Bey, onların bugüne kadar savunduklarının hepsine, hem de en üst düzeyde aday oldu. O yüzden de kaybetmesi mümkündü. Reklamı elbette oldu. Dün bir partiden milletvekili adayı olsa çok etkili olamayabilirdi; ama bugün o çevrede istediği partiden milletvekili olur.
GÜL, FİTNECİLERİN İŞTAHINI KABARTTI
AK Parti’de Abdullah Gül üzerinden bir fitne çıkarılmaya mı çalışılıyor?
- Şimdi AK Partililer çok klasik bir şekilde içlerinde fitne çıkarmaya çalışan kişiler olduklarını söylüyor. Bugün söylenen söz negatif anlaşılabilir ama 6 ay sonra pozitife de dönebilir...
Abdullah Gül’ün, son 3 aylık söylemlerinde de bir paradoks var. Bunu da görmek gerekiyor. Gül, neredeyse 2 ay önce “Benim bu dönemde bir siyasi planım yok” şeklinde bir açıklama yaptı. Şimdi ise, “Partime döneceğim” diyor.
Bu söz üzerine AK Parti karşısında başarılı olamayan kesimler; özellikle medya, iş dünyası, hatta siyasi yapılar hemen harekete geçti. Burada iki hedef var. Birincisi; AK Parti’yi Abdullah Gül üzerinden yeniden dizayn etmek. İkincisi ise AK Parti’den iki parti çıkartmak. Ama bu beklentilerin etkili olmayacağını düşünüyorum.
ZAMANLA DOĞRUSU ANLAŞILIR
Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı veda resepsiyonuna Fetullah Gülen grubunun yayın organlarının temsilcilerini davet etmişti. Bunun haricinde bir cenazede ise Hakan Şükür ile poz vermişti. Gül’ün Paralel Yapı’ya yakınlığı söz konusu olabilir mi?
- Sadece bu olayda değil, bundan önce yaşanan kritik olaylarda da AK Parti ekseninde, Erdoğan’la çizgisinde bir farklılık olduğunu düşünüyorum. Bu ilişkilerinde, özellikle AK Parti kamuoyunda ciddi bir rahatsızlık oluşturdu. Veda resepsiyonuna hem de Başbakan’a ağır tehditler savuran gazetecinin çağırılması, AK Parti’de inanılmaz bir rahatsızlık oluşturdu.
Demek ki onun da kendine göre, AK Parti’ye yönelik bir hesabı var. Bu da zaman içerisinde ortaya çıkacak.
