• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Rumların mülkiyet tuzağı! İsimler de bu işin içerisinde: KKTC’nin çözüm planı! Herkes bir şey söylüyor

Yeniakit Publisher
Haber Merkezi Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Rumların mülkiyet tuzağı! İsimler de bu işin içerisinde: KKTC’nin çözüm planı! Herkes bir şey söylüyor

Değerlendirmeler medyanın tüm kategorilerine yansımaya devam ediyor. Ancak bir bütünlük arz etmeyen farklı farklı açıklama ve yaklaşımların birçoğu “siyasi mülahaza” niteliğinde ve somut öneri içermiyor... Bazı isimleri işaret edilirken herkesin bir şeyler söylemesi KKTC vatandaşları arasında hukuki güvencelere dair soru işaretleri oluşturdu.

Mülkiyet meselesi, Kıbrıs sorununun en hassas, karmaşık ve “pahalı” alanlarından biri olmaya devam ediyor.

Kimilerine göre Kıbrıs Sorununda Mülkiyet meselesi, problemin özü…

Bu nedenle, hem hukuki hem de diplomatik düzeyde etkin ve kararlı bir strateji izlenmesi, Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarının korunması açısından hayati öneme sahip...
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, 1974 sonrası KKTC’deki taşınmaz mallarla ilgili uluslararası düzeyde başlattığı arama ve tutuklama süreçleri Kıbrıslı Türk toplumunda büyük kaygı yaratıyor.

Sadece inşaatçılar değil, eşdeğer mal sahipleri ve aracı emlakçılar da bu yargılamaların konusu haline gelirken, “hukuki güvenlik” meselesi bir kez daha KKTC gündeminin merkezine oturdu.

Rum yönetiminin mülkiyet meselesini uluslararası tutuklama talepleriyle büyütmesi, Kıbrıs sorununun diplomatik çözümünü daha da zorlaştırırken, KKTC’de “bireysel değil, toplumsal refleks” çağrılarını artırıyor.

Yargı süreçleri, başlangıçta inşaat sektörü temsilcileri ve müteahhitleri hedef alırken, zamanla emlakçılardan eşdeğer mal sahiplerine kadar geniş bir kesimi kapsar hale geldi. Bu süreçte 13 kişiye suçlama yöneltildi ve 5’ten fazla uluslararası tutuklama emri çıkarıldı. Daha sonrada 30'a yakın şirketi ismi içeren bir liste ortaya çıktı.

Bu durum, KKTC vatandaşları arasında hukuki güvencelere dair ciddi soru işaretleri oluşturdu.

Bu süreçte, KKTC yönetiminin vatandaşlarını koruyacak adımlar atması, uluslararası platformlarda haklarını savunması ve iç hukuk mekanizmalarını güçlendirmesi büyük önem taşıyor.

SİYASİ VE HUKUKİ TEPKİLER KARMAKARIŞIK

Bu süreçte birçok açıklama yapıldı.

Değerlendirmeler medyanın tüm kategorilerinde yansımaya devam ediyor. Ancak bir bütünlük arz etmeyen farklı farklı açıklama ve yaklaşımların birçoğu “siyasi mülahaza” niteliğinde ve somut öneri içermiyor.

Öte yandan yaşananların ve yaşanması muhtemel gelişmelerin de özünde “siyasi” olduğu ortak kanaat.

Bu konuda vurgusu öne çıkan HP lideri Kudret Özersay, Rum Lider Nikos Hristodulidis’in “Bu yargıyla ilgilidir, bizim yapabileceğimiz bir şey yoktur” sözlerini “palavra” olarak nitelendirdi. Özersay, tutuklamaların yapılabilmesi için yasada değişiklik yapıldığını söyleyerek, vatandaşların kendiliğinden şikayet etmesini beklemeden, onları ikna edip, şikayet dilekçelerini yazdıran bir polis özel birimi kurulduğunu iddia etti.

KKTC’nin ilk kadın bakanlarından Onur Borman, bu gelişmeleri sert bir dille eleştirerek, “Bu bir devlet politikasıydı, şimdi vatandaşı yalnız bırakamazsınız” diyor. Borman, devletin izni ve mevzuatı çerçevesinde hareket eden vatandaşların mağdur edilmemesi gerektiğini vurguluyor.

Girne Eski Türk Mahallesi Muhtarı Tuğçe Ören, mülkiyet konusunda tüm siyasi partilerin ortak hareket etmesi gerektiğini belirtiyor. Ören, Meclis’te oy birliği ile bir karar alınarak Birleşmiş Milletler’e ortak bir mektup sunulmasını ve Rumların Kıbrıslı Türklere karşı uyguladığı tedbirlerin, KKTC tarafından da onlara karşı uygulanması gerektiğini ifade etti.

ARIKLI MARAŞ, DEDİ; TATAR’DAN SPESİFİK SES GELMEDİ

Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Başkanı ve Bayındırlık Bakanı Erhan Arıklı, Kapalı Maraş’ın açılım sürecine dair mülkiyet davalarına karşı “rövanş zamanından” söz etti.

2016’da parti programına alınan Maraş formülünü hatırlatan Arıklı, bu yaklaşımın Birleşmiş Milletler kararlarına zarar vermeden Maraş’ın Türk yönetimi altında iskâna açılabileceğini ifade etti.
Arıklı’nın açıklamalarına KKTC’den herhangi bir siyasi destek mesajı gelmedi. Arıklı’nın imasına karşılık sadece eleştiriler yapıldı.

Konu hakkında CTP Dış İlişkiler Sekreteri Fikri Toros, “Kapalı Maraş’ın neden hala önündeki ‘kapalı’ sözcüğü kalkmadı anlatamıyoruz. Yüzde 3 buçukluk pilot bölge seçilecekti oldu mu? 460 başvuru dosyası TMK’da değerlendirmeye alındı mı? Bu Maraş’ın özel statüsü Güvenlik Konseyi kararında tanımlanmıştır. Adadaki diğer mülkler gibi değildir. Bu kafa ile başımız gelenlerin beş beteri gelmeye devam edecektir. Maraş Yeşil Hatla bitişik bir bölgedir; Kapalı Maraş’ı açmak için oradaki askeri geri çekerseniz de sınır güvenliği meselesi var. Bu konuşmalar sığ siyaset” diyor…

Öte yandan Tatar’ın Kapalı Maraş’ta çekilmiş ve seçim propaganda çalışmasına benzeyen video paylaşımında Maraş’ı önemsediği anlaşılıyor.

Tatar, videoda “muhteşem bir eser çıkıyor ortaya ” diyor.

TAŞINMAZ MAL KOMİSYONU ADRES GÖSTERİLİYOR AMA…

Uluslararası kabul gören TMK’ya yapılan atıflar da bu tartışmaların merkezinde yer alıyor. Birçok görüş tazminat konusunda uluslararası sıkıntı çıkmaması için komisyonun çalıştırılması çağrısı yapıyor.

Ancak komisyon uzun süredir adeta sessiz…

Komisyonda 500’ye yakın dosyanın olduğu basına yansıyan bilgiler arasında…

Sonuçlanan tazminatların ödenmediği, paranın olmadığı, küçük tazminatların dahi biriktiği yönünde komisyon içinde sesler geliyor.

Konu hakkında UBP Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu, Rum lider Hristodulidis’in yine “hukuki ve siyasi işleri karıştırmayalım” yaklaşımıyla süreci sınırlayacağını öne sürüyor. Oğuzhan Hasipoğlu'nun adresi TMK. Hasipoğlu, “Etkin şekilde kullanmamız lazım” diyor.

Öte yandan geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Tatar, Türkiye İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı kabulü sırasında “TMK’nın etkinliğini artırma çabalarımız sürüyor. Şu ana kadar 600 milyon sterline yakın ödemeler yapıldı” ifadeleri dikkat çekti.

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman ise mülkiyetle ilgili davaların ciddiyetle ele alınması gerektiğini vurgulayarak, "Eğer doğru raya oturtmazsak, bu konu başımıza çok iş açma riski taşır" yaklaşımını krizin başından beri vurguluyor.

Erhürman mülkiyetle ilgili davalar konusunda bir tür numune alma yöntemi uygulandığını, çeşitli dava örnekleri bulunduğunu söyleyerek, halk arasında “Endişe yaşandığını”, meselenin Meclis’te ciddi bir şekilde ele alınması gerektiğini belirtti. Erhürman, Rum tarafının bu davalarla siyasi amacının iki bölgeliliği ortadan kaldırmayı amaçladığını söylüyor.


“Maraş’ı açalım”, “Kapıları kapatalım” gibi söylemleri eleştiren Erhürman, Kıbrıslı Türklerin güneyde bıraktığı mallarla ilgili davaların gündeme getirilebileceğini ancak bunun uzun vadeli olduğunu, sonuca ulaştırma ihtimali olan fikirlerle konunun ele alınması gerektiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Tatar’ın üçlü görüşmeyi reddetmesi kararını eleştiren Erhürman, bu konunun BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin'in önünde konuşulması olanağının reddedilmesini “Doğru bulmadığını” da dile getiriyor.

KUTLAY ERK: TÜRKİYE, RUM VASİYE ULUSLARARASI TUTUKLAMA KARARI ÇIKARTABİLİR

Bu süreçte en dikkat çekici ve uygulanabilir öneri ise KKTC’nin eski Dışişleri Bakanı Kutay Erk’ten geldi.

Erk, bu konuda yerel mahkemelerden AİHM’e, ardından da Interpol’e uzanacak bir dava sürecinin başlatılması gerektiğini söylüyor ve altını şöyle dolduruyor;

“Rum yönetimi tarafından atanan vasilerin Türk malları üzerinde keyfi tasarrufta bulunuyor, bu malları kiraya veriyor, kamulaştırıyor, hatta gelir elde ediyor. Ancak bu paraların nereye gittiği bilinmiyor; Özel mülkiyet haklarına açıkça tecavüz ediliyor. Bu bir hukuk ihlalidir. Dava açılarak süreç yerel mahkemelerden AİHM’e taşınmalı. Ardından da Interpol’e bilgi verilmeli, Türkiye ilgili vasiler için Interpol’den tutuklama kararı talep etmeli”.

ERTURĞRULOĞLU, "TARTIŞMA" KELİMESİNİ KULLANDI

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu mülkiyetle ilgili tutuklamalar konusunda Ankara ile çalışmaların devam ettiğini, ciddi müzakere ve tartışmaların sürdüğünü belirterek “Bu tutumlar cevapsız kalmayacak” açıklaması yaptı.
Ertuğruloğlu, “Bu konu siyasilerin nutuk sallaması ile değil hukuki hazırlık, veriler ve tecrübe ile çözülecek bir konudur” dedi.

TATAR TEPKİLİ, GÖRÜŞMEM, DİYOR

Öte yandan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da bu yargılamalara tepki göstererek, “1974’ten itibaren kuzeyde bir yaşam ve bir düzen oluşmuştur. Bu insanlar doğdukları, büyüdükleri cumhuriyete sahip çıkmaktadır. Rum tarafının bu yargı hamleleri çözüm iradesine aykırıdır” açıklamasında bulundu.

Tatar, BM Özel Temsilcisi ile temasları sonrası geçtiğimiz gün “3’lü görüşmeye gerek yok” açıklaması yapmış, söz konusu açıklamaya UBP cephesinin belirli bir kanadından da tepki gelmişti.


Ali Pilli, Güney Kıbrıs’ın mülkiyet konusunda uluslararası arama/ tutuklama konusunda “bizim nicostan daha fazla hakkımız var” diyor. Ali Pilli, meclis genel kurulunda Ersin Tatar’a işaretle “Konuşman gerekiyorsa konuşacaksın, hakkını savunacaksın. Görüşme istiyorsa görüşeceksin” dedi.

UBP’li Hasan Taçoy da benzer şekilde ancak daha diplomatik bir dille “Sorun siyasidir ve iki liderin siyasi çözüm bulması gerekir; tek vücut olmalı ve aynı dili konuşmalıyız” ifadelerini kullanıyor.

Tatar’ın, üçlü görüşmeye katılmamasına bir tepki de Gönyeli Belediye Başkanı Hüseyin Amcaoğlu ise “Gitmezsek bizi kim duyacak, anlayacak?” sorusunu gündeme getirdi.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Holguin’le görüşmesinde Kuzey Kıbrıs'taki Rum mallarına ilişkin tutuklamaların sona ermesini talep etti. Rum basınına göre bu talep, temmuz ayında yapılması planlanan çok taraflı Kıbrıs görüşmesiyle bağlantılı olarak gündeme geldi. Hristodulidis ise Holguin’in yurt dışı temaslarının belirleyici olacağını savundu.

GÜRCAFER’DEN “OYUNU KURALINA GÖRE OYNAYACAKSIN” ÇIKIŞI

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, geçtiğimiz haftaşarda konu ile ilgili mülkiyet krizinin çözümü için uluslararası hukuk zemininde adım atılması gerektiğini belirterek, "artık yalnız başına yaşayamazsın, oyunu kuralına göre oynayacaksın" dedi.


KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, krizlerin bazen fırsatlar, çözümler doğurduğuna işaret ederek “bu kriz de umarım bizi masaya götürür çünkü krizin devam etmesi iki toplum arasındaki gerginliği artıracak, öfkeyi çok kabartacaktır” dedi. Gürcafer, Türk tarafının savunduğu iki devletli modelin ekonomik yapıya çok büyük zararlar verdiğini belirterek, “Siyasetin bu doğrultuda gidiyor olmasının bedelini çok ağır şekilde ödüyoruz” diye de ekliyor...

‘KAPILARI KAPATALIM’, POLEMİKLERİ…

Güney Kıbrıs’ın hukuki adımlarına karşı en radikal öneri sınır kapılarını kapatılması olarak, DP milletvekili Serhat Akpınar tarafından dile getirildi. Akpınar, tüm müzakere sürecinin bitirilmesi, kapıların hızla kapatılması çağrısı yaptı.

Akpınar’a da tıpkı Arıklı’ya olduğu gibi KKTC iç cephesinden herhangi bir destek açıklaması gelmedi.


Bu konuda Serhat Akpınar, yoğun tepki ve eleştiriler sonrası sözlerini inkâr yoluna gitti ve sınır kapılarının varlığının önemine vurgu yapan açıklamalar yapmaya çalıştı.

SCHENGEN'E GİRİŞ BÖLÜNMÜŞLÜĞÜ TESCİLLER Mİ?

Tüm bunlara ek olarak Birliğin üyesi olup Schengen üyesi olmayan iki ülke Malta ve Kıbrıs’ın 16 ay sonra Schengen üyeliği gündeme gelecek.

Bu konu da, bu tartışmaların içinde yeni bir mesele olarak önümüzdeki aylarda gündeme gelecek gibi görünüyor. Nitekim bu durumda Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu olmayan KKTC’lilerin Güney’e geçişlerinde sorun yaşayacağı ifade ediliyor.
Ticaret Odası (KTTO) Başkanı Turgay Deniz'e göre Schengen'e giriş Ada'daki bölünmüşlüğü tescilleyecek bir gelişme olarak karşımızda duruyor...

Öte yandan kibrispostasi'na göre: CTP milletvekili Armağan Candan, geçtiğimiz günlerde Güney’e geçerken ilk kez “Cumhuriyet Pasaportu” talebi ile karşılaştığını açıklayarak, Güney Kıbrıs’ın mülkiyetle bağlantılı bazı ön hazırlık ve duyuruları yapmaya çalıştığı, bu durumun bir sinyal olabileceği değerlendirmelerine neden oldu.
Rum basınında yer alan haberlerde, yönetimin KKTC’deki eski Rum mallarının yabancı alıcı-satıcılarına karşı hukuk savaşı başlatma ve 2026’da Schengen Bölgesi’ne giriş kararlarının, "jeopolitik ve diplomatik alanda zararlı etkileri olacağına, bu kararların Kıbrıs sorununun çözümünü uzaklaştırdığı ve yeniden birleşme konusunu tamamen kapattığına" dikkat çekildi. 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23