• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Nefsimiz için öleceğimize Allah için ölelim

Yeniakit Publisher
2022-04-04 09:25:00 - 2022-04-05 10:33:28
Nefsimiz için öleceğimize Allah için ölelim

Çeşitli radyo ve televizyon programlarında misafir sanatçı ve konuşmacı olarak yer alan ve bir çok yurt içi ve yurt dışı konserlerde müzik faaliyetlerinde bulunan, Anadolu ve Rumeli başta olmak üzere birçok ülkede irşad faaliyetlerine katılan Ömer Tuğrul İnançer ile Ramazan neşesini hissettirecek güzel bir konuşma gerçekleştirdik.

Tasavvuf nedir efendim?

- Tasavvuf, bir hayat tarzıdır. Daha doğrusu İslâm bir hayat tarzıdır. Bu inanç sisteminin ana kitabı olan Kelâm-ı Kadim, iki cilt kapağı arasında öpüp başa konacak, ölü arkasından okunacak, sonra da rafa kaldırılacak bir kitap değildir. Hayatın ta içindedir. Tuvalete girmeyi bile hükme bağlamıştır; sol ayakla girilir, sağ ayakla çıkılır. Ona bile karışır, yatak odasına bile karışır, her şeye karışır. Demek ki hayatın tam ortasındadır. Demek ki tasavvuf da hayatın tam içindedir. Evvelâ bu tespiti yapmak zorundayız. Sadece öğretici bir kitap değildir. Kur’an’ın öğretici tarafı da asla inkâr edilemez. Her öğretici kitabın tahkiye usulü denen bir metodolojisi vardır. Nitekim, dinin bir inanç sistemi değil bir hayat sistemi olduğunu anlatmak için, Kur’an’da cümlesiz, özel bir anlatım tarzı kullanılmıştır. Bir bahis birden çok yerde farklı açılımlarla tekrar geçer. Niye böyle? Bu bir cümle kurulmadan ifadedir ki; “Hayatınız sizin ey kullarım! demektir.

Tasavvufî hayatın dilimize yansımalarından bahsedebilir miyiz?

- Birkaç misâl verelim: “Ee illallah be!” kullanırız bunu değil mi? “Ee illallah be!” Herhangi bir tekkede zikrullah meclisini idare eden zatın, zikrin bittiğini gösteren tabiridir illallah. Yeter demektir. Kelime-i Tevhid çekmekten maksat bir defa Lâ ilâhe illâllah diyebilmektir. Bütün o yetmiş binler, yüz kırk binler bir defa diyebilmek içindir. Eve bir misafir geleceği zaman hanımlarımız hemen bir toz alma daha yapıyorlar en azından, bir iki geldim gittim, çay getirdim götürdüm, toz olmuştur belki diyerek. Ee gönül hanesine Allah gelecek. Evde toza kire tedbir olur ya... Ama bunu sen anlayamazsın, bunun için bir bilenin olması ve tecelli-i Hakk’a bir hazırlık yapması lâzım. İşte “lâ ilâhe” sözü ile mürşit, senin kalbini ilâhlardan temizler.

Bazı notlar aldım efendim tasavvuf terimleri ile ilgili. Onları sormak istiyorum müsaadenizle… İşi “66’ya bağlamak gibi mesela?

- Şimdi onun izahı şöyle: Osmanlı elifbasının her harfine bir değer vererek o harflerin yan yana gelmesiyle oluşan tarih hesabına ebced denir... 66, Allah ism-i şerifinin ebcedde karşılığıdır. 66’ya bağlamak demek “Biz bu işi Allah’a havale ettik” demektir. 66’ya bağlamak Allah’a havale etmektir. Camilerimizde ve sair yerlerde, hatta güzel hüsn-ü hat eserlerinde çifte vav görünür. Vav 6’dır, iki tane 6 yan yana 66 olur; erbabı için çifte Allah yazısıdır. Bizim sadece ism-i Celâl ile başlayan 26 tane kavramımız vardır. Allaha ısmarladık, Allaha emanet, Allah bereket versin gibi vs... Araplar öyle demez, güle güle, biz Allah selâmet versin deriz onlar measselâma derler. Bir tek Araplar “Allah vekil” derler. Biz kullanmayız pek. Biz Rabbimizi öyle içimize sokmuşuzdur..

Bütün dergahlarda “Edep Yâ Hû!” levhası asılı. Bununla ne amaçlanmıştır?

- Çok sık kullandığımız kelimelerden bir tanesidir edeb. Tamamen bir tasavvuf tabiridir. Her dergâhta bilaistisna “Edep Yâ Hû!” levhası asılıdır. Edep aslı Arapça bir kelimedir, çoğulu âdâp’tır. Ama biz çok güzel bir hüsn-i tevil ile edep kelimesini Türkçeleştirmişiz. Edep kelimesini yukarıdan aşağıya yazmışız: E D B : Elif, Be, De… Demişiz ki: Eline, diline, beline sahip ol...

Rumeliye sık sık gidiyorsunuz ve orada çalışmalar yapıyorsunuz. Yakın zamanda da Rumeliden geldiniz. Rumelinin bizim kültürümüzde medeniyetimizde önemi nedir efendim?

- İslam hukuku açısından bir kere İslam olan topraklar ebediyen İslam’dır. Bir memleket mesela İspanya Barcelona’sından başka bir eyaletine kadar Müslümandır. Ama şu anda orası İspanya ve Portekizdir. Bir kere İslam toprağı olmuşsa bir belde ebeden orası İslam topraklarıdır. Neden? Müslümanın ayak izini bastığı yer öyledir. Orada sadece de ayak basılmadı, orada kan akıtıldı, göz nuru akıtıldı, bedel ödendi onun için orası İslam toprağıdır. Bu maya çok şükür devam ediyor. Onlara kucak açmak marifet ve muhabbet değildir.

Bir dönem Rumeliler muhacir olarak anıldı ülkemizde. Bu hususta ne dersiniz?

- Yani muhacir deyip yeterince değer vermeyen insanlar peygambere ve asrı saadete muhalif olur. Bizim her hareketimiz Allah ve resulünün rızasına uygun olmalıdır. Ensar muhacirine ne yaptı; evini, odasını açtı. Bizzat peygamber muhacir değil mi? 8 ay annesinin dayızadesinin evinde kalmadı mı?
l Rumeliden gelip de Rumeliyle bağını koparanlara ne dersiniz?

- Memleketini seveceksin çünkü bunu tavsiye buyurduğu zaman Efendimiz hazretleri bir zat geliyor “Efendimiz benim köyümde ne anam ne atam hiçbir şey kalmadı” diyor, “Çocukken oynadığın sokak yok mu? Gölgesinde gölgelendiğin hurmalık yok mu? Beş taş oynadığın çakıl yok mu?” diyor Efendimiz. Dolayısıyla taşın toprağın bile kişinin üzerinde hakkı vardır. Ayrıca Rumeli fütuhatı İslamiyenin yadigârıdır.

Ecdadımızın Rumeli seferini sadece toprak kazanmak sadece yeni yurtlar olarak kazanmak olarak görmek ne kadar doğru?

- Onlar oraya toprak kazanmaya gitmediler birtakım Avrupa kafalıların zannettiği gibi. Fethi doğru anlamak gerek. Ecdadımız gittiği yere adalet götürdü herkese hizmet etti. Bosna’ya hizmet neyse Basra’ya da hizmet o, Bursa’ya da hizmet o. İngiltere’nin kendinden kaç kat büyük olan Hindistan’da ne işi var? Araziler mi bitişik? Değil. Üstelik de Hindistan dediğin zaman bugünkü cahil insanların çoğu, bugünkü Hindistan devletinin sınırlarını zanneder. Hayır, Pakistan, Hindistan, Bangladeş ve Nepal devletlerinin olduğu yerdir İngiliz Hindistanı. Avuç içi kadar olan Hollanda’nın Endonezya’da ne işi var ? Belki biraz Fransızlar yırtabilirler Cezayir’de karşılarında olduğu için ama daha aşağı da ne işleri var? Bütün bunlara laf yok ama Osmanlı toprak zaptetmeye gitmiş. Müslüman Türkler toprak zapdetmezler. Fethederler.

Günümüzde Batı’nın sömürgeye ve işgale hâlâ devam etmesini nasıl yorumluyorsunuz?

- Sömürgeler azalır gibi görünür ama bitmez. Neden Allah CC sade cenneti yaratmadı ki, cehennemi de yarattı. Cehenneme kütük de lazım. Ne zulmedeceksin ne de zulme eyvallah diyeceksin. Zulme uğramış olanlarında yanında olacaksın. “Elimi kolumu bağladılar.” Elini çözemiyorsan kolunu kes. Allah yeniden kol verir. Efendimizin amcaoğlu Cafer Tayyar (radiyallahu anh) muharebede iki kolu birden kesilince Allah Resulü buyurdu ki” Cafere Allah kesilen iki kol yerine iki kanat ihsan etti, cennette onlar ile dolaşıyor.” Sana kuvvetsizliği empoze ederek senin elini kolunu bağlıyorlar.

Bu tepkisizliğe tasavvufi yorum getirenlere ne dersiniz?

- Tasavvufu anlamayanlardır onlar. Tasavvuf diye tutturup tasavvufun miskinlik olduğunu bir hırka bir lokma yeter olduğunu kakalıyorlar. Herkes kendi cebindekinin kendi hareket ve davranışlarının hesabını verir.

Müslüman zengin olamaz gibi bir anlayış var bazılarında. Müslüman fakir mi olmalı?

- “Müslüman zengin olamaz”. Zihniyet öyle değil mi? Jeepe herkes binebilir ama Müslüman binemez! Allah fakiriyiz biz, dünya fakiri değiliz. Yani Allah’tan gayrına ihtiyacımız yok bizim. Başkasına ihtiyacı olan; o zaten haysiyet fakiridir. Dolayısıyla dünya muhabbeti mal ve mülk ile ölçülecek bir şey değildir. Nefsimiz için öleceğimize Allah için ölelim. Müslüman, Müslüman kardeşine karşı zilletli; kafire karşı izzetli olur. Ben söylemiyorum ayet söylüyor.
l Birlik beraberlik nasıl tesis edilecek?

- Tevhitte hayat vardır, ayrılıkta ölüm vardır. Ahali öyle değil inşallah nemelazımcılıktan kurtulacaklar.

Müslüman coğrafyaların gözü gönlü bizde

Dünya mazlumları Osmanlının bakıyesi Türkiye’ye büyük umutlar bağlıyor. Balkanlardan Kafkasya’ya kadar. Bu hususta ne dersiniz?

- Ayvaz Dede’yi biliyorsunuz. Bosna’nın İslamlaşmasına hizmet eden erenlerden. Her sene güzel bir anma yapılıyor Bosna’da. Bir sene ben de Ayvaz Dede’ye gittim birkaç arkadaşımla birlikte. Mekanı dik bir yokuşlu yerde ve su yok. Biz yayan çıktık. Orda da kardeş olduğumuz için kendi askerlerimizde var. Bizim oradaki askerlerde biraz su ve köfte ekmek dağıtıyorlar oradaki vatandaşlara. Biz de gittik ziyaretimizi yaptık sonra askeriyenin oradaki bir yüzbaşı genç bizi çadıra davet etti. Gittik. Derken dışarıda bir gürültü oldu. Fakat yüksek sesle bağıranların çoğu ihtiyar, belli. Yüzbaşı askerlerden birine “git bak ne oluyor dışarıda” dedi. Oğlan gitti sonra geri geldi ”Komutanım dışarıda su kavgası yapıyorlar” dedi. Nasıl su kavgası? Bir amcanın elinde iki tane var diğerinin elinde hiç yok. Paylaş diyor neden vermiyorsun diye soruyor adam da diyor ki “Birini içeceğim diğerini eve götüreceğim ve dolaba kilitleyeceğim ve vasiyet edeceğim benim gasil suyuma bu suyu koysunlar beni öyle gasletsinler, bu suyu Türk verdi bana diyeceğim.” Ne bizde cevap kaldı ne yüzbaşında. Yüzbaşı sonra emir verdi askerlere: “Elinizde ne kadar su varsa dağıtın siz daha sonra içersiniz” dedi. İşte ahali bizi böyle görüyor.

Asırlarca İslamın bayraktarı olmuş bir milletin tarihi rolünü unutmaması gerekir değil mi efendim?

- Yine bir hatıramı anlatayım. Ailemle Ohrid Gölü’nün oralara ziyarete gitmiştim. Dolaşırken etrafta satıcılarda vardı. Çoğu tezgahta da Ohrid incisi vardı. Baktım satıcıların biraz kuytusunda yaşlı, üstünde eski kıyafetler olan bir amca da satış yapıyor. Bizim hanıma dedim ki “Bir şeyler alacaksanız şu beyden alın hem biz dolaşmamış oluruz hem de amcaya siftah etmiş oluruz.” Hanımlar sonuçta sever öyle şeyleri. Neyse gittiler alacaklarını aldılar amcaya teşekkür edip arabaya doğru yola koyulduk. Adam Türk olduğumuzu anladı başını sallamakla yetindi. Arabaya vardığımızda baktım o amca bize doğru geliyor. İçimden “Ya hu aldık alacağımızı neden takıldı ki peşimize?” diye geçirdim. Amca geldi bana doğru yaklaştı kulağıma doğru eğildi ve şu cümleyi kurdu: “Gözümüz de gönlümüz de sizdedir ha!” Ben bu sözü unutur muyum? Onun gönlünü gözünü boş bırakır mıyım? Bırakırsam mesul olurum. Geçtiğimiz vakitlerde söze başlarken dedim ki “Türk 11 asırdır İslam’ın bayraktarı olmuştur.” Asr-ı Saadet’ten Hulafa-i Raşidin döneminden sonra kısa bir müddet Emevilerin ilk zamanındaki özellikle Kuzey Afrika ve İspanya fethi sonra bitti, yok. İran ve Türkistan’a kadar onların hepsi Ömer Efendimizin devamıdır. Ondan sonrası gönüllü meselesi. Sonrasında İslam’ı yayan özellikle doğuda tarih itibariyle Gazneli Mahmut sonra Babürşah ve oğulları ve batıya doğruda Selçukiler Alparslan ile başlayan sonrasında Fatih ve Kanuni ile devam eden süreçte Türklerin bayraktarlığı vardır.

Bir dua ile bitirelim mi efendim?

- Allah bu vatana millete devlete ve erkanına zeval vermesin, birliğimizi dirliğimizi daim etsin, bu bayrağa layık evlatlar olmayı ve yetiştirmeyi nasip etsin.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Allah İçin Ölünmez

Ölmeni istediğinde zaten sana sormaz.

President

BU ARKADAŞIN AĞZINDAN ÇIKANLARI SAĞLAM KAYNAKLARDAN DOĞRULAMADIKÇA DİNLEMEYİN. CENNETTEKİ HURİLERİN SADECE HİZMETÇİ OLDUKLARINI SÖYLEDİ. KARI-KOCA OLUNMAYACAK DEDİĞİNİ DUYDUM BU AMCABEYİN. AMAN DİKKAT. HAİN FETTOŞCU RADYO BURÇFM'DEKİ BİR PROGRAMDA DENK GELMİŞTİM. O ZAMANLAR "HİZMET KANALI" İDİLERDİ GERÇİ AMA, UZUN MESELE...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23