Bugünkü gazetemizin Okur Postası köşesinde yayınlanan ve Cumhurbaşkanlığı seçimsürecinde Saadet Partisi'nin tavrının değerlendirildiği yazı oldukça dikkat çekici.. İşte önemli uyarılar içeren o yazı:
Son zamanlarda üzerinde tartışılan bir “Çatı aday” konusu var. Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştığından beri, gündemdeki yerini aldı ve seçime kadar da bırakmaya niyeti yok.
AK Parti’nin (resmen olmasa da) Cumhurbaşkanı adayının Recep Tayyip Erdoğan olarak belli olmasından sonra diğer partiler büyük bir arayış içine girdi.
“Kim olmalı bu aday?
Erdoğan’a karşı nasıl bir rakip çıkarmalıyız ki kazanabilelim?”
Bir ara bi Haşim KILIÇ rüzgarı esti, Bir ara Deniz BAYKAL dalgası vuruldu ama üzerinde anlaşmaya varılan ortak aday bir türlü bulunamadı. Ta ki, İslam işbirliği teşkilatı eski başkanı Ekmelettin İHSANOĞLU ismi ortaya atılana kadar.
Gerçi bu isim daha evvelden Aydın DOĞAN tarafından kararlaştırılmıştı ama; bütün partiler mutabık olur veya olmaz endişesi duyuluyordu. Her neyse, hepimiz gördük ki; CHP ve MHP’nin çatı adayı Ekmelettin İHSANOĞLU.
İşte asıl olaylar bundan sonra başlıyor. CHP ve MHP ortak aday belirledikten sonra Kılıçdaroğlu, Kamalak’ı ziyaret etti. Orada basın açıklamalarında falan bulunuldu derken bazı haber siteleri ve gazeteler bu konuyu Kamalak, CHP ile birlikte algısı oluşturmak için fırsat gördü. “Kamalak, CHP’yi destekliyor” algısı verilmeye başlandı fakat; böyle bir durum söz konusu bile değildi.
Bunun üzerine Saadet Partisi taraftarları bu konu üzerinde sitemlerini dile getirdiler. "Bu yandaş medyanın yanıltmasıdır! Asla SP, CHP’yi desteklememiştir. CHP yıllarca İslam’a zulmetti ve Erbakan’a eziyet etti." tarzında serzenişte bulundular. Haklı mıydılar? Kesinlikle haklıydılar.
Fakat, dananın kuyruğu kopmaya başladı. Dün yaptığı açıklamasında SP Genel Başkanı KAMALAK şunları söyledi: “Cumhuriyet Halk Partimizin böyle bir ismi cumhurbaşkanlığına aday olarak göstermesi kanaatimce, Türkiye’nin tarihi seyiri bakımından son derece önemlidir. Düşünün neredeyse Allah kelamına, hatta Lafza-i Celal’e bile karşı çıkan bir zihniyet neticede, İslam İşbirliği Teşkilatının Genel Sekreterliğini yapmış olan bir ismi ortak aday olarak sunabiliyor. Bu kanaatimce hem Türkiye bakımından hem milletimizin açısından hem de Cumhuriyet Halk Partimiz bakımından sevindirici bir durum diye düşünüyorum. Her şey ama her şey aslına rücu edecektir”
DİNG DANG DON!
Dikkatlice takip edin. Dananın kuyruğu kopuyor!
Kahramanca davalarını savunan SP yanlıları, bu olayı duyduktan sonra bir anda kucaklayıcı oldular. Sağcısı da bizim, solcusu da bizim demeye başladılar. Cumhuriyet Halk Partimiz, Milliyetçi Hareket Partimiz, hatta bize her türlü ihaneti yapan Demokratik Sol Partimiz hepsi bizim! demeye başladılar.
Oysa Erdoğan, biraz toplumu kucaklamaya başladığında gömleğini çıkartmıştı?
Bu ne perhiz? Bu ne lahana turşusu?
Abdullah Gül, Sisi’yi tebrik ettiğinde haklı olarak, (benim bizzat destek verdiğim) “ taassuplarınızı bırakın, eleştirin” çağrısı yapan partililerin bu yaptığı taasupa girmiyor mu?
“Erdoğan, Amerikan uşaklığı yapıp, İslam düşmanlarını destekliyor! Taassuplarınızdan uyanın!” uyarılarında bulunan partililerin bu yaptığı taasup değil mi?
Bizim köyde bir tabir vardır: “Kuzu sıkışınca, Kurta yamanırmış!”
İşte Saadet Partisi’nin ve maalesef taassuplarına yenilen bazı partililerin de yaptığı bu!
Yıllarca İslam düşmanlığı yapan, başörtülülere karşı bütün hainliklerini konuşturan, Kur’an-ı Kerim-i okumayı yasaklatan, İmam Hatiplilere katsayı problemi getirten bir partiye Cumhuriyet Halk Partimiz! demeyi kendilerine yedirebiliyorlar. Onlar ile beraber hareket edebilecek kadar körleşebiliyorlar.
Ben bütün bu olanlar, taassuplarına yenilip CHP’yi kucaklayan partililer karşısında yalnızca felaket duasını okuyarak, Alemlerin Rabb’i Allah’a sığınıyorum.
Çünkü, bütün bu olanlar başlı başına, bir felakettir.
İnna lillahi ve İnna ileyhi raciun.