• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

KISASTA HAYAT VARDIR

Yeniakit Publisher
2014-05-09 11:26:09 - 2014-05-09 11:26:09
KISASTA HAYAT VARDIR

Çocuk canilerine verilecek cezanın tartışıldığı bu günlerde Yaratıcının yarattıkları ile ilgili bu konuda koyduğu kanununu bir kez daha hatırlamak ve hatırlatmak gerekmektedir. Evet Rabbimiz buyurdu: “Kısasta sizin için hayat var­dır, ey akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız.” (Bakara 179)

Görüldüğü gibi burada hitap akıllılaradır!

“Allah Teâlâ ‘Kısasta sizin için hayat vardır’ derken ‘Ey akıl sahipleri!’ nidasıyla insanları bu konuda düşünmeye; ‘Kısas da öldürme demek olduğuna gö­re, hem öldürmek hem de hayat nasıl bir arada olacak?’ sorusuna, akılları doğru işleterek cevap bulmaya teşvik etmektedir. İlâhî nidanın yerli yerinde olduğunun bir delili de günümüze kadar, akıllı olduklarını düşünen insanların idam cezasını tartışma konusu edinmelerine rağmen [genelde] kaldırmamış olmalarıdır.” (1)

Vazgeçilmez ilke ve gerçek insan hayatının kutsallığıdır! Bu nedenle “Bu ayet aşırıya kaçıp ölüm cezasını tamamen ortadan kaldıranlara karşı çıkar. Başka çarelere başvurmaksızın ölüm cezası üzerinde durmak nasıl insanlık dışı ise, bazı ‘medenî’ ülkelerde yapıldığı gibi ölüm cezasını tamamen kaldırarak cinayeti teşvik etmek de aynı derecede insanlık dışıdır. Bu nedenle Allah, kısas’ta hayat olduğunu bildirmektedir. Eğer bir toplum insan hayatına gereken kutsallığı vermezse, katili korumaya çalışırsa, bu suça bir pirim vermiş ve binlerce masum insanın hayatını tehlikeye atmış demektir.” (2)



Hal böyle iken “Kısas”a karşı çıkanlar bazı tezler ileri sürmekten geri kalmamışlardır:

“Ya genel ya da özellikle öldürme suçuna mahsus olarak kısasa ve idam ceza­sına karşı çıkanlar şu delillere dayanmışlardır:

1) İnsanlığın faydasına olduğu ge­rekçesiyle bile olsa insanın tabiatı kısas ve idamdan nefret etmekte, vicdanı onu reddetmektedir.

2) Öldürme olayı bir insan kaybı olduğu gibi idam da ikinci bir ca­na kıymadır, insan kaybıdır.

3) Kısas yoluyla adam öldürmek kalpteki merhamet­sizlik ve intikam duygusundan kaynaklanır. Bu duygular kötüdür, eğitim yoluyla kalpten çıkarılmalıdır. Cana kıymak da kötüdür, ancak bunu engellemek için ikin­ci bir cana kıymak yerine katili hapsetmek, güç işlerde kullanmak yoluyla eğit­mek, suçu bu tedbirlerle engellemek uygundur. Katili hasta olarak kabul etmek de mümkündür. Çünkü insan akıl hastası olmadan cana kıyamaz; nasıl diğer akıl has­taları hastanelerde tedavi görüyorsa katillerin de buralarda ıslah ve tedavi edil­meleri gerekir.

4) Kanunlar yapıldıktan zaman mevcut olan topluma, onun içinde bulunduğu şartlara ve ihtiyaca uyar, buna uygun olarak yapılır. Bu sebeple herhan­gi bir kanunun devamlı yürürlükte bulunması işin tabiatına aykırıdır. Kısas kanu­nu da böyledir. Bugün toplumlar fertlerine muhtaçtırlar. Maktulün yakınları da ka­tilin cezalandırılmasını istemektedirler. Bu iki istek ve ihtiyacı bir arada tatmin edecek çare, katili öldürmeyip Ömür boyu hapis vb. şekillerde cezalandırmaktır.”(3)

Bunlara karşı “Kısas”ın gerekliliğinin ve geçerliliğinin kanıtlarına gelince öncelikle şunu işaret etmemiz gerekir:

“Kur’ân-ı Kerîm’in konunun temeline ışık tutan şu ifadesi, bu itirazlara toplu bir cevap niteliğindedir:

‘Yeryüzünde fesat çıkarıp bozgunculuk yapmaya veya bir cana karşılık olmaksızın birisini öldüren kimse bütün insanları öldürmüş gibidir, bir canı yaşatan ise bütün insanlara hayat vermiş gibidir’ (Mâide 5/32)

Hiçbir fark gözetmeksizin yaşama hakkını tanıyan ve önemini vurgulayan bu âyete göre cana kıymayı, iki kişi arasında veya bir ferde yönelik bir mesele, bir suç, bir eylem olarak düşünmek yanlıştır. Ya cana kıyma önlenir, bütün insanlığın hayat hakkı garanti altına alınır yahut da yaşama hakkı devamlı olarak tehlikeye mâruz kalır. Toplum denilen yapı fertlerden oluşur, asıl ve hakikat olan fertlerdir. Ferdin hayatını korumak mümkün olmazsa fertlerden oluşan toplumun hayatını korumak da mümkün olmaz.” (4)



Diğer taraftan yapılan itirazlar ise tek tek cevaplandırılmıştır. İşte bunlardan biri de şu ifadelerdir:

“a) Hemen her insan kendini öldürmek isteyen, buna teşebbüs eden insan, onu öldürme pahasına da olsa engeller. Nitekim bütün hukuk sistemleri nefsi müdafaayı hukuka uygunluk hallerinden saymışlardır. Toplumlar da ülkele­rine, hayatlarına, hayatî menfaatlerine göz diken, saldıran toplumlara karşı savaş ilân edip fiilen savaşırlar. Bu iki vakıa, hayatı ve gereklerini korumak söz konusu olduğunda insanların öldürülmesinin, insan tabiat ve vicdanına aykırı bulunmadı­ğını göstermektedir.

b) Bir toplumda eğitim başarılı olur, insanlar ağır cezalar söz konusu olmadan da adam öldürme suçunu işlemez hale gelirler, bu durum bilim­sel verilere dayalı olarak tespit edilirse nâdir hale gelen öldürme suçu için farklı cezalar ve tedbirler düşünülebilir, İslâm, maktulün yakınlarına kısas talebinden vazgeçme ve diyet isteme hakkı vererek bu kapıyı açmıştır. Yine eğitimin etkisiy­le toplumda, intikam duygu ve talebinin yerini ‘affın şerefli ve büyüklüğe yakışan davranış olduğu’ şuuru ve anlayışı alırsa veliler kısas yerine affı tercih edecekler­dir. Bilimsel olarak kısas dışındaki önlem ve yaptırımların adanı öldürme suçunu önlediği veya çok nâdir hale getirdiği belirleninceye kadar ise kısas cezası seçeneksiz olma özelliğini koruyacaktır.

c) Merhamet ve şefkat güzel duygular olmak­la beraber yerinde kullanılmaz; zulme, hakların çiğnenmesine, insanların can gü­venliğinin ortadan kalkmasına sebep olur, maktulü unutturur, hep katil lehine işle­tilirse makbul olmaktan çıkar, zaaf olarak değerlendirilir.

d) Suçun kendi cinsin­den bir fiille cezalandırılması eğilimi şahsî ve nefsânî bir duygu olmaktan çıkar, adalet ve hakkaniyetin gerçekleşmesine yönelirse, bir eğitim ve suçu önleme ara­cı olarak değerlendirilirse, ona kötü gözle bakılamaz.

e) Cinayeti akıl ve ruh has­talığına bağlamak ve canileri hapishanelere ve idam sehpalarına değil, hastanele­re göndermeyi önermek aslında cinayeti teşvik etmenin ötesinde bir sonuç getir­mez. Nitekim bugün uzmanların çoğunluğu bu kanaate katılmamış, cinayeti bir hastalık değil, ceza gerektiren suç saymışlardır.

f) Günümüzde pek çok ülkenin ka­nunlarında idam cezası vardır. Bu kanunları koyanlar önemli gördükleri cinayet­lerde -suçluyu hapishanede çalıştırarak ondan istifade etmek yerine- idam etmeyi uygun bulmuş, yaşama hakkını korumak için zaruri bulmuşlardır. Katilin ekono­mik katkısı, insan hayatını korumaktan (dolayısıyla kısas sayesinde korunacak olan insan hayatından) daha önemli ve faydalı olamaz.” (5)

1) Prof. Dr. Hayreddin Karaman ve Diğerleri, Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, 2. Baskı, 2006, c.I, s. 270-272.
2) Mevdudi, Tefhim’ul Kur’an, c.1, s. 143.
3) Prof. Dr. H. Karaman, a.e.
4) a.e.
5) a.e.

KAYNAK: AKİT GAZETESİ CUMA SAYFASI

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23