Baran Haber görüş: Devlet, sahte içkiyi hedef alarak toplum sağlığını koruduğunu söylüyor; oysa aynı zehir “yasal” kılıfla raflarda duruyor. Hayat karartan içki belası, etiketle temize çıkmaz; çözüm, içkinin her türünü kökten ortadan kaldıracak bir iradede yatıyor.
Baran Haber görüş: Devlet, sahte içkiyi hedef alarak toplum sağlığını koruduğunu söylüyor; oysa aynı zehir “yasal” kılıfla raflarda duruyor. Hayat karartan içki belası, etiketle temize çıkmaz; çözüm, içkinin her türünü kökten ortadan kaldıracak bir iradede yatıyor.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 81 ilde alkollü içki kaçakçılığı ve sahteciliğine yönelik geniş çaplı operasyonlar düzenlendiğini açıkladı. Bakan, operasyonlarda 179 kişi hakkında adlî işlem yapıldığını, 30 bini aşkın şişe sahte ve kaçak içki ile 20 bin litreye yakın etil alkolün ele geçirildiğini bildirdi.
Yerlikaya, operasyonlarda 13 yasa dışı imalathanenin de deşifre edildiğini belirterek “Bu ürünleri ele geçirerek vatandaşlarımızın canına ve sağlığına zarar verilmesini engelledik. Sahte alkol, toplum sağlığını tehdit eden ölümcül bir tuzaktır.” dedi.
Devletin bu açıklaması, kamuoyunda bir kez daha içkinin legalliği-illegalliği üzerinden meşruiyet krizi oluşturdu. Yetkililerin sahte alkolü hedef alan operasyonları, içkinin “yasal” biçiminin sanki zararsızmış gibi gösterilmesine zemin hazırlayarak bu illete meşruiyet kazandırıyor.
Sahtesi zararlı da yasal olanı şifalı mı?
Kaçak içkideki metanol, birkaç yudumla körlük ve ölüme yol açabiliyor. Fakat etanol denilen “yasal” içkideki zehir yavaş işler: karaciğeri, kalbi, aklı çürütür. Birinin öldürmesi hızlı, ötekinin sinsidir. Her ikisi de insanı sarhoş eder, aklını örter, iradesini felce uğratır. Fark, yalnızca devletin koyduğu "yasal" kılıfındaki bandroldedir.
İçki, şekli ve markası ne olursa olsun, insanı hayvani yönüne mahkûm eder. Yasal olan, kaçak olandan farklı değildir; haramın vergilisi, haramlıktan çıkarıp zararsız kılmaz.
Bir eliyle ruhsat verip diğeriyle operasyon yapmak
Devlet bir yandan içki üreticisine ruhsat verir, reklamını serbest bırakır, vergisini kasasına koyar. Diğer yandan “kaçak içkiyle mücadele ediyoruz” diyerek toplumun gözünü boyar. Eğer sahte içki toplum sağlığını tehdit ediyorsa, “yasal” içki de aynı tehdidi daha derinden yapmaktadır. Bu daha büyük tehlike neden görmezden geliniyor?
Laik sistem, içkiyi yasallaştırarak onu zararsız hâle getirdiğini sanıyor. Oysa içki ve haram kanunla temize çekilmez; Allah’ın haram kıldığı ve topluma zararlı olan şey ister bandrollü ister merdiven altı olsun, zehirdir.
Yasal içkiler aileyi yıkıyor, hayatları karartıyor, toplumu ve nesli ifsad ediyor
Alkol sadece mideye değil, ruha da zarar verir. Her yıl binlerce kişi sirozdan, pankreas iltihabından, alkol kaynaklı kalp hastalıklarından hayatını kaybediyor. Aile içi kavgaların, boşanmaların, iş kazalarının, intiharların önemli bir kısmında alkol etkisi vardır.
Sarhoşluk, aklın askıya alınmasıdır; akıl gittiğinde ahlak da gider, haysiyet de. Bugün sokakta kavga eden, evinde şiddet uygulayan, direksiyon başında cinayet işleyen birçok insanın elinde aynı “yasal içki” şişesi var. Yani mesele sadece içkinin sahte ve kaçak olması değil bu illetin bizatihi kendisidir.
İçkiyi özendiren rejim kendi mahsüllerine şov yapıyor
Laik-Kemalist rejim başından beri içkiyi “özgürlük” kisvesiyle özendirip propogandayla beraber meşrulaştırdı. Toplumun ahlâkı, iman ölçüsü, nesil terbiyesi bu anlayışın gölgesinde çürüdü. Şimdi aynı rejim, haramın vergisiz olanına savaş açarak “ahlâk bekçisi” rolüne bürünüyor.
Devletin kasasına giren alkol vergisi, nice evin yıkıntısı üstüne konulmuş tuğladır. Bu gelirle bütçesini dolduran bir sistemin “sahte içkiye” karşı çıkması samimiyet değil, riyadır.
Gerçek operasyon şişeye değil içkinin kendisine
Eğer gerçekten toplum sağlığı düşünülüyorsa, yapılması gereken belli; operasyon, kaçak içki imalathanelerine değil, direkt olarak içki illetine yapılmalıdır. Mesele bu milletin aklını, neslini, iradesini çürüten şeyin “kaçak” olup olmaması değil, varlığıdır.
Devlet “yasal” diyerek içkiyi serbest bırakırken, halkını koruduğunu iddia edemez. İçki, her haliyle zehirdir; topluma fayda getiren tek hali, tamamen yasaklanmasıdır.
Ne Yapılmalı?
Alkol belasından kurtuluş, göstermelik operasyonlarla değil, kökten adımlarla mümkündür:
Üretim ve dağıtım denetimi genişletilmeli, içki ticareti kademeli olarak kaldırılmalıdır.
Ruhsatlısı da ruhsatsızı da aynı haramın farklı kılıfıdır.
Bağımlılar için ücretsiz tedavi ve rehabilitasyon merkezleri kurulmalı; tıbbi ve manevi destek bir arada yürütülmelidir.
Eğitim seferberliği başlatılmalı; genç nesle içkinin aklı, haysiyeti ve nesli yok eden yönü anlatılmalıdır.
Alkol reklamları ve sponsorlukları tamamen yasaklanmalı; içkinin normalleştirilmesi önlenmelidir.
Alkol vergileri, bağımlılıkla mücadele ve tedavi programlarına aktarılmalı; devlet bu gelirden kazanç değil, kefaret üretmelidir.
Hukuk, ahlâkın emrine girmeli; haramı yasallaştırmak değil, toplumun ruhunu korumak esas alınmalıdır.
İçki illetinden kurtulmak ancak zihniyet inkılabında mümkün
81 ilde yapılan operasyon, sahte içkinin piyasadaki etkisini azaltabilir. Fakat içkinin yasal adıyla satıldığı bir düzende, bu operasyonlar sadece basit bir şov hükmündedir. Gerçek tehlike, kaçak şişede değil, bu zehri meşru gösteren zihniyettedir. Bu milletin kurtuluşu, sahte içkiyi değil, içkinin kendisini ortadan kaldıracak bir iradenin dirilmesindedir.
Baran Dergisi