İsmet Özel sağlık durumu nasıl? İsmet Özel kimdir nereli ve kaç yaşında?
Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, şair İsmet Özel'in kalp krizi geçirmesi sonucu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Koroner Yoğun Bakıma kaldırıldığını duyurdu. Peki İsmet Özel kimdir? İsmet Özel nereli ve kaç yaşında? İsmet Özel'in sağlık durumu nasıl? İsmet Özel şiirleri.
Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, şair İsmet Özel'in kalp krizi geçirmesi sonucu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Koroner Yoğun Bakıma kaldırıldığını duyurdu. Peki İsmet Özel kimdir? İsmet Özel nereli ve kaç yaşında? İsmet Özel'in sağlık durumu nasıl? İsmet Özel şiirleri.
İsmet Özel kimdir?
İsmet Özel 1944'de, Sökeli bir polis memurunun altıncı çocuğu olarak Kayseri'de dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Kastamonu, Çankırı ve Ankara'da tamamlar. Bir süre Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğrenim gördükten sonra, Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı'ndan mezun oldu. 18 yıl Devlet Konservatuvarı'nda Fransızca okutmanlığı yaptı. Ataol Behramoğlu'yla birlikte Halkın Dostları dergisini kurdu ve yönetti. 1974 yılına gelindiğinde ise, o zamana dek içerisinde bulunduğu ve savunduğu sosyalist düşünce çizgisini geride bırakarak fikri ve ruhi bir değişim yaşayacaktır. Bu tarihten sonra yazı ve sanat hayatına, İslami düşünce çerçevesinde devam eder. Bu düşünce yapısı aynı zamanda ona yeni sorumluluklar da yüklemiştir. Bu sorumluluk bilinci ile 1977'de Yeni Devir gazetesinde günlük fıkralar yazar, yine aynı gazetede Abdullah Çıdamlı müstear ismi ile çeviriler yapar, Pazar günlerine özel kültür sayfaları hazırlar.
Munacaat
Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
Ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak
Büklümlerinin içten ve dışardan
Sarmaladığı günlerde
Bir zamandı
Heves ettim gölgemi enginde yatan
O berrak sayfada gezindirsem diye
Ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
Genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
Halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
Demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
Vay ki gençtim
Ölümle paslanmış buldum sesimi.
Hata yapmak
Fırsatını Adem’e veren sendin
Bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
Gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda
Gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
Haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
Bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
Bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
Tanıdım Ademoğlu kimin nesiymiş
Ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.
Çeşme var, kurnası murdar
Yazgım
Kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.
Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
Nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
Gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem
Ne fark eder demişim
Bilmeden farkı istemişim.
Vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
Arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
Yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.
Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
Gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
Onunla ben
Hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
Bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.
Oysa bu sürgün yeri,bu pıtraklı diyar
Ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
Hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
Bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
Kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
Eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
Alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
Ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
Doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
Ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
Gönendi dünya bundan istifade
Dünya bayındırladı:
Bir yakış, bir yanış tasarımı beride
Öte yakada bir benî adem
Her gün küsülü kaldık.
Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
Artık bu yaşa erdirdin beni,anladım
Gençken almadın canımı, bilmedim
Demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
Çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
Çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış
İnsanın insana raptolduğu cevher.
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
Bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
Tütmesi gereken ocak nerde?
Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak
Benim adım insanların hizasına yazılmıştır.
Her gün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu.
Keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydım
Ölüm ve acılar çatsaydı beni
Düşüncem yapma çiçekler kadar gösterişli ve parlak
Sözlerim ihanete varacak doğrulukta olsaydı.
Anmaya gücüm yetseydi de konuşsaydım
Diri-gergin kasları konuşsaydım
“Kardeşler! ” deseydim “Kardeşlerim! ”
“Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“Bakın yaklaşıyor...”
Yazık, şairler kadar cesur değilim
Çocukların üşüdükleri anlaşılıyor bütün yaşadıklarımdan
Gövdem kuduz yarasalarla birazcık yatışıyor.
Benim gövdem yıllar boyu sevmekle tarazlandı
Öyle bir çalımlarla gecenin çitlerinden atlardım
Bir güneş sayardım kendimi denizin karşısında
Çünkü çam kokularına sürtünüp ağırlaşan ruhların
İnanmazdım dosyalara sığacağına
Gittikçe ışıldardım dükkânlar kararırken
Hüznün o beyaz etrafına sakallarım batardı.
Benim adım bilinen cevapların üstüne mühürlenmiş
Ellerim tütsülenmiş
Evlerin yeni yıkanmış serin taşlıklarında
Dirgenler, bakraçlar, tornavidalar
Bende kül, bende kanat, bende gizem bırakmadılar
Ve içinden bir baş ağrısı gibi çınlamaktansa
Gövdem açık bir hedef kılındı belâlara.
Ve bu yüzden yakışıksız oluyor
İnsanları hummalı baharlar olarak tanımlamak
Ve bu yüzden göğsümde dakikalar
İnce parmaklar halinde geziniyor
Konvoylar geçiyor meşelikler arasından
Bir yaprak kapatıyorum hayatımın nemli taraflarına
Ölümden anlayan, ciddi bir yaprak
Unutulacak diyorum, iyice unutulsun
Neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı
Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak.