İmâm-ı Azam hazretleri, bir defasında oğlu Hammâd’ı bir kelâm mes’elesinde münakaşa yaparken gördü ve ona; "Arkadaşının ayağını kaydırmak isteyen kişi, onun günaha ve dalâlete düşmesini istiyor, onu küfre itiyor, demektir. Arkadaşını tekfir etmek isteyen ise, ondan önce küfre düşer." dedi.
İmâm-ı Azam hazretleri, zaman zaman usûl ve akâid hakkında münakaşalar yapmakla beraber talebelerini ve yakınlarını bu tür münakaşalardan men etmekteydi. Bir defasında oğlu Hammâd’ı bir kelâm mes’elesinde münakaşa yaparken gördü ve onu bundan vazgeçirdi. İmâm-ı Âzam’a:
“-Seni münakaşa yaparken görüyoruz, bize neden engel oluyorsun?” dediler.
Büyük İmâm, şu muhteşem cevabı verdi:
“-Biz münazara yaparken, arkadaşımız kayıp düşecek, yanılacak diye korkudan başımızda kuş varmış gibi dikkatli duruyoruz. Siz ise münazara yapıyorsunuz ve arkadaşınızın hata yapmasını istiyorsunuz. Arkadaşının ayağını kaydırmak isteyen kişi, onun günaha ve dalâlete düşmesini istiyor, onu küfre itiyor, demektir. Arkadaşını tekfir etmek isteyen ise, ondan önce küfre düşer.”
İnsanın gerek dînî gerekse dünyevî bir meselede doğru bildiği bir hususu karşındakine mutlaka kabul ettirmek için uğraşması doğru değildir. Çünkü karşı taraf kendi bildiğinden vazgeçmemek için direndiği takdirde, tatsız olaylar çıkabilir. Faydadan çok zarar meydana gelebilir. Hatta kişi muhatabını susturup münakaşayı başarıyla neticelendirdiğini düşünse bile yine sonuç aynıdır. Bu sebeple denilmiştir ki, “Kazanılmış yersiz bir münakaşa çoğu zaman bir dostun kaybı demektir.”
ÖNE ÇIKAN VİDEO