Sözde ağır sağlık sorunları nedeniyle 2017 yılında cezaevinden tahliye edilen Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, görevden alındıktan sonra DEM Partili ve PKK sempatizanlarının başına geçerek Mardin Büyükşehir Belediyesi'nin önündeki protestolarda en ön saflarda yer alarak güvenlik güçlerine kök söktürdü.
Hakkında yürütülen terör soruşturması kapsamında 24 Kasım 2016 tarihinde tutuklanan dönemin HDP'li Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Türk, ''sağlık sorunları'' nedeniyle 3 Şubat 2017 tarihinde tahliye edilmişti. Ahmet Türk, 31 Mart yerel seçimlerinde DEM Parti'den Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmişti. “Ağır sağlık sorunları” yaşadığı gerekçesiyle cezaevinden tahliye edilen Ahmet Türk, görevden alındıktan sonra belediye önünde yapılan gösterilerin başını çekti.
Kayyımların sorumlusu YSK'dır
TÜRKAD Başkan Yardımcısı Avukat Hadi Dündar ise, konuya ilişkin Akit'e yaptığı değerlendirmede şunları anlattı: ''Şahıs hasta diye tahliye ediliyor, daha sonra çok efor sarf etmesi gereken belediye başkanlığına talip oluyor. Sadece bu durum dahi Ahmet Türk'ün belediyeyi yönetemediğini ortaya koymaktadır. Üstüne üstlük 'hasta' diye tahliye edilen kişi eylemlerde ön saflarda polise mukavemet gösteriyor ve zorla belediye binasına girmeye çalışıyor. Bu da oldukça manidar bir durum. Kayyum uygulamasının artık gündemimizden çıkması gerektiği kanaatindeyim. Bugün terör örgütü üyelerinin Meclis'te olması, belediyelerde olması ya da belediye meclislerinde olmasının tek sorumlusu YSK'dır. YSK kanuni olarak sınırlı göreve sahipse de çözüm üretecek kanun maddesi tekliflerini siyasilere üretmesi gerekir.''
1919 şartlarına dönüldü
Gazeteci Yazar Mehmet Fırat da şunları dile getirdi: ''Devlet bir irade göstererek bölücü terör örgütüne karşı bir barış eli uzatmıştır. Uzatılan bu barış elinin sebebi, siyonist terör örgütü İsrail ve hamisi ABD'nin bölgede artan varlığı, Türkiye ile yaşanması muhtemel sıcak savaş tehdidi ve PKK/PYD unsurlarının bu savaşta Siyonist-ABD ittifakının safında yer almasıdır. Bu noktada Devlet, Abdullah Öcalan üzerinden bir açılım yaparak herkesi ters köşe yaptı. Elbette bu teklifin kendine göre yaptırımları da olacaktır. Yani devlet açıkça şunu söyledi; 'Benim yanımda durup düşman ile mi savaşacaksın, yoksa karşı safta olup benimle mi savaşacaksın?' Bir süreden beri konuşulan anayasa değişikliği ile birlikte bu uzatılan eli değerlendirdiğimizde, 'Kurtuluş Savaşı' öncesi bir duruma gelindiği, yani 1919 şartlarına dönüldüğü anlaşılmaktadır. Türk, Kürt, Arap unsurların yaklaşan savaş şartlarında tekrar vatan savunması için omuz omuza getirme hamlesidir. Herkesin aklını başına devşirmesi ve bu yeni dönemde ideal ile topluma yön verilmelidir.''