• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Günün hutbesi: Kesintisi olmayan seçim!

Yeniakit Publisher
2014-04-04 11:04:00 -
Günün hutbesi: Kesintisi olmayan seçim!

Bizim konumuz her insanı ilgilendiren, kesintisi olmayan ve sandığı bulunmayan ve de son nefese değin aralıksız devam eden; her bir insan için hayatı anlama ve anlamlandırma seçimidir.

Tevhid inancının esaslarına duyarlı olanların; genelde  “Demokrasilerde bir partinin takdim ettiği programa bakarak ona oy vermek, rejime oy vermek manasına gelmez. Takdim edilen program halkın ve ülkenin menfaatine uygun ise, dinimize göre de korunması gereken maddi ve manevi değerlerimizi koruma hususunda mevcudun en iyisi ve en uygunu ise oy verilir..” (1) düşünce ve yargısına göre, oylarını kullandığı bir “demoktatik seçim”i daha geride bıraktık.

Biz bugünkü hutbemizde ne gerçekleşen bu seçimi, ne yalan, dolan, iftira, akıl almaz vaadler ile koltuk için katledilen insanî onur ve değerlerin sergilendiği seçim sürecini ve ne de bir çoklarınca hiç de beklenmeyen sonucunu konuşacağız.

Bizim konumuz her insanı ilgilendiren, kesintisi olmayan ve sandığı bulunmayan ve de son nefese değin aralıksız devam eden; her bir insan için hayatı anlama ve anlamlandırma seçimidir.

Bu seçim üç aşamalı bir sınavdır. İlk aşaması; olmazsa olmazı, ilk adımı, ana temeli olma işlev ve önemine sahip olan iman-küfür tercihidir. Yaratan ile yaratılmışlar arasında ilâhlık belirlemesidir. Kayıtsız şartsız sevilme, güvenilme ve itaat olunma hak ve yetkisinin Allah’a tahsis edilerek her zaman, her yerde ve her hususta sadece O’nun ilâhlığının tanınmasıdır. Kişiliklerini Yaratıcının yerine koyarak insanlardan  kendi emir ve arzularına, görüş ve fikirlerine göre yaşamalarını  bekleyen ve Kur’an’da Tağut terimiyle anılan tüm azgınların hakimiyetinin red edilmesidir. Yüce Rabbimiz öyle buyurdu:
“Dinde  zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tağutu reddedip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.” (2)

İlk aşamadaki bu tercihlerini sağlıklı yapamayanlara, üstün güç ve iradeye değil de tesadüfe evet diyenlere veya yaratıcı olarak Allah’ı kabul ettikleri halde rab olarak yani yaşantılarının hakimi ve yönlendiricisi olarak azgınları ve onların ilke ve öngörülerini benimseyenlere  Kur’an’da şöyle seslenilmekte ve onlara şu hatırlatılmaktadir:
“Ey Allah’a eş koşanlar! Siz de O’ndan başka dilediğinize kulluk edin. De ki: Hüsrana uğrayanlar kıyamet günü kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. Dikkat edin, işte apaçık hüsran budur.” (3)

İman- küfür tercihinde başarılı olan tevhid ehli için Rabbimizce yapılan ilâhî değerlendirme ise şudur:
“Tağut’a kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele: O kullarım ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.”(4)

Tüm zamanlarda Allah’a yönelebilen bu hür irade ve şahsiyet kahramanlarının; insanları köleleştiren Firavunlara karşı verdikleri hem de  onların her türlü maddi-manevi, olumlu-olumsuz tehdit ve tekliflerine rağmen verdikleri nihâi  cevap,  âyetlerde  bizlere bildirilmiştir. Hidayete eren sihirbazlar, devrin Firavununa şöyle seslenirler:
“.. ‘Seni, gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin. Doğrusu biz, yanılmalarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri bağışlaması için Rabbimize iman ettik. Allah’ın vereceği mükafat daha iyi ve daha devamlıdır’ dediler.” (5)

İlah ve rab olarak Allah’ı seçme şerefine erenlerin ikinci aşamada ki tercihleri dünya-ahiret ikilemi önündedir. Bu seçim; ölümsüz bir ömrün değil fani bir hayatın insanı olabilmektir.  Ötesiz bir dünyayı değil ahiretin tarlası olan bir hayatı inşa edebilmektir. Yok olacak olanı değil sonsuza değin sürecek olanı düşleyebilmektir. Rabbimiz öyle uyardı:
“Fakat siz (ey insanlar!) dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret daha hayırlı daha devamlıdır.”(6)

Yaşanmakta olan bu hayatın; sanki yarın hesabı yokmuşçasına davrananlar için verilen hüküm de şudur:
“Ve dünya hayatını ahirete tercih etmişse, Şüphesiz cehennem (onun için) tek barınaktır.”(7)

“Ben Allah’a ve ahirete inanıyorum”  diyebilenlerin son seçim aşaması ise yol tercihidir.
Evet “Ben Allah’a ve ahirete inanıyorum” diyebilenler; her an, her yerde ve her hususta bir yol ayrımındadırlar.

Çok alternatifli olan bu seçimin ne derece girift olduğunu Allah Resulü bir temsille gözlerimiz önüne sermiştir:
İbnü Mes’ud (r.a.) naklediyor: “Resulullah bize bir düz çizgi çizdi, -Bu doğru yoldur, dedi. Sonra bunun sağından ve solundan birçok çizgiler daha çizdi -Bunlar da birtakım yollardır ki, her birinin başında bir şeytan vardır ve ona çağırır, dedi.

Sonra da şu âyeti okudu:
‘Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti.’ ”(8)

Evet bu yol; ilâh olarak yani kayıtsız şartsız itaat merciği ve sığınak olarak sadece Allah’ı; Peygamber olarak da yani tartışmasız tek örnek ve önder olarak da Hz. Muhammed (s.a.v.)’i tanıyan  biricik doğru yöneliştir.

Bu yol; namazı, orucu, zekat ve haccı hayatın ana temeli kabul eden bir tercihtir.
Bu yol; doğruluğu, merhameti, paylaşmayı, hakkaniyeti esas alan bir seçimdir.
Bu yol; yalansız, hilesiz, entrikasız, faizsiz, hilesiz hurdasız serveti kutsal bilen bir çizgidir.
Bu yol; içki, uyuşturucu, kumar, fuhuş gibi insanlığın baş belası olan tüm salgınlara temelden “hayır!” diyen bir direniştir.
Bu yol; kadını toplumun anası, geleceğin cenneti bilen ve her türlü tacize karşı onu tesettür  ölçüleriyle dokunulmaz kılan bir anlayıştır.
Bu yol; dünya ve nimetlerini, kişilik ve değerlerini her inanç ve düşünce sahibi için hak kabul eden bir erdemdir.
Bu yol; tayin ettiği caydırıcı cezalarla potensiyel suçluları suçluluktan koruyan bir himayedir.
Bu yol; haklıyı, tüm acziyetine rağmen güçlü, zalimi de bütün ihtişamına rağmen mahkûm bilen bir hassasiyettir.
Bu yol; tüm insanlar için din, akıl, can, mal ve nesil emniyetini garanti altına alan bir güvencedir.
Bu yol; “ihdinas siratal müstekım= Bizi dosdoğru yoluna ilet!” nida ve niyazlarının biricik cevabıdır.

Ve diğerleri; Peygamberimizin ifadesiyle her birinin başında bir şeytan olan ve insanlara “gel!” diyen diğer yollardır... Ve bunlardan çağımızda sonlarına aldıkları “izm” ekleriyle temsil edilen yüzlercesi.. Ne güzel ifade edilmiş: “İzmler idraklerimize giydirilmiş deli gömlekleri. İtibarları menşe’lerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı!”(9)
İşte her an karşı karşıya olunan yol seçimi! Duygu, düşünce ve hareket boyutuyla ya sırat-ı müstekım üzere olmak ya da telef olmayı tercih etmek!

Seçimini doğru yaparak cennet ufuklarından çıkmak niyazıyla hutbemizi şu îlâhi uyarılarla noktalayalım:
“Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti.” (En’Âm, 153)

1) Hayreddin Karaman, Yeni Şafak, 29.06.2007.
2) Bakara, 256.
3) Zümer, 15.
4) Zümer, 17,18.
5) Tâha, 72
6) A’lâ,16,17.
7) Nâziat,38,39.
8) Dârimi’nin Müsnedi. Âyet: En’Âm, 153.
9) Cemil Meriç

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23