Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eşcinsel sapkınları konu edindiği hutbesinin laik çevrelerce eleştirilmesini yeniakit.com.tr Genel Yayın Yönetmeni İsmail Uğur’a değerlendiren Fıkıh Doktoru İhsan Şenocak, “Söz konusu çevrelerin hedefi Diyanet İşleri Başkanı ya da onun temsil ettiği kurum değil, doğrudan yüce Kur’an-ı Kerim ve dinimiz İslam” dedi.
Taha Emre Özdemir Samsun
Fıkıh Alimi Dr. İhsan Şenocak, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eşcinsel sapkınları konu edindiği hutbesinin eleştirilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “Söz konusu çevrelerin hedefi Diyanet İşleri Başkanı ya da onun temsil ettiği kurum değil, doğrudan yüce Kur’an-ı Kerim ve dinimiz İslam” diyen Dr. Şenocak, “Minber, kürsü ve mihrap her şeyden önce Rasulullah’ın makamıdır. Yapılan eleştirilerdeki ‘çağlar öncesi’ vurgusu ile doğrudan Resulullah Efendimiz ile kitabımız Kuran-ı Kerim kastedilmiştir” dedi.
Sözde çağdaşların derdi
Sözde çağdaş kesimin İslam neyi emrediyorsa aksine hareket ettiklerini belirten Şenocak, “Muhasır medeniyet seviyesi dedikleri nokta İslamiyet ne emrettiyse onun aksine davranmaktan ibaret ama bugün görüyorsunuz ki hep örnek aldıkları Batı tahareti öğrenmekle meşgul. Salgınla birlikte ABD’deki bilboardlara Efendimizin mübarek sözlerini yazdılar” şeklinde konuştu.
Hedef nesli yok etmek
Eşcinsel sapkınlığın İslam dini tarafından lanetlenerek yasaklandığını hatırlatan Dr. Şenocak, şunları dile getirdi: “Bilmiyorlar ki savunmuş oldukları o azgın grup, ahlaksız yaşam tarzıyla bütün topluma zarar verecek. Tertemiz bir nesli yok edecekler. Bu ülke ile nokta kadar irtibatı olan vicdan sahibi herkesin şunun farkına varması gerekir: Peygamber Efendimize hakaret eden bu adamlar aziz milletimizin geleceğini yok etmeyi arzuluyor.”
Sessizlikten cesaret
“Hürriyet başkalarının hak ve hukukunu ihlal ettiğimiz noktaya kadardır” diyen Dr. Şenocak, şöyle devam etti: “Özgürlük adı altında insanların iffetini, namusunu, ahlakını ve bir milletin geleceğini çiğneyemezsiniz. Hiçbir devlet buna müsaade etmez. Ederlerse bunun hesabını tarihe veremez. Onun için kendilerinin de bir öz eleştiri yapmaları gerekir. Geçmişte en Kemalist kesimler bile Müslümanların hutbelerine bu çapta hücuma cesaret edemediler. Peki bugün bu cesareti nereden alıyorlar? Tek sebebi müslümanların bugüne kadar olanlara sessiz kalmaları. Müslümanlar bu felakete adeta alıştılar.”
ÖNE ÇIKAN VİDEO
İstanbul sözleşmesi
Ankara Barosu tarafından yapılan açıklamaların da haddi aşmak olduğunu belirten Şenocak, şöyle konuştu: “Ankara, Hacı Bayram demektir. Selçuklu demektir. Osmanlı ve İslamiyet demektir. Çünkü bu topraklar bin yıldır İslam’ındır. Ankara, İslam’ın kürsüsüdür. Ecdadımız, burada İslamiyet’ten başka hiçbir değer varlık bulmasın diye her şeylerini ortaya koydular. Çocuklar yetim, 18 yaşındaki kadınlar dul kaldı. Neden? İslamiyet’ten başka bir değer bu topraklara hakim olmasın diye. Şimdi öyle gazeteler öyle televizyon yayınları var ki evli bir kadının kaç kişiyle zina yaptığını gösteriyorlar. Bu ahlaksızlıklar Türk milletinin çocuklarına haber diye veriliyor. İstanbul Sözleşmesi de bu azgınların önünü açmıştır. Sözleşme bu millete kurulan en büyük tuzaktır.”
Katiller de yürüsün!
Sapkınların şehir meydanlarındaki yürüyüşlerine de dikkati çeken Şenocak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sen nasıl utanmadan ‘Ben eşcinselim’ diye haykırarak İstiklal Caddesi’nde yürüyorsun? Cinayet işleyenler, katliam yapanlar, tecavüzcüler de o sokakta ‘biz bu eylemleri yaptık’ diye yürüyebilirler mi? Peki bunların onlardan ne farkı var? Ahlaksızlıkları ile nesilleri katlediyorlar. Onların literatüründe Müslümanın adı yobazdır, İslamiyet’in adı ise irticadır. Evvela bu saldırının İslamiyet’e olduğunu kabul etmeliyiz.
Müslüman çocuk riskte
Eğer yollara tabelalar koymazsanız, arabalar şarampole uçar. Eğer biz bunun bir sefalet olduğunun altını çizmezsek, Müslüman mahallesinde çocuklar bunların tuzağına düşer. O sapkınlara sokaklarımızda yürüme izni verilmesi, azgın kesim için kanun maddelerinde hakların tanınmış olması, bu milletin çocuklarını büyük bir felakete savurmak demektir. Bir an önce tüm yanlışlardan dönülmelidir.”