Yazar Arif Akdaş’ın; kaleme aldığı, Aşkın Kapısı romanı Marcel yayınlarından çıktı.
Gündüzleri eşya hamalı yazar Arif Akdaş; geceleri, aşkın hamalı olabiliyor. Dünyada yaşanan zulme karşı sahici bir tepki sunan roman karakterleri aynı zamanda İslam topraklarında akan kan, gözyaşı ve ümitlerin tükenip, karanlığın ve zalimlerin hakim olduğu bir anda, gönüllerimize su serpiyor.
Aşkın kapısı romanı aklın ne işe yaradığı sorusuna “akıl, aklın yetersizliğini anlamaya yaramaktan fazla bir işe yaramaz” şeklinde mistik bir gönderme yapıyor. Aynı Amak-ı Hayal’deki Aynalı Baba gibi deruni roman karakterleri okuru mistik bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta yanınıza alacağınız tek şey kitabınız. Bu kitap, manevi yolculuğunuzun seyri sülük hattında bir giriş niteliği de taşıyor. Tasavvufun, zıt kutupların muvazenesinden devşirdiği hikmet bahsi nasıl bir anda müridi gerçekle yüzleştiriyorsa, bahse konu kitapta gerçeklik hattında önemli bir merhale olarak dikkat çekiyor.
Kitap zaman yolcusu olan, zamanda yol alan mistikleri anlatıyor. Alemde, herkesin bir hikayesi olduğu gibi, bu da kahramanımızın, zamana meydan okuyan yolculuğunu anlatıyor. Samimiyetle idealize edilmiş, bir dünyaya ait hatıralardan örülü bu roman alanında ciddi bir boşluğu dolduruyor.
Kitabın önsözünden…
“Kitapta bana rehberlik eden; Aşık Dede ile Hacı Bayramı Veli Camii’nde çıktığımız manevi yolculuğa, üzerinde Efendimiz Aleyhisselam’ın: “Kişi sevdiği ile beraberdir” tablosunun asılı olduğu; “Aşkın Kapısı’ndan” geçerek başladık.
Aşkın Kapısı romanı; hayatımızı tersine yaşamamızı, yani eski zamanlardaki gibi; televizyon, radyo, bilgisayar, internet, uçak ve otomobil gibi yani hayatın hiçbir teknolojik aracının, aletinin olmadığı bir hayat hayal etmektedir. “