Arınç’ın cezaevi ziyaretindeki sözleri kulisleri salladı! Gözler tahliye ihtimaline çevrildi
Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yla yaptığı cezaevi görüşmesi siyaset koridorlarını hareketlendirdi. Arınç, ziyaret sonrası yaptığı değerlendirmede tahliye sürecine dair öne çıkan bazı işaretler verdi. Arınç’ın sözlerinin ardından kamuoyunda “yeni bir adım mı geliyor” soruları yeniden gündeme taşındı.
22. Dönem TBMM Başkanı Bülent Arınç, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile Gezi davasında hükümlü iş insanı Osman Kavala'yı cezaevinde ziyaret etti. Arınç, Lider Haber TV’ye verdiği röportajda, görüşmeye ilişkin şunları söyledi:
* İkisi de iyi, Demirtaş'ı biraz zayıflamış gördüm. Tabii Kavala açısından ikinci bir üzüntüm de şudur, eşi bir profesör, Boğaziçi Üniversitesi'nde çalışmış Ayşe Buğra Hanımefendi. Onunla da yüz yüze görüşmedik. Ama benim ona saygı duymamın yani eşine bağlılığı yanında, bizim çok değer verdiğimiz Tarık Buğra Han'ın kızı olması. Tarık Buğra yani romanlarıyla bizim gönlümüzde taht kurmuş bir insandır. Düşünce yapısı, şu su, bu su filan bir kenara ki onun en büyük eseri 'Küçük Ağa', sonradan TRT bunu dizi yaptı.
'SANIYORUM ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE...'
* Onlar için söyleyeceğim tek şey Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasıdır. Bu konuda geçmişte mesajlar verdim ve "İnşallah ben gidinceye kadar, çünkü ben izni bir ay kadar önce almıştım, tahliye olurlar ve evlerinde onları ziyaret eder, bir kahvelerini içerim" demiştim. Bu nasip olmadı ama sanıyorum ki önümüzdeki günlerde artık bu tahliyeler olacaktır.
BAŞAK DEMİRTAŞ 4 GÜN BEKLEMİŞ
Demirtaş'ın da Kavala'nın da tahliyelerini beklediğini vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:
* Hatta "Eşim 4 gündür burada tahliye bekliyordu" dedi. "Artık sen git" demiş Selahattin Bey. İnşallah bu gerçekleşirse ondan sonra bir araya geliriz. Ama ikisinde de hiç kimseye karşı bir kin yok, nefret yok. Ben asıl bunu hayret ettim. Şimdi aynı şeye ben maruz kalsam bir çıksam şuradan bana bunu yapanları filan yani normal insan böyle düşünür. 12 Eylül'de Diyarbakır Cezaevi'nde o kadar insanlık dışı muamelelere maruz kaldılar ki, kadınıyla erkeğiyle, onların bir kısmı belki daha çıkmayı düşündü. Bu kısmı sabretti, siyasete girdi. Siyasetteki o sert ve sivri dili kullananların çoğu o eziyeti çekenlerdir. Ama onlardan birisi mesela Ahmet Türk, onu unutmaya çalışıyor. "Ben bu ülkenin bütünlüğü için sadece barışa odaklandım" diyorlar. Çoğu da böyledir. Onlara hepimizin saygı duyması lazım.