• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Ahmet Taşgetiren isim kullanmadan Ali İhsan Karahasanoğlu'nun Sisi yorumuna cevap verdi!

Yeniakit Publisher
2022-11-22 20:16:00 - 2022-11-22 21:38:19
Ahmet Taşgetiren isim kullanmadan Ali İhsan Karahasanoğlu'nun Sisi yorumuna cevap verdi!

Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, isim kullanmadan Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu'na cevap verdi.

 Yeniakit.com.tr 

Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu'nun, "Yazıklar olsun biz Müslümanlara! Keşke o fotoyu görmeseydim!" başlıklı yazısına isim kullanmadan cevap verdi.

" 'Ben o fotoğrafı görünce yıkıldım' diye yazmış bir arkadaş." diyen Taşgetiren, "O fotoğraf Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Abdülfettah Sisi’yi ele sıkışırken gösteren fotoğraf." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Sisi'nin buluşmasını yorumlayan Taşgetiren, "Katar’da Dünya Kupası açılış programında buluştular. Belli ki buluşma ayarlandı. Yanı başlarında Katar Emiri var, tebessüm ediyor. Acaba arabuluculardan birisi o mu? Erdoğan ile Sisi’nin yüzleri, memnuniyet ile şaşkınlık arasında bir yerde duruyor." dedi.

Ali İhsan Karahasanoğlu'nun yazısındaki ifadelerini de değerlendiren Ahmet Taşgetiren, " 'Yıkıldım' ifadesi, Mısır’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’nin muhtemelen Amerikan desteği ile (Bunu söylüyorum çünkü Sisi darbesi ABD tarafından “demokrasi kurtuldu” diye meşrulaştırılmıştı) general Sisi tarafından devrilmesinden sonra bizzat Erdoğan’ın tepkileri dikkate alındığında başka bir anlam kazanıyor." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Mursi'ye yönelik darbe karşısındaki tutumuna değinen Taşgetiren, yazısında şu ifadeleri kullandı:

İşte bir gün meydan meydan yerin dibine geçirdiğiniz, dünyanın gözü önünde aynı masaya oturmaktan imtina ettiğiniz Sisi ile mütebessimane el sıkıştırıyorlar size. “Yazıklar olsun biz Müslümanlara…” demiş ya arkadaşımız. Niye “yazıklar olsun” acaba? Niye “yıkıldı” arkadaşımız acaba? Reel politika duvarına mı tosladık yoksa? “Reel” ile “ideal”i dengelemek mümkün değil miydi? Biri içerde, diğeri dışarda işe yaradığı için olmasın bu karmaşıklık? Mesela bugün “Yıkıldım” diye hayıflananlar, dünlerde “Tükürdüğünüz testiden su içmek zorunda kalmayın sakın” diye uyaramazlar mıydı?

“Yazıklar olsun biz Müslümanlara” dertlenmesinin sebebini anlayabiliyorum. Burada “Bize tükürdüğümüzü yalatıyorlar” sızlanması var. Burada “Bir türlü dünyaya meydan okuyacak, nizam intizam verecek gücü elde edemedik” hayıflanması var. “Yedi düvele meydan okumak” yakışıyordu liderlerimize, insanlarımızın hamaset özlemlerine iyi cevap veriyordu ve tabii siyaseten de iyi iş yapıyordu, ama dünyadaki en küçük ülkenin bile kendi gerçeklikleri var ve siz, içerde ne kadar “etkili lider” olursanız olun, kendi özgül ağırlığınız kadar etkili olabiliyorsunuz. Bazen yanı başınızdaki kimyasal silah kullanmak dahil bin türlü günaha batmış Esed’e gücünüz yetmiyor. Çünkü Esed Esed’den ibaret olmuyor.

Trump, ekonominizi mahvederim dediğinde içerde yangın çıkıyor. Biden’la görüşmek – görüşmemek, küresel liderlerle görüşemiyor olma sancısına dönüşüyor.

Şimdi Sisi ile görüşmek, Tayyip Erdoğan için “yüksek liderlik” kategorisinde mi ele alınmalı? Yoksa insanlarımızı “yıkılma” duygusuna sürükleyen bir geri gidiş göstergesi mi? Yoksa “reel politik” diye de bir şey var, ara sıra ayaklarımızın suya erdiğini düşünmek de hayra alamettir”gibi bir dış politika uyarısı mı?

“Yazıklar olsun biz Müslümanlara” ifadesi, şayet, İslam dünyasının özgül ağırlık problemine işaret ediyorsa, biz özeleştiri cümlesi ise ve oradan yola çıkarak köklü bir tırmanma arayışına çağrı niteliğinde ise anlamlıdır bana göre. Ona buna bağırarak dış politika yapmayı bırakalım, kendi içimizde büyük devlet olmanın yollarını arayalım, mümkünse İslam dünyasında da “Diriliş” hamlelerine öncülük edelim, diyebiliyorsak, olan bitenden ders almış oluyoruz bana göre.

İslam dünyası diye bir varlık var bana göre, Türkiye’nin hem insan kaynağı hem jeo-politik imkanlar itibariyle büyük potansiyeli var, ama hem iç potansiyeli hem İslam dünyasının potansiyelini kinetik enerjiye dönüştürmek, dünyanın şartlarını da hesaba katarak geliştirilecek apayrı bir stratejiyi gerektiriyor. 20 yıl önce yola çıkarken asıl ona kafa yormak gerekiyordu bana göre.

 ALİ İHSAN KARAHASANOĞLU'NUN YAZISINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Demir

Ahmet taşgetiren sana yazıklar olsun

Muhittin

Şimdi Rabia noldu yav?
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23