• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Rakamı duyunca şok olacaksınız Yıllık 140 milyar dolar

Yeniakit Publisher
Haber Merkezi Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Rakamı duyunca şok olacaksınız Yıllık 140 milyar dolar

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Babacan, “Terörün 40 yılda ülkemize verdiği maddi zarar, aşağı yukarı 4.5 trilyon dolar. Bir hesaplamaya göre bölücü terörün Türkiye’ye yıllık maliyeti, 140 milyar dolar” dedi.

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu Üyesi, AK Parti Malatya Milletvekili Prof. Dr. Abdurrahman Babacan, gazetemize verdiği özel röportajda sürecin geldiği noktayı, komisyonda yürütülen çalışmaları ve bundan sonraki aşamaları tüm açıklığıyla anlattı. Komisyonun bugüne kadar gerçekleştirdiği 15 buluşmanın tamamının son derece yapıcı geçtiğini belirten Babacan, “Artık buradan geri dönüş olmaz” diyerek dikkat çekti. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un sürece liderlik eden yapıcı rolüne özellikle vurgu yapan Babacan, farklı görüşlerin aynı masa etrafında demokratik bir olgunlukla buluştuğunu ifade etti. Komisyonun temel hedefinin Türkiye’yi terör gündeminden tamamen çıkarmak ve kalıcı bir uzlaşı modeli inşa etmek olduğunu belirten Babacan, terörün 40 yılda Türkiye’ye maliyetinin 4.5 trilyon doları bulduğuna dikkat çekti. Sürece halkın desteğinin yüzde 65-75 bandında olduğunu da paylaşan Babacan, komisyonun dinleme sürecinin bu ay sonunda tamamlanarak somut adımlar için Meclis’e rapor sunulacağını açıkladı.


 

İşte Prof. Dr. Abdurrahman Babacan’ın çarpıcı açıklamaları:

ON BEŞ BULUŞMANIN TAMAMI DA ÇOK YAPICI GEÇTİ

Sayın Babacan komisyon çalışmaları nasıl gidiyor bizi bilgilendirebilir misiniz?

Abdurrahman Babacan: Komisyon çalışmaları doğrusu gerçekten çok pozitif. Yani bugüne kadar on beş buluşma yaptık. On beş dinleme, on beş buluşmanın tamamı da hakikaten çok yapıcı geçti. Bunu samimiyetle söyleyeyim. Zaten tutanaklarda da basının da takip ettiği kadarıyla bu görülecektir. Bizim burada AK Parti olarak öncü rol oynamamız zaten bekleniyordu ki bunu yapmaya çalışıyoruz. Bu da iyi gidiyor. Meclis başkanımızın rolünü önemli buluyorum. Toplantılarda bizzat bulunuyor ve çok da emek veriyor. Ben hem her buluşma öncesindeki hazırlık safhasını biliyorum hem de farklı görüşleri, siyasal partilerin birbirinden bambaşka görüşlerini ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) yaklaşımlarını. Bunların hepsi gerçekten çok olgun, çok demokratik bir standart içeriyor. Bu nedenle Sayın Meclis Başkanımızın yapıcı rolünün özel olarak vurgulanması lazım. O yapıcı rol olmasa bu kadar farklılık, bu kadar uyum içerisinde bir araya gelemezdi.


 

 

ARTIK BURADAN GERİ DÖNÜŞ OLMAZ

Buradan geri dönüş olmaz artık herhalde.

Artık buradan geri dönüş olmaz. Hiç kimsenin öyle bir gündemi de yok, niyeti de yok. Biz sadece şuna odaklıyız; Biz artık burada bir model oluşturulabilir mi diye bakıyoruz. Bu güzel bir iş oldu. Türkiye’nin çok bambaşka renklerini bir araya getiren, özel, spesifik bir Türkiye için, Türkiye’nin menfaatleri için spesifik bir odakla, gündemle, başlıkla buluşturan bir model olabilir mi? Ve bu model, bu komisyonun görevi değil ama yarın öbür gün Türkiye’de bambaşka bir uzlaşı modeli inşa edebilir. Doğrusu biz bunu görüyoruz. Hakikaten bu konuda iyimserim ben. Özellikle CHP’nin belediyeler etrafında yaşadıkları, bunun hükümete ve iktidara mal edilmeye çalışılması, buna dair birtakım eleştiriler var. Bunlar dahi olgunlukla dinleniyor. CHP de kendi kayıtlarına geçiriyor bunu. MHP’nin başka bir durduğu yer, DEM Parti’nin başka bir durduğu yer. Ya da daha birtakım küçük partilerin bazı hassasiyetleri oluyor.


KARAR ALINIRSA BİR HEYET İMRALI’YA GİDEBİLİR

Komisyon heyeti İmralı’ya gidecek mi önümüzdeki günlerde?

Şimdi İmralı meselesi şu; İmralı’yla ilgili henüz bir karara varılmış değil. Sayın Devlet Bahçeli’nin de böyle bir çağrısı oldu malumunuz geçtiğimiz hafta. İşte daha evvel Fethi Yıldız Bey böyle bir çağrıda bulunmuştu. Ama günün sonunda, nihai tahlilde oturup birlikte istişareyle alınacak bir karar bu. Şimdi bu iradeyi biz Suriye denkleminde çözecek bir konuma ulaştırabilirsek, sürecin muhataplarından bir tanesidir İmralı. Bu İmralı’ya bir meşruiyet ekseni üretmek değildir. Bu sadece bir formül olarak konuşuldu. Bir de şu var; Devletin kontrolünde, her şeyiyle, devletimizin gözetiminde olan bir hükümlüden, bir mahpustan bahsediyoruz. Dolayısıyla o kişi buraya gelemeyeceğine göre, bir heyet gidebilir. Karar alınırsa, çözüm için gerek duyulursa bu olabilir. Yani biz burada üzümü yeme derdindeyiz. Ülkenin hayrına olan bir şey için kendi kişisel ajandalarımızdan dahi feragat edebilmeliyiz. Dolayısıyla eğer karar verilirse, en çok sorunun çözüm noktasındaki muhataplarından bir tanesi olarak Öcalan’ın dinlenmesi için komisyon içinden belirli temsilciler seçilir ve o temsilciler giderler. Zaten oradaki tutanaklar da dahil olmak üzere devletin gözetiminde yapılacak görüşmeler bunlar. Öcalan da dahil olmak üzere bu sürecin parçalarını tamamlamamız gerekiyor. Tamamlarsak karşımıza düzgün bir fotoğraf çıkar. Bu konuda henüz alınmış bir karar yok. Böyle bir görüşme olursa şeffaf şekilde olur. Dolayısıyla kimse gizli kapaklı bir şey düşünmesin. En başta bir defa AK Parti olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu sürecin lokomotif iki unsuru olarak bizler bir defa buna kendi hassasiyetlerimiz gereği müsaade etmeyiz. Yani Öcalan’ın durduğu yerin, PKK’nın durduğu yerin ne olduğunun herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kadar farkındayız. Biz geçmiş acıları tekrar masanın üstüne koymaya, bunun üzerinden siyaset yapmaya, bu ülkenin ihtiyacının olmadığını, tam tersine bu ülkeye ciddi zarar vereceğini düşünüyoruz. Biz artık bu defteri tamamıyla kapatmak istiyoruz. Türkiye’yi artık bu badirelerinden çıkarmak, kurtarmak istiyoruz. Bu sağlanırsa Türkiye dünya gücü olur zaten.


 

ÖRGÜT SURİYE’DE SİLAH BIRAKACAK MI?

Suriye’deki PYD/YPG’nin de silah bırakması gerekiyor değil mi?

Bizim çalışmalarımızı şu an tıkayacak olan, tıkama potansiyeli olan İsrail denklemi dolayısıyla Suriye’dir. Suriye ile ilgili SDG’yi, YPG’yi, PYD’yi, onların lider kadrosunu, onların ekibini, İmralı’nın 27 Şubat’taki deklarasyonunun gereğini yerine getirmeye ve 10 Mart mutabakatı çerçevesinde Şara hükümetiyle, Suriye hükümetiyle üniter bir yapıya entegre etmeye çalışıyoruz. Bizim temel varmak istediğimiz amaç bu. Bu amaca ulaşılacak inşallah. Bu amaca ulaşırken de devletin ve milletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin meşruiyet çizgilerini hiçbir şekilde ihlal etmeden yapacağız. Bizim için hem hukuki meşruiyet, hem siyasi meşruiyet, hem toplumsal meşruiyet, hem ahlaki meşruiyet çok önemli.


 

TERÖRÜN ÜLKEMİZE VERDİĞİ ZARAR 4.5 TRİLYON DOLAR!

Komisyonda bölücü terörün Türkiye’ye verdiği maddi zarar gündeme geldi mi?

Evet. Komisyona gelen bilgilere göre, terörün 40 yılda ülkemize verdiği maddi zarar, dolaylı maliyetler, doğrudan maliyetler birlikte hesaplandığında; aşağı yukarı 4.5 trilyon dolar. Bu inanılmaz bir rakam. Dolayısıyla biz aslında Türkiye’yi dörde, beşe katlayacak bir kaynaktan mahrum bırakıldık. Bir hesaplamaya göre, bölücü terörün Türkiye’ye yıllık maliyeti, 140-240 milyar dolar arasında bir rakama tekabül ediyor. Biz Kahramanmaraş depremlerinin yıktığı deprem bölgesi için toplam 110 milyar avro civarında bir bütçe öngördük. Bu ne demek? AK Parti hükümeti olarak bugüne kadar yaptığımız tesislerin, yatırımların tamamını düşünün. Onların belki kat be kat fazlasını Türkiye olarak yapabilirdik. Yani bir değil, belki dört Türkiye olabilirdi. Biz 40 yıldır bu kadar büyük bir bedel ödemişiz. Ama günün sonunda bizim artık bunu tamamen geride bırakmamız gerekiyor ki yeni ufuklara Allah’ın izniyle yönelelim inşallah.


 

BU AYIN SONUNDA BU SÜRECİ BİTİRMİŞ OLURUZ

Komisyon, çalışmalarının sonuna yaklaştı. Bundan sonra ne olacak?

Komisyonun dinleme sürecinin sonuna geldik. En fazla bu ayın sonunda bu süreci bitirmiş oluruz. Daha sonra TBMM Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş, bütün siyasi partilerin Genel Başkanlarına ve Grup Başkanlıklarına bir davette bulunacak. Hem hukuki, hem idari hem yapısal düzenleme önerilerini alacak. Raporlar birleştirilip nihai bir rapora dönüştürülecek. Genel bir çerçeve çizilecek ve o çerçeve TBMM ve hükümete gelecek. Ondan sonra hem yürütme organı olan hükümet, hem Meclis gerekli adımları atacak. Genel Kurul’da oylanacak. Bizim temennimiz, bütün siyasi partilerin olur vermeleri. Ortak bir aklıselime ulaşacağımıza inanıyorum.


 

MEŞRUİYETİ BELİRLEYECEK MERCİ CHP DEĞİL HALKTIR

CHP’nin kendi gündemini ülke gündeminin yerine koymasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben CHP’nin bu sorunun çözümünde daha fazla sorumluluk alması gerektiğini düşünüyorum. Belirli şeyleri birbirinden ayırmaları gerekir. Kimse CHP’ye kumpas kurmadı. Gelen ihbarları, müştekileri, delilleri, itirafları göz önüne aldığınızda içinde AK Partili yok. Hükümete yakın kimse yok. Şikâyet eden CHP’li, şikâyet edilen CHP’li, delilleri sunan CHP’li, itirafçılar CHP’li. Hukuk sadece gereğini yapıyor şu anda. Cumhuriyet Başsavcısı kendisine gelen bunca belge, bilgi ve itirafı sümen altı etmez. Önümüzde İmamoğlu iddianamesi var. Herkes bir sakin olsun ve iddianamenin detaylarına baksın. Çünkü orada öyle bir örümcek ağı ortaya çıkacak ki, işaretler bu yönde, organize suç örgütü suçlaması İmamoğlu davasına diğer soruşturmalardan ayıran en temel özelliği. Organize bir durum var mı bir görelim. Var da demeyelim, yok da demeyelim. CHP’liler hepsi masum diyor. Oysa hukuki bir süreç başladı. Masum diyenler de beklesin, ileri cümleler kurmasın. Hele hele kutuplaştıran siyasi söylemlere başvurmasınlar. Germesinler. Bu kadar büyük paralar konuşuluyor. Bu paraların onda biri gerçekleştiyse hukuk devleti elbette ki gereğini yerine getirecek. Ben ya varsa diyorum, sen ya yoksa diyorsun. Deliller toplansın, iddianame açıklansın, yargı süreci başlasın. Adil bir yargılama olsun. Ama İmamoğlu’nun yaptığı gibi “Sizi muhatap kabul etmiyorum” diyerek mahkemelere yaklaşılmasın. Bu meşruiyeti zedeleyen bir tutumdur. Hiç kimsenin buna hakkı yoktur. Türkiye’de hukuki meşruiyeti, siyasal meşruiyeti belirleyecek merci CHP’li yöneticiler değildir. Halktır.


 

ZAMANINDA ÇÖZÜLSEYDİ KAYIPLARIN YÜZDE 80’İ OLMAZDI

İmralı’ya heyet gönderilmesine karşı çıkan YRP lideri Fatih Erbakan’ın babası merhum Başbakan Necmettin Erbakan çözüm için girişimde bulunmuştu. Başarılı olsaydı Türkiye büyük bir yükten çok önceleri kurtulmuş olacaktı değil mi?

Rahmetli Necmettin Erbakan hocamızın başbakanken, terör sorununun bitirilmesi için PKK’ya heyet gönderdiği biliniyor. Eğer terör sorunu o zaman çözülseydi insan kayıplarımızın, şehitlerimizin yanı sıra terör yüzünden kaybedilen maddi kaynağın belki de yüzde 80’i konuşulmayacaktı. Cebimizde kalacaktı. Ve o arada da ne büyük yatırımlardan olduk. Çarşamba günkü komisyon toplantısına gelen STK temsilcilerinden biri olan Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı Rahmetli Erbakan hocamın bu konuda nasıl ilerici adımlar attığını anlattı. Yani daha bu işler doğru düzgün konuşulmamışken. Aslında bu da rahmetli Erbakan’ın ferasetini gösteriyor. İleri görüşlülüğünü ve cesaretini gösteriyor. Allah rahmet eylesin. Gerçekten de o dönem bir rahmetli Turgut Özal’ı anmak lazım. Bir de rahmetli Necmettin Erbakan’ı anmak lazım. Bu iki önemli lider Türk-Kürt meselesiyle ilgili o dönem herkese çok garip gelen ve hatta çok büyük tepki toplayan o dönem için çok önemli çıkışlar yapan ve bu konuyu çözmek için Kürt meselesini de, PKK’yı da tarihe gömmek için çok ileri adımlar atan ve cümleler sarf eden liderlerdi. Mesela işte o meşhur Bingöl konuşması nedeniyle siyasi yasaklı hale geldi. Yine rahmetli Özal’ın açıklamalarına bakıldığında, aslında Yeniden Refah Partisi de dahil olmak üzere bütün siyasi partilere, komisyona dahil olmayan meclisteki İYİ Parti’deki arkadaşlara da söylüyorum, burayı bir siyaset malzemesi olarak kimse görmesin. Burası bir siyaset malzemesi değil. Bakın en büyük büyük riski Cumhurbaşkanımız alıyor. Ama diyor ki; “Ben bu baldıran zehrini içeceğim. Yeter ki bu işi artık çözelim” diyor.


 

SÜRECE YÜZDE 65 İLE YÜZDE 75 ARASINDA HALK DESTEĞİ VAR

Sürece halkın desteğine ilişkin araştırma sonuçları ne diyor?

Minimum yüzde 65 ile yüzde 75 arasında halkın desteği var. Bütün yapılan araştırmalar bunu gösteriyor. Özellikle Kürtlerin yoğunluklu yaşadığı bölgelerde yapılan araştırmalarda halk desteği daha yüksek görünüyor. Halkın bu desteğinin sürece güvene dönüşmesi henüz o kadar yüksek değil. Bizim yapmamız gereken şey şu: CHP kitlesi bu sürece şu anda en mesafeli kesim. Biraz da laik, Atatürk milliyetçiliği üzerinden kendisini tarif eden kesim. Burada CHP liderliğine önemli bir rol düşüyor. Bu konuyu kendi teşkilatlarına daha pozitif bir dille anlatmaları gerekiyor. Komisyona gelen eski Meclis başkanları başta olmak üzere bütün akil insanların ortak söylediği, bu işin siyaset dışı ve Türkiye’nin geleceğine matuf bir iş olduğu. Biz henüz CHP’li arkadaşlarda bu yaklaşımı göremiyoruz. Meseleye sahiplenme konusunda CHP’den biraz daha ileri bir tutum bekliyoruz. Haklarını teslim etmek lazım, şimdiye kadar komisyonda negatif bir tutum sergilemediler. O samimiyeti kitlenin de görmesi gerekiyor. AK Parti’nin pozisyonu net. MHP’nin pozisyonu net. DEM Parti’nin net. Yeni Yol bileşeni partilerin pozisyonları da pozitif. HÜDA PAR’ın pozisyonu da net. Komisyonun ismini o yüzden oy birliğiyle Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu koyduk. Bizim işimiz silah bırakmayı sağlamak, terörün artık gündemimizden çıkması için uzlaşı sağlamak.

Kaynak: Yeniakit gazetesi'nin 19 Ekim 2025 tarihli nüshasında yayınlanmıştır

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Hayro

Kürdü Türkü yok ! Cevabı 4,5 trilyon $ anlaşılıyor ki özgürlük özgürlük hikayeymiş Kürtlük Türklük hikayeymiş bu para elimizde olsa biz ne oluruz? Bu bu anlasmayi kim engeller kim Bozarsa türkü Kürdü yok Taksim meydanda neslini yok etmemiz lazım! Mesele özgürlük ağaç demokrasi ,baş örtüsü mini etek oruç namaz , irtica, değilmiş ! Nemiş ? 4,5 tiriluon dolarmış ! Aptallar ! 40 yıldır cambaza bakıyorsunuz! Cambazcıyı gör bemüyorsunuz!

omar

getirisi savunma sanayide ve orduyu hazır tutmada liderlik oldu her şerde bir hayır vardır
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23