ABD’nin Katar’a zorla sattığı milyarlarca dolarlık silah, israil’in saldırısında çöp oldu! Elin silahıyla vatan korunmaz
“Sinop’taki balıklar ürküyor” diyerek, Türkiye’nin yerli ve milli silahlarını denemesinden rahatsız olan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in sözleri hafızalardaki yerini korurken, terörist İsrail’in Katar’da Hamas yöneticilerine yönelik saldırısı ‘elin silahıyla vatan korunamayacağını” bir defa daha gözler önüne serdi. ABD’den milyarlarca dolarlık silah sistemleri satın alan Katar, terörist İsrail’in uçaklarını “dost” görerek hiçbir tepki veremedi.
Önceki gün siyonist terör devleti İsrail, 12 savaş uçağı ile 1700 kilometre mesafedeki Katar’ın başkenti Doha’da bulunan Hamas heyetini vurdu. İsrail’in F-15 ve F-16 gibi radarda görünebilen uçaklarla gerçekleştirdiği saldırı, ilginç bir şekilde radarlarda tespit edilemedi. Saldırıya izin veren ülkeler bir yana, İran, Irak, Umman, Kuveyt gibi ülkelerin yanı sıra, saldırının hedefi olan Katar’daki gelişmiş radar sistemleri de İsrail uçaklarını tespit edemedi. Bu da bölgedeki ülkelerin tüm silah ve radar sistemlerinin batı menşeli olmasıyla izah ediliyor. İsrail destekçisi batılı ülkelerden alınan sistemler, İsrail füzelerini ve savaş uçaklarını tespit edemeyecek ya da dost olarak tanımlayacak şekilde üretiliyor. Katar’a düzenlenen son hava saldırısı, geçtiğimiz günlerde “füze denemelerinin Sinop’taki balıkları ürküttüğü” iddiasını dillendirerek deneme sahasının başka yere taşınması gerektiğini söyleyen CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in sözlerini akıllara getirdi.
“TÜRKİYE’DE NE ZAMAN YERLİ VE MİLLİ PROJELER HAYATA GEÇİRİLSE, CHP ZİHNİYETİNE SAHİP MUHALİF ÇEVRELER AYAĞA KALKAR”
Güvenlik Uzmanı Ersan Ergür, konuya ilişkin Akit’e yaptığı değerlendirmede, “Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde yerli ve milli savunma sanayisi güçlendirildi. Artık İsrail ve ABD’nin İHA’larını kullanarak terörle mücadele eden ve onların önemli bilgileri silerek verileri aktardığı dönemin yerine, kendi teknolojisiyle kendi yazılımıyla yerli ve milli İHA’larını, milli savaş uçaklarını, hava savunma sistemlerini, füzelerini, savaş gemilerini üreten, F-16’lara kendi yerli ve milli yazılımını yükleyen bir Türk ordusu var. Batılı ülkelerin silah sistemlerini kullanmak, onların yazılımını kullanmayı getiriyor ve maalesef onlara her zaman müdahale imkânı veriyor. Dolayısıyla son gerçekleşen Katar saldırısında İsrail uçaklarının tanımlanamaması ya da dost olarak tanımlanması ihtimali artıyor. Türkiye’nin özellikle Suriye ordusunun inşasında yerli ve milli savunma sanayi ürünlerini kullanması da son derece önemli bir avantaj. Batının ve İsrail’in Türkiye’yi Suriye’de istememesinin temelinde de aslında komşu ülkenin savunmasının etkili şekilde sağlanması yatıyor. CHP döneminde Nuri Killigil’in mühimmat fabrikasına sabotaj yapılarak arkadaşlarıyla birlikte şehit edilmesinin soruşturulması engellenmişti. Türkiye’de ne zaman yerli ve milli menfaatlerimize yönelik yatırımlar, projeler hayata geçirilse, bu CHP zihniyetine sahip muhalif çevreler ayağa kalkarlar. 1950’li yıllarda İstanbul’da bugünkü Adnan Menderes Caddesi yapılırken ‘bu kadar geniş yola ne gerek var’ diye eleştirmişlerdi. Yapılan boğaz köprülerini, havalimanlarını, otoyolları sürekli eleştirip karşısında yer aldılar. Altay tankına ortak olan Katar’a da Tank Palet fabrikasının satıldığı iddiasıyla karşı çıkmışlardı. Türkiye’nin milli çıkarları için üsler kurduğu ülkelerle ilgili rahatsızlıklarını, ‘Türkiye’nin Libya’da ne işi var?’, ‘Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?’ diyerek ortaya koymuştu CHP zihniyeti. Bu nedenle iktidarıyla, muhalefetiyle tüm partilerin milli meselelerde ve milli projelerde birlik olması gerekir. Ana muhalefetin bu konuda politikalarını gözden geçirmesi beklenir” ifadelerini kullandı.
“CHP DIŞ GÜÇLERİN İŞİNİ İÇERİDE KOLAYLAŞTIRACAK İŞLERE İMZA ATIYOR”
Tarihçi Yazar İsmail Altunsoy da şunları söyledi: “Ülkemiz ateş çemberi ülkemizin güneyinde doğusunda batısında her tarafında savaş tamtamları çalıyor. Türkiye, dünyanın başına bela olan İsrail tehdidine karşı müthiş bir hazırlık içerisinde. Savunma sanayimiz gece gündüz harıl harıl çalışıyor. Bir taraftan balistik füzeler yapılıyor, bir taraftan muharip savaş uçaklarımız yapılıyor, bir taraftan insansız hava araçlarımız sürekli olarak envantere alınıyor. Hava savunma sistemimiz yerli ve milli hale getirilmeye çalışılıyor. Bütün bu çalışmalar hükümetimiz tarafından, ana muhalefetin tüm engelleme ve moral bozucu, sabote edici hareketlerine rağmen devam ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi sanki Türkiye’nin bekasına ve toprak bütünlüğüne göz dikmiş olan dış güçlerin işini içeride kolaylaştıracak işlere imza atıyor. Füze denemeleri yapıyoruz, ‘balıklar ürküyor’ diyorlar. Dünyanın en büyük havaalanını yapıyoruz, ‘göçmen kuşlarının güzergâhını değiştiriyor’ diyorlar. Yerli ve milli imkânlarla hava savunma sistemleri inşa ediyoruz bunları ya görmezden geliyorlar ya da aşağılayıcı ifadelerde bulunuyorlar. Öte taraftan, ‘iç cepheyi sağlamlaştıralım, dışarıya karşı bir ve beraber olalım’ diyoruz ancak, iç cephede sürekli yeni gedikler açmaya ve halkı sokağa çağırmaya, isyana teşvik etmeye devam ediyorlar. Ana muhalefet partisi şu anda Türkiye’yi işgal etmeye hazırlanan dış güçlerin ekmeğine yağ sürecek bir siyaset takip ediyor. Milletimiz bunları görmeli. Bir ve beraber olmaya en fazla ihtiyacımız olan bu dönemde sağduyulu davranmalıdır. Hırsızlıkları arsızlıkları görmezden gelecek değiliz. Evet Türkiye’nin birliğe beraberliğe ihtiyacı var ama bu birlik ve beraberlik vatanseverlik ve dürüstlük temelinde inşa edilmek zorunda. Türkiye’nin iç huzuru sarsılacak ve bu da dış güçlere imkân sağlayacak diye içerideki yolsuzlukları ve çürümeyi görmezden gelemeyiz. Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin partisi olma iddiasını sürdürüyor ise yapması gereken tek şey böylesine ateşli bir zamanda içeride Birliği sağlayacak söylemler geliştirmeli ve hırsızlıktan tutuklu olan bir şahsın üzerinden siyaset üretmekten vazgeçmelidir.”