Mekke’den Hasan Karakaya Kardeşime Dualar…
Kur’ân-ı Kerim, “Allah’a verdikleri sözde duran adamlar”dan, adam gibi adamlardan söz eder. Hendek Savaşının anlatıldığı Ahzab suresinin 23-24. âyetlerinde buyurulur ki:
“Müminler arasında öyle adamlar vardır ki Allah’ın huzurunda verdiği sözü (her zaman) yerine getirir; kimi (ölüme gitmek suretiyle) ahitlerini yerine getirmiştir, kimi de (kararlarından) vazgeçmeden (ahitlerini yerine getirmeyi) beklemektedir. (İnsan bu tür sınamalara tâbi tutulmaktadır ki) Allah, sadakat gösterenleri sözlerini tutmalarından dolayı ödüllendirsin…”
İslâm düşmanı bütün güç odaklarının ve hiziplerin (ahzâb) birleşerek İslâm’ı ve Müslümanları yok etmek amacıyla saldırıya geçip Medine’yi kuşattıkları Ahzâb/Hendek Savaşı, Peygamber Efendimiz (s.) zamanında yaşayan “müminlerin sınandıkları ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsıldıkları” (Ahzâb 11) zorlu bir mücadele ortamı idi. “Gözlerin feri kaybolup yüreklerin ağızlara geldiği” (Ahzâb 10) bu sarsıcı ortam, bazı korkakların “Allah hakkında en çelişik düşüncelere” (Ahzâb 10) dalıp savrulmalarına ve “Evlerimiz (saldırılara) açık durumda!” (Ahzâb 13) türü bahanelerle ortalıktan sıvışmalarına yol açarken, Allah’a verdikleri söze sadakat gösteren bir avuç adam gibi adamın ise “sadece imanlarını ve Allah’a teslimiyetlerini arttırmıştı” (Ahzâb 22)…
Günümüz dünyasında da Müslümanlar, zaman zaman böylesi zorlu kuşatmalarla sınandılar ve sınanıyorlar. Türkiye Müslümanlarının çok yönlü bir kuşatma ile sınandıkları 28 Şubat Süreci, işte böylesi netameli zaman dilimlerinden biri idi… O günlerde gözlerinin ferleri kaybolan kimi insanlar ve gruplar oraya buraya savrulup sıvışırlarken, “adam gibi adam” nitelemesini gerçek anlamıyla hak eden merhum Hasan Karakaya kardeşimin en başında yer aldığı “dik duruş” sahipleri, hiç şüphe yok ki, o mahut sürecin geri püskürtülmesinde en büyük paya sahip olmuşlardı… Akit gazetemizin ve özellikle de kılıç gibi keskin kalemi ile Hasan Karakaya’nın o günlerdeki dik duruşu mümin gönüllere cesaret ve umut verirken, kimi uzlaşmacı çevrelerin “fincancı katırlarını ürkütmeyelim” türünden korkaklıklar sergilemelerine bile vesile olmuştu.
“Adam gibi adamlar” ile “adamcıklar”ın ayrıştığı o zorlu günlerden bugünlere kadar, Hasan Karakaya kardeşimizin “sözünün eri” bir adam olduğuna ve o İslâm düşmanları karşısında hiç eğilip bükülmeden kahramanca yalınkılıç mücadele ettiğine ve Allah’a verdiği söze, ahde ve akde son nefesine kadar sadakat gösterdiğine biz Akit camiası olarak şâhidiz elhamdülillah…
Hasan Karakaya kardeşimle gıyabi tanışıklığımız daha öncesine uzansa da, vicahi tanışıklığımız ve sıkı muhabbetimiz Akit TV’nin yayın hayatına başladığı geçen Ramazan ayının bereketli ortamında gelişmişti. İslâmî duyarlığını, insanlığını, muhabbetini, sevecenliğini ve kalp inceliğini daha ilk bakışta hâlinden ve kâlinden okuyabileceğiniz güzel bir dost ve güzel bir kardeşti… İftar sonrasında birlikte çaylarımızı yudumlayıp birlikte Akit’in balkonunda eda ettiğimiz namazların tadı damağımdadır… Namazı kıldırmak üzere imamete geçtiğimde yaptığım “her namazınızı son namazınız gibi kılınız” uyarısının kendisini nasıl etkilediğini beyan eden o duygusal cümleleri bugün gibi hatırımdadır:
“Keşke, her namazımızı bu duygu ile kılabilsek…”
Vefatından bir gün önce Mekke’de umre ibadetini eda etmiş idi… Bizler de 200 kadar Akit okuru ile birlikte umredeyiz; ikinci umremizi de yaptık hamdolsun ve şimdi üçüncüsünü bekliyoruz…
Doğrusu Akit okuyucularının Hasan Karakaya sevgisi ve hayranlığı apayrı, çok sıra dışı ve tahmin edilenin çok daha fevkindedir. Onunla birlikte tavaf ve sa’y yapma imkânı bulabilenler, aynı fotoğraf karesine girmek için can atanlar, tanıştığımız ilk günlerden beri onu dillerinden hiç düşürmeyenler, gazeteyi ellerine aldıklarında ilk önce onun yazısını okuduklarını söyleyenler…
Böyle bir okuyucu grubunun, ertesi gün Hasan Karakaya ağabeylerinin vefat haberini aldıklarında nasıl bir travma yaşadıklarını ve nasıl gözyaşlarına boğulduklarını herhalde tahmin edebilirsiniz…
Bize de onları teselli ve teskin edecek sözler söylemek, onların bu inanılmaz sevgi ve hayranlıklarını dualara, Kur’ân-ı Kerim ve Yasin-i Şerif kıraatlerine ve tavaf hediyelerine dönüştürmek düştü…
Yüce Rabbimiz (c.c), ona ömrünün son demlerinde umre nasip ederek, Kutlu Elçisinin (s.) müjdelediği üzere, bu umre ile onu geçmiş günahlarından arındırarak ve “dizinin dibinde oturup söylediklerini dinlemeyi” hayal ettiği Peygamber Efendimizin (s.) “Medine’de ölün” çağrısına icabet edercesine o “münevver” şehirde ölüm nasip ederek tertemiz olarak katına aldığı Hasan Karakaya kardeşime gani gani rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Bizlere de öyle ölümler nasip etsin. Âmin.