• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Serdar Demirel
Serdar Demirel
TÜM YAZILARI

Sünni İran Nasıl Şii Yapıldı?

06 Eylül 2015
A


Serdar Demirel İletişim: [email protected]

Abonesi olduğum Derin Tarih dergisi Eylül 2015, 42. sayısıyla önemli bir meseleyi kapak dosyasına taşımış: İran Sadece İran Değildir, Sünni İran Nasıl Şii Yapıldı? Çoğu kişinin cevabını merak ettiği soruları bir derginin imkânları çerçevesinde incelemiş. 

Derginin Genel Yayın Yönetmeni tarihçi Mustafa Armağan, “İran’ı tanımıyoruz” giriş yazısında, İran’da ulema geleneğiyle bağların kesilmediğini, kültürel ve alfabetik bir kopuş yaşanmadığını, rejim değişse de mevcut devleti yıkıp ‘sıfırdan’ devlet kurmadıklarını hatırlatarak; “Bu üç devam zinciri Perslerden gelen devlet aklıyla birleşerek nüfus ve petrol silahıyla buluştu ve İran’ı bölgesel, hatta kısmen küresel bir aktör mevkiine taşıdı.” tesbitini yapmış.

İran’ı tanımadığımız tesbitine katılmamak mümkün değil. Ne İran’ı, ne Şiîliği ne de İran’ın dini kimlik geçmişini biliyoruz. İnsanlarımız İran halklarını başından beri Şiî olarak biliyor. Koca bir yanlış. Bu sebeple derginin bu sayısında yayınlanan aydınlatıcı makaleler bu konuya ışık tutmakta ve birçok yanlış bilineni tashih etmektedir. 

Dergi, kapak dosyasına uygun önemli soruların peşine düşmüş. Meselâ, Sünni İslâm’ın merkezi İran’ın Şiileşmesinin sonuçları ne oldu? Bu süreç İslâm dünyasında nasıl bir kırılmaya sebep oldu? İran’da Sünnilere katliam yapıldı mı? İran’ın İslâm öncesi inanışları Şiiliği etkiledi mi? İran Selçuklu’ya neler borçlu? Şiilik Osmanlı-İran ilişkilerini nasıl etkiledi? 1906 İran devrimiyle 1908 II. Meşrutiyet arasında hangi benzerlikler vardı? 1979 İran İslâm Devrimi’nin perde arkasında neler yaşandı? 

Bu soruların cevapları ve Perslerden Sasanilere, Safevilerden modern devlete, İran’ın kadim coğrafyasında yaşananlar Mikail Bayram, Tufan Gündüz, Mustafa Armağan, Mohamad Ballan, Şükrü Hanioğlu, Serhan Afacan, Osman Özgüdenli ve Mehmet Çelik gibi tarihçilerin kaleminden ele alınmış.

Meselâ Mohamad Ballan’ın “Sünni İran Nasıl Şii Oldu?”  ve Mustafa Armağan’ın “Kızılbaşlıktan Şiiliğe Neden ve Nasıl Geçildi? İran’da Sünni Katliamları” başlıklı makalelerde çok çarpıcı bilgiler bulacaksınız.  

Ballan, yazısında; İran’ın İslâm’ı kabul ettiği 7.  yüzyıldaki Arap fetihlerinden 16. yüzyılda Safevilerin ülkeye egemen olmasına kadar geçen dönemde Sünni Müslümanlığın kalesi ve entelektüel merkezi olduğunu bugün din âlimi olmayanların çoğu tarafından bilinmediğini söylemektedir. Benim gözlemlerime göre din âlimlerinin de önemli bölümü bu konuyu fazla bilmiyorlar.

Ballan yukarıdaki sözlerine bazı örnekler vererek şöyle der: “Aralarında Seyid Şerif Cürcanî, Fahreddin Razî, Ömer Nesefi gibi âlimler; İmam Gazalî, Abdülkadir Geylanî gibi mutasavvıflar; İmam-ı Azam, Davud el-İsbehani gibi fıkıh bilginleri; Taberî, Beyhakî gibi tarihçiler; Nizamülmülk, Celaleddin Devvanî gibi siyaset bilimciler; Molla Camî, Feridüddin Attar gibi şairler ve hadis derleyicilerinin (Kütüb-i Sitte’nin bütün Sünni müelliflerinin) bulunduğu Sünniliğin en önemli düşünürleri İranlıdır.” 

Bu bilgiler bile Mustafa Armağan’ın “İran’ı tanımıyoruz” ifadesini doğrulamaya yeter. İnsanımızın takdir ve tebcil ettiği ismi burada zikredilen ve zikredilmeyen nice Ehl-i Sünnet ulemâsı İranlıdır. İran ayrıca sadece Pers değildir.   

Sünniliğin merkezi olan İran’ın nasıl olup da Sünni dünyadan koparıldığı ve izole edildiği meselesi iyi bilinmelidir. Tarihi bilmeyen geleceği de göremez çünkü. Bugünü; yani İran’ın yayılmacı politikalarını ve gelecek perspektifini anlamak ve anlamlandırabilmek için buna ihtiyacımız var. 

Konuyla ilgilenen, İran’ı ve bölgedeki gelişmeleri anlamak isteyen okurlarıma dergiyi alıp okumalarını salık veririm. Emeği geçenlere de teşekkür ediyorum.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23