• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sefa Saygılı
Sefa Saygılı
TÜM YAZILARI

Aileyi yıkan kanunlardan kurtulmalıyız!

15 Ekim 2022
A


Sefa Saygılı İletişim: [email protected]

 

Yeni devrim kanunları olan Medeni Kanun, Ceza Kanunu ve 6284 sayılı özel ceza kanunu; feminist ve LGBTİ bireylerinin arzu ve istekleri doğrultusunda hazırlanmıştır. Değiştirilen eski kanunlarda korunan hukuki yarar aile, ahlak ve kamu güvenliği iken yeni kanunlarda korunan hukuki yarar; birey, kişi ve kimselerin cinsel özgürlüğünü teminat altına almak olmuştur.“...Evlerde bilinç yükseltme toplantılarına başladık. ..Sonra Medeni Kanun ve ceza kanununu değiştirilmesini istemeye başladık ve sonunda değiştirttik.” Bu sözler Mor Çatı’nın kurucularından Av. Canan Arın’a aittir. Bir başka radikal feminist önderin “.. Ceza Yasasını, 6284 sayılı yasayı noktasına virgülüne kadar biz yazdırdık. Lacivert elbise giyen küçük adamlar bu yaptıklarımızı fark edemediler…” ifadeleri ile korkunç gerçeği yüzümüze çarpmıştır. Yeni kanunların redaktörlerinin bazıları suskun iken, bazıları ise marifetmiş gibi “…bu yasaları yapmayı Allah bize nasip etti”  diyecek kadar halkımızla alay etmektedirler.

Aile, Türk toplumunun temelidir. (Anayasa 41m.f.1) Yeni Medeni Kanun ve 2005 yılında yürürlüğü giren Ceza Kanunu aile kurumunun insicamını bozmuş, ailenin disiplinini sağlanamaz hale getirmiştir. 6284 sayılı özel ceza kanunu ile de mahrem alan olması gereken ailenin içine kamu gücü gereğinden fazla girmiştir. Kralların bile giremediği son kale olan aile günümüzde genel ve özel yasaların uygulamaları sonucu polis/jandarma, hâkim, savcı ve avukatların kol gezdiği alana dönüştürülmüştür. Sonuçları; boşanmalar, aile içi şiddetin artması, çocukların korumasız ve desteksiz kalması ile ailenin dağılması olmaktadır. Diğer bir radikal feminist Mine Söğüt ise Cumhuriyet Gazetesindeki köşe yazısında “….Geleneklerin, inançların, korkuların pabucunu dama atın.

SOKAKLAR GÜVENLİDİR. Sokaklar, tehlikeli değildir; tehlike sizi o sokaktan külliyen men eden eril adaletsizliktedir. O yüzden siz bir çarpın baba evinin kapısını, sokaklara çıkın. Özgürlüğünüze sahip çıkın, bedeninize sahip çıkın, isteklerinize sahip çıkın, heveslerinize sahip çıkın.……..dans edin. Çok dans edin. 

O baba evini terk edin. 

O tekinsiz baba evini terk edin kızlar; derhal terk edin.” 

Mine Söğüt bu yazısıyla aslında 3. dalga feminist hareketin/ideolojinin temel görüşlerini dile getirmiştir. Feminist ideolojinin evirildiği aşamada feministlerin talepleri; cinsel özgürlük, LGBTİQ+  bireylerinin hakları ile ailenin, babanın, inanç ve geleneklerin tümden reddi üzerine kurgulanmıştır.   Feministlerin, aykırı, yıkıcı ve aileyi parçalayan görüş ve talepleri bilinen olgulardır. Sorun; aileyi koruması gerekenlerin gerek suskunluğu gerekse yıkıcı feminist politikalarına alet olmalarıdır.

Özellikle üniversite gençliği eğitim bahanesiyle baba evlerini terk ettiler. Yaklaşık 6 milyon üniversite öğrencisi yaşadığı şehirden/konutundan/ailesinden ayrı yaşamaktadır. Seviyeleri tartışılır üniversiteleri, baba evinden kaçıp başka şehirlerde yaşamanın aparatı olarak kullanmaktadırlar. Devlet yurtlarının gerek yetersizliği gerekse kuralları ve disiplini nedeniyle özel yurtlarda, apart otellerde, stüdyo dairelerde, rezidanslarda ve karma öğrenci evlerinde kalmaya başladılar. Hem ailelerine ekonomik yük oldular hem de istedikleri sınırsız özgürlüğe! kavuştular. Gençlerimizi kendi ellerimizle bin bir tuzaklarla dolu sokaklara terk ettik. Alkol, uyuşturucu, suç ve terör örgütleri, kumar, fuhuş gibi telafisi olmayan yollara girme tehlikesiyle baş başa bıraktık.

Feminist ideolojinin taleplerinin yasal alt yapısını yeni Ceza Kanunu ve 6284 sayılı yasa ile oluşturdular. Ceza mevzuatımızda FUHUŞ suç olmaktan çıkarıldı. Cinsel özgürlük bu yasalarla teminat altına alındı. Ailelerin çocukları üzerindeki terbiye ve disiplin hakları ellerinden alındı. Evi terk etmek isteyen kızlara engel olmak isteyen babalar, ceza yasalarının yaptırımları ile karşılaştılar. Her şehirde özellikle İstanbul’da on binlerce stüdyo/rezidans daireler yapıldı. Plansız/programsız her şehre üniversite açıldı. Ancak disiplin ve güvenliği sağlayacak devlet yurtları yeterince yapılmadı. Kontrolsüz bireyler oluşturuldu. Baba evini terk eden kızlara kurulacak tuzaklara zemin hazırlandı.

Feminist ve LGBTİQ+ bireylerin manifestosu olan İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ni derin strateji uzmanı olduğunu iddia eden Ahmet DAVUTOĞLU halkımızın başına bela etmiştir. Gelinen aşamada nerelere savrulduğunu seyrediyoruz. Aynı şekilde aileyi dağıtan, ahlak ve inanç değerlerini tarumar eden yasalar, maalesef muhafazakâr camiada zuhur eden akademisyenler tarafından tercüme ve redakte edilerek hazırlanmıştır.

İlk anda cazip görünen sınırsız özgürlük, aile ve baba otoritesi/disiplininden kaçmak telafisi imkânsız mağduriyetlere sebebiyet vermektedir. Alkol, uyuşturucu bağımlılığı, fuhuş bataklığı, suç/terör örgütleri gibi tehlikelerin gençleri beklediği gerçeğini anlatmalıyız. Aksi halde gözyaşları sel olup akmaktadır.

Marjinal üç beş feministin kuyruğuna takılıp ailenin yok olmasına sebep olanların aklını başına alması gerekmektedir. Aileyi, ahlakı tahrip eden kanunlar yürürlükten kaldırılarak inanç ve geleneklerimize uygun, ahlakı koruyan, insanımızı güven içinde yaşatan kanunlar yapılmalıdır. Toplumlar, kanunlara göre davranır.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Semiha

Demek toplum böyle böyle bozuldu yazar çizer ve feministler, onların kullandığı lacivert takım elbiseli küçük adamlar, derin stratejistler, iyi niyetle ama aileyi mahveden yanlış devlet politikaları ile.. ve gelinen son nokta İstanbul sözleşmesi öldürücü darbe de bu olacaktı eğer kabul edilseydi ancak tehlike halâ geçmedi muhalefetin yegane vaatlerinden biri bu sözleşmenin kabulü ????

Sebep sonuç

Çocukları helal lokma alın teri ile onurlu şerefli işlerle kazançla doyurup büyütmek lazım.....Bu konuda üste düşeni yapıp,,,GERİSİNİ YÜCE YARATANA BIRAKMAK LAZIM...Ne kanun ne güç ne otorite hiçbirşey YARATANIN vaadlerini ne bozabilir nede tahrif edebilir....korkacak bişey yok,,,,KENDİ YAPTIKLARIMIZDAN YAHUT YAPMADIKLARIMIZDAN KORKALIM...sebep sonuç bağlantılarını kuramazsak akıl yürütemezsek hiç bir şey koruyucu olamaz...buna gücü yetmez..
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23