• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Merkez Bankası daha aksiyoner olamaz mı? 

17 Şubat 2019
A


Sedat Yılmaz İletişim:

Türkiye bütün alanlarda mikro ekonomiye geçmeden ve özellikle tarım mes’elesini halletmeden siyasî, hukukî ve sosyal hiçbir soruna çözüm getiremez. Ülkemizin büyüme, enflasyon, faiz, işsizlik, carî denge, bütçe açığı ve borç stoku başlıkları altında 7 ekonomik sorunu var. 7 mes’eleye baktığımızda da bir iki alan hâriç ekonomi konusunda iyimser olamıyorsunuz.

Meselâ işsizliği ele alalım… Ekonomide dengelenme yılı olarak belirlenen 2019’da en çok konuşulan konular arasında işsizlik olacak. Kayıtdışılığı bir kenara koyuyorum, resmî işsizliğin 5 milyonlara kadar yükseleceği aylar yakın. İşte son rakamlar… İşsizlerin sayısı 2018 yılı Kasım döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 706 bin kişi artarak 3 milyon 981 bin kişi olmuş…

Resmî tanımla “İşsizlik nedir?..” Anlatayım… 15 yaş üzeri son 3 ay içinde iş arayan ve 15 gün içinde çalışmaya hazır olduğunu bildiren ancak iş bulamayan kişiye “işsiz” deniyor.  Ülkemizde, resmî işsizlerin dışında son 3 ay içinde “İşsizim” diye müracaat etmemiş, iş aramayan ya da sebepsiz çalışmayan milyonlarca 15 yaş üstü insan olduğunu tahmin ediyorum.

Velhâsıl, bilhassa yüzde 24’lere dayanmış 15-24 yaş arası genç işsizliğe âcil çözüm gerekiyor. Geçici tedbirlerle işsizliği önlemek mümkün değil! Çünkü ülkemizde işsizlik artık yapısal sorun hâlini almış, içtimaî yaraya dönüşmüş… Giderek de büyüyor! Ekonomide durgunluk, yüksek işsizlik ve yüksek enflasyonun bir araya gelmesinden korkuyordum… Datalar sanki stagflasyonu işaret ediyor!

Dünkü yazımda işsizliği yok etmede tarımın öneminden bahsetmiştim. Bu minvalde tarımla ilgili en az 20 makale yazılabilir. Fakat yazılar uzun tutulunca ön yargılara kapılmış, duyguları tutulmuş insanlar sizi anlayamıyor. Zirâ gerçek fotoğrafı ortaya koyduğumuzda “Siyaset yapıyorsun!” şeklinde tepki veriyorlar. Keşke işsizliğin önlenmesine siyasî açıdan da katkılar verebilsek!  Siyasetçi değilim. Ekonomi yazan bir gazeteciyim. “Adım Hıdır, elimden gelen budur!” misâli sâdece işim size ekonomik manzarayı göstermek…

Dünkü yazımda işsizliğin çözümünü 3 ana noktada toplamıştım… Ve demiştim ki, “Makro ekonomiyi; ‘Pazar her zaman denge unsuru’ prensibini benimseyen mikro ekonomiyle çalıştırmak lâzım... ‘Merkez Bankası bağımsızdır’ safsatalarını bir kenara koyup para politikalarına yeni bir düzen getirmek lâzım… Maliye politikalarını vergi toplamadan ziyâde istihdam oluşturabilecek bir yapıya kavuşturmak lâzım...”

Bahsini ettiğim 3 ana konuyu ekonominin merkezleri olan tarım, sanayi, finans, teknoloji, turizm ve hizmet sektörlerinde tavizsiz uygularsanız birçok yapısal sorunu yerinde çözebilirsiniz.

Dün işsizliği önlemede ve katma değeri artırmada tarım sektörünü örnekleriyle kısaca anlatmıştım. Bugün de işsizlikle ilgili Merkez Bankası politikalarına temas edeceğim.

Malûmunuz Türkiye’de bir TCMB Kanunu var. Yasanın mealen dediği şu: “Merkez Bankası’nın birinci görevi fiyat istikrarı. Yani enflasyon… Büyüme ve istihdama yönelik politikalar, fiyat istikrarıyla (enflasyon) çelişmez ise destekle. Ancak enflasyona dâir aldığın kararlarda büyüme ve istihdam kesinlikle senin işin değil…”

Doğruluğunu test etmek için TCMB’nin kanundaki yetkilerine özetle bakalım… “…Banka, Hükümetle birlikte enflasyon hedefini tespit eder, buna uyumlu olarak para politikasını belirler. Banka, para politikasının uygulanmasında tek yetkili ve sorumludur…”

Görüldüğü üzere TCMB’ye büyüme ve istihdam konusunda direkt bir görev verilmemiş… Bir düşünün sâdece finans ve para politikası tarafına bakan “Tek görevi fiyat istikrarı” olan (ki orada da bir başarı gözlenmiyor) bir TCMB’nin ekonomik sorunları çözmede devlete ne kadar faydası olabilir?

Merkez Bankası’nın her riske karşı büyüme ve istihdamı düşünmeden “faiz” silahıyla cevap vermesi, elbette ekonomide daraltıcı sonuçlar doğuruyor. Bu da ister istemez siyasî irâdeyi rahatsız ediyor. Diğer taraftan rahatsızlığa karşı verilen siyasî ve piyasa tepkileri de Merkez Bankası’nın bağımsızlığına müdahale olarak algılanıyor.

Geçen yıl TCMB Kanunu’nda değişiklik yapılacağını öğrendiğimde heyecanlanmıştım… Baktım ki derde derman değilmiş… Temmuz 2018’de 703 Nolu Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yürürlüğe giren kararla, TCMB başkan yardımcıları TCMB Başkanı’nın önerisi olmadan atanabilecekmiş… Görev ve yetkiler ise aynı kalmış!

Bugün beğenmediğimiz ABD bile siyasetçi ile merkez bankası arasındaki gerginliği görmüş ve 1977 yılında yaptığı kanun değişikliği ile ABD Merkez Bankası’na (FED) fiyat istikrarının yanında büyüme ve istihdamı da yükleyerek çifte görev vermiş. FED bugün piyasa ile ilgili bir karar alacağı zaman kesinlikle istihdamı ve büyümeyi düşünmek zorunda. Ayrıca FED Başkanı ile heyetinin ABD Başkanı ve Senato tarafından atandığı da unutulmamalı.

Özetle söyleyeceğim şu ki, Merkez Bankası’nın ekonomiye direkt katkısının olması için kanun değişikliğiyle görev ve yetkilerinin genişletilmesi şart… Enflasyon (fiyat istikrarı) ve para piyasalarında düzen ve dengenin sağlanmasının yanında büyüme ve istihdam da Merkez Bankası’nın aslî görevleri arasında yer almalı.

Bazıları bu duruma, “Merkez Bankası’nın işi zorlaşmaz mı? Siyasetçi ne yapacak?” diye sorabilir. Bilâkis geniş görev ve yetkiler TCMB’nin işini daha da kolaylaştırır. Siyaset yeni bir destek kazanır. Banka ile siyasetçi arasında gerilim azalır. Olumsuz beklentiler zayıflar, piyasalar rahatlar. TCMB büyüme ve istihdamı hükümetle beraber gözetirken para politikaları da daha sosyalleşir.

Bu tavsiyeler; anlayabilenlere!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23