• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Aracı ve halciler benim ekonomimi yönetemez!

13 Şubat 2019
A


Sedat Yılmaz İletişim:

Devlet ve millet işlerini siyasetçi yürütür. Hiç kimse âlimden, eğitimciden, gazeteciden, hukukçudan, pazarcıdan devlet işini sormaz! Bu nedenle siyasetçinin öncelikli gâyesi devlet adamı olmaktır…

Bu kutlu görevi ifâ edebilmek ise devletin imkânlarını adâletli bir şekilde milletin emrine sunmaktan geçer. Âdil hukuk, âdil gelir dağılımı, âdil işgücü, âdil paylaşım, âdil eğitim gibi sosyal hukuk devletinin gereği olan hizmetler âdil devlet adamının öne çıkan vecibeleri…

Adâlet mülkün yani devletin temeli ise siyasetçinin adâletin dışına çıkma şansı yok! Siyasetçi adâletin emrinde, halkın memuru olmak zorunda. Adaletten ayrıldığı anda sahip olduğu hizmet etme imkânını kendi elleriyle kısıtlar.

Kur’ân-ı Kerîm’de Yüce Allah“Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şâhidler olarak adâleti ayakta tutun…” (Nisa: 135), yine “…Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emrediyor...” (Nisa: 58) buyuruyor.

Buharî / Müslim hadisinde Peygamber Hazreti Muhammed Aleyhisselâm da, “İdare ettiği kimseleri aldatmış olarak öldüğü takdirde o kişi, cennetin kokusunu dâhi alamaz” buyuruyor. “On kişiye âmirlik yapmış kimse yok ki, kıyâmet günü mahşere eli boynuna bağlı olarak getirilmesin. Daha sonra onu ya adâleti kurtarır, ya da zulmü kendisini helâk eder…” (Bezzar, Taberanî),“Cennetlikler üç gruptur. Bunlar: Âdil devlet başkanı, yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi, ailesi kalabalık olduğu halde haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adam…” (Müslim, Cennet: 63) mealindeki hadisi şerifler de adâletin ehemmiyetini ortaya koyuyor.

Bir siyasetçi uzun yıllar milletine hizmet etmek istiyorsa yapacağı iş; partisinin, ideolojisinin, meşrebinin, aile efradı ve akrabalarının menfaatinden ziyâde her ahvalde adâleti gözetmektir. Şeyh Edebalî’nin mealen “Allahu Teâlâ’nın emrine muhâlif bir iş işlemeyesin… Halkını hoş tutasın… Zâlim olmayasın! Âlemi adâletle şenlendiresin! Memleket işlerini noksansız göresin! İlme hilm ile karşılık veresin! Gücüne, iktidarına güvenip İslâmiyet’ten ve milletine adâletle hizmetten uzaklaşmayasın!..” sözleri bugün siyasetçiye en çok lâzım olan öğütler…

Bugünün konusu sebze ve meyve fiyatlarının yüksek seyretmesi dolayısıyla hükümet tarafından oluşturulan “tanzim satış” yerleri… Tanzim satıştan maksat ürün fiyatlarını düşürmek! Zirâ tarla ile market arasında oluşan 8 / 10 katlık farklar yıllarca az haber yapılmadı... Tarlada 50 kuruş olan ürünler tezgâhlarda insafsızca 5 / 10 liraya satıldı. Malûmunuz, Hanefi fıkhında bir malı ancak yüzde 100 kâr ile satabilirsiniz. Yüzde 101 olsa harama girer, fâhiş olur! Yüzde 100’ü bırak, adam “yüzde 1000” kâr ile mal satmaya çalıştı ve sattı. Gıda Komitesi de, Merkez Bankası da bu fuhşiyâtı seyretti…

İşin en acı tarafı, bir Allah kulu adâletsizliğe “Dur!” demedi, diyemedi! Nihayet toplum baskısı seçim üzeri hükümeti harekete geçirdi de bugünlerde sebze ve meyve fiyatları geriledi. Sürer mi, sürdürülebilir bir durum arz eder mi, Allahu Teâlâ bilir! Bu işin; tarlası, çifti çubuğu var… Borsası var… Halcisi, aracısı var… Bilinmedik halkaları var!

Şimdi bazıları tarla ile market arasında oluşan fâhiş fiyatlara “Manipüle yok!” diyecek kadar seviye düşürebilir. Be adam, mâdem fiyatlar manipüle edilmemiş, o halde sebze ve meyve fiyatları bir / iki hafta içinde tanzim satış yerlerinde birden yüzde 50 nasıl düşüyor? Hem de Türkiye’yi besleyen Antalya, Mersin ve buna benzer bölgelerde sera alanları fırtınalarla yerle bir olduğu halde!.. Bir cevap ver! Veremez… Nasıl versin ki?

Fiyat artışlarında madalyonun diğer yüzü var ki o daha vahim… Pazardaki, marketteki haksız kazançlar bir şey değil! Asıl vatandaş, yüksek enflasyon ve faiz ortamında kavruluyor! Borçları artıyor. Ekonomi yatırım yapmakta zorlanıyor. Reel sektör kan ağlıyor… Tarımın hâli ortada… İşsizlik büyüyor…  

Ülkemizin borç yükünü daha geçenlerde yazdım…

“… Maalesef borcu borçla çeviren bir ülkeyiz. Hâlen 457 milyar dolar dış borç ve 100 milyar dolara yakın iç borç var. 1983’ten bu yana 500 milyar dolardan fazla dış borç faizi ödemişiz… Toplamda bu yıl dahil önümüzdeki 4 yıl içinde faiziyle birlikte ödeyeceğimiz dış borç miktarı 315 milyar dolar…”

Aracılar ve halciler yüzünden yüksek enflasyon ve yüksek faiz denizinde yüzüyoruz. Yani bir ıspanak, bir soğan, bir domates, bir patates devletin enflasyonunu, faizini, borçlanmasını, tâyin eder oldu… Bir halciye, bir aracıya laf geçmiyor, güç yetmiyor! Vallahi dünya duysa şeyiyle güler!

Neticede, sunî sebze, meyve ve gıda fiyatları; sunî enflasyonu… Sunî enflasyon sunî faizleri… Sunî faizler de sunî kamu ve özel sektör borçlanmalarını doğuruyor. Ve bu vahamete “Dur!” diyen çıkamıyor! Sonuç ortada… Gıda destekli enflasyon Ocak 2019 itibariyle yüzde 20,35… Faizler ise onca baskıya, uğraşa rağmen hâlâ dipdiri… Sebep, pazar ekonomisindeki zafiyetimiz… 

Siyasetçiler genellikle “Seçim sandık başında kazanılır” derler ya… Ben de diyorum ki: “Pazar ekonomisinin kontrol noktası da tezgâh!” Gidin tezgâhları adâletli şekilde kontrol edin de vatandaş bir rahat nefes alsın! 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23