Toprağın altındaki kızıl elma
Toprağın altındaki kızıl elma
REFİK TUZCUOĞLU
Bugün, gözlerden kaçan ama en az savunma sanayii hamlelerimiz kadar, belki ondan daha hayati bir konudan bahsetmek istiyorum.
Zira İHA’ları, SİHA’ları, 5. nesil uçakları yapabilirsiniz; ancak onları uçuracak, fabrikalarını çalıştıracak enerjiniz dışa bağımlıysa o "tam bağımsızlık" iddiası eksik kalır.
Tarih, bu gerçeğin acı faturalarıyla dolu. Birinci Dünya Savaşı kitaplarda yazdığı gibi Saraybosna’da bir "veliaht prensin vurulmasıyla" başlamadı aslında. O son bir kıvılcımdı. Churchill’in İngiliz donanmasını kömürden petrole geçirme kararının tetiklediği bir "Petrol Savaşı"ydı. Osmanlı’yı parça parça eden haritalar; etnik, inanç veya mezhepsel kaygılarla değil, petrol boru hatlarının güzergahına göre çizildi. Misak-ı Milli sınırlarımız içinde olmasına rağmen Musul ve Kerkük’ün elimizden bir oldubitti ile alınması, emperyalizmin o günkü enerji stratejisinin somut bir başarısıydı.
Savaşın Şekli Değişti
Bugün de durum farksız. Küresel satranç tahtasında taşlar hâlâ "enerji" üzerinden oynanıyor. Rusya-Ukrayna savaşı bize gösterdi ki; Avrupa’nın en gelişmiş sanayileri bile, doğal gaz vanası kısıldığında çaresiz kalabiliyor. Savaşın başladığı günlerde “Rus doğal gazı olmazsa kışın Avrupalının poposu üşür” diye çok konuşulmuştu hatırlarsanız.
Savaşlar artık sadece cephede topla tüfekle yürümüyor; ekonomik kaynaklarınız kırılgansa o uçaklar hangardan, o tanklar garajdan çıkamıyor. Orta Asya’daki nadir elementlerden Venezuela petrollerine kadar uzanan kıran kırana mücadelenin tek bir adı var: “Enerjiye hükmeden, dünyaya hükmeder.”
Enerji, Türkiye’nin Yumuşak Karnı
Türkiye’ye dönelim. Jeopolitik olarak muazzam bir "enerji köprüsü"yüz. Doğudan batıya akan enerjinin vanası elimizde. Evet, bu büyük bir stratejik koz. Ancak, köprü olmak yetmiyor. Kendi enerjinizi üretemezseniz bağımlısınız demektir.
Rakamlar yalan söylemez. Türkiye’nin cari açığının, yani ekonomimizin yumuşak karnının ana sebebi, yıllık 65-70 milyar doları bulan enerji ithalatıdır. Düşünün ki bu yük Türkiye’nin sırtından kalksa, Türk sanayicisi küresel piyasada kimle rekabet edemez? Enerji maliyetlerinin düşmesi demek; daha çok istihdam, daha ucuz üretim ve kişi başına düşen milli gelirin katlanması demek.
İşte tam bu noktada, Anadolu topraklarının bağrında yatan ‘Toryum’ isimli “uyuyan devi” fark etmemiz gerekiyor.
Engellenen Bir "Milli Beka" Projesi
Dünyanın en büyük toryum rezervlerinden birine (yaklaşık 380 bin ton) sahibiz. Uranyuma göre daha temiz, daha güvenli ve nükleer atık sorunu neredeyse olmayan bir hazine. Bilim insanları, sadece Isparta ve Eskişehir’deki rezervlerin, Türkiye’nin elektrik ihtiyacını yüzyıllar boyunca karşılayabileceğini söylüyor.
Peki, neden bugüne kadar bekledik?
Bu potansiyeli yıllar önce gören ve "Toryumla trilyonlarca dolar cebimizde kalır, dış borç biter" diye haykıran Prof. Dr. Engin Arık ve ekibini, 2007’de Isparta’da şüpheli bir uçak kazasında kaybettik. O kaza, sadece değerli bilim insanlarımızı değil, Türkiye’nin enerji bağımsızlığı rüyasını da toprağa gömmeyi amaçlıyordu. Biz yas tutarken, Çin toryum reaktörlerini inşa etti, denemelerini tamamladı ve hayata geçirdi. İkinci reaktör de yolda.
Baykar’dan Tarihi Hamle
Ancak devlet aklı ve milli irade, geç de olsa o rüyayı yerden kaldırmaya kararlı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama, bu anlamda tarihi bir müjdedir.
Özellikle İHA/SİHA teknolojilerinde Türkiye’ye çağ atlatan Baykar Grubu'nun, şimdi de enerji alanında "Küçük Modüler Reaktörler" (SMR) ve toryum teknolojisi üzerine çalışmalara başladığı duyuruldu. Savunma sanayiindeki "yapılamaz denileni yapma" kültürünü enerjiye transfer edebilecek miyiz? Umarız öyle olur ve Türkiye enerji alanında da yeni bir çağın kapısını aralar.
Zincirleri Kırma Vakti
Türkiye, savunmada "Çelik Kubbe"sini örüyor, göklerde “KIZILELMA” insansız savaş uçağı ile ilklere imza atıyor. Şimdi sıra, o kubbenin altındaki fabrikaları, evleri, şehirleri kendi milli enerjimizle aydınlatmakta.
Toryum, bizim toprağın altındaki "Kızıl Elma"mızdır. Profesör Engin Arık hocanın yarım kalan o rüyasını gerçekleştirmek, şehitler kervanına katılan bilim insanlarımız adına en büyük cevap olacaktır. Enerjide tam bağımsızlık sağlanmadan büyük Türkiye ideali tamamlanmış sayılmaz.