• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Armağan
Mustafa Armağan
TÜM YAZILARI

50. ölüm yıldönümünde Atsız’ı tanımak

11 Aralık 2025
A


Mustafa Armağan İletişim: [email protected]

50. ölüm yıldönümünde Atsız’ı tanımak
MUSTAFA ARMAĞAN

Bugün Türkiye’de Cumhuriyet devrinde Türkçülük denilince akla ilk gelen isimlerden Hüseyin Nihal Atsız’ın 50. ölüm yıldönümü (1905-1975). Bakalım bu satırların yazarından başka kimler hatırlayacak bu önemli tarih, fikir ve eylem adamını.  

Türkçülüğün babası kabul edilen Ziya Gökalp Cumhuriyetin birinci yıldönümüne birkaç gün kala vefat ettiği, Türkçülüğün Esasları dahil kitapları da 1925 yılından itibaren itibaren uzun bir süre yasaklandığı için onu Osmanlı dönemine ait bir filozof saymak daha münasip olacaktır.

Cumhuriyet devrinde özellikle 1930’lardan sonra Türkçülük kılıfı altında Selanik’ten esen Moiz Kohen tarzı kökü dışarıda bir Türkçülüğün hakim olduğunu söylediğimiz zaman Atsız’ın çıkışlarının hakiki manası kavranmış olur. Kemalizm işte bu Türkçülüğün mahsulüdür, yerli Türkçülüğün değil. 


Kökü içeride ve kökü dışarıda Türkçülüğü birbirinden ayırt edemezseniz Cumhuriyet dönemi fikir hayatını yarım yamalak anlarsınız.

Onun için Ziya Gökalp’ın Altın Işık adlı çocuklara yönelik şiir kitabı bakanlar kurulu kararıyla yasaklanmıştır.

Onun için Zeki Velidi Togan gibi bir devasa Türkçü ıslıklanarak kovulmuştur.


Ve onun için Zeki Velidi Togan’ı desteklediği için Atsız üniversiteden atılmıştır.

İlk telif Türk Tarihi’nin yazarı Doktor Rıza Nur’un Türkiye’de yaşayamaz hale gelmesini saymıyorum bile.   


Atsız’ın Tek Parti devriyle alakalı bazı “sert” yazılarının zülf-i yâre dokunduğu için olacak mevcut kitaplarına alınmadığını söylersem belki de inanmayanlar çıkacaktır ama hakikat budur. 

Bir kısmı Mehmet Şevket Eygi’nin Bugün’den önce çıkardığı Yeni İstiklâl gazetesinde neşredilen bu yazılara Atsız imzasıyla çıkan Basılmayan Makaleleri başlıklı kitapta dahi rastlamadım (Togan Yayınları, İstanbul, 2012). 


Ola ki birileri ilgilenir diye aşağıya künye bilgilerini yazıyorum. Bu dört yazı Yeni İstiklâl gazetesinin 41-44. sayılarında çıkmıştır:

1) “İçtimaî meselelerimizden: Gençlik ve ahlâk”, 27 Eylül 1961.

2) “Millî şuur uyanıklığı”, 4 Ekim 1961.


3) “Tarihimizi unutmayacağız!”, 11 Ekim 1961.

4) “Büyük adam kimdir?”, 18 Ekim 1961.

“Gençlik ve ahlak” başlıklı yazıdan şu birkaç cümle, yazının yeniden basılmasındaki sakıncanın ne olduğunu anlamaya kâfidir:


Millî ahlâkın mezbahası olan bar, meyhane, balo gibi yerler Türkiye’de yasak edilmelidir. Medeniyet bunlar değildir. Bunlar medeniyetin kanalizasyonlarıdır. (…) Sözün kısası: Kendimize dönelim. Ahlak, edebiyat, musiki, giyim, zevk, yemek, eğlence, hukuk, aile, âdet, gelenek ve her şeyde millî olalım.”

Şimdi de “Tarihimizi unutmayacağız” başlıklı ateşin yazıdan birkaç satır:

“Biz ancak inanmış insanların büyük işler yapacağını biliyoruz. (…) Büyük ecdadın neslinden geldiğimiz için büyük işler yapabileceğimizi biliyor, şanlı maziyi yeniden diriltmek istiyoruz. Biz boş hayaller ardında değiliz. Mazide hakikat olan şeylerin yeniden hakikat olmasını özlüyoruz.”


Şu satırların bundan 64 yıl önce kaleme alındığını hatırlayalım:

“Fransızlar 50 yıl Alsas-Loren’i sayıkladılar. Hem de halkının çoğu Alman olduğu halde… Biz niçin kendi Alsas-Lorenlerimizi istemeyelim? Yirmi asırdır esir yaşayan Yahudiler Filistin davası ardından iken, Bulgarlar bir defa işgal ettikleri Trakya’yı isterken, Yugoslavlar vaktiyle bir defa sefer ettikleri Selanik’e hasret çekerken, Araplar Antakya ve Adana’yı benimserken, Lehliler (Polonyalılar) Alman topraklarına yerleşirken, Mısırlılar Sudan’a sahip çıkarken, Moskoflar Kars ve Ardahan’dan dem vururken biz niçin eski yerlerimizi istemeyelim?

Daha dün bizim olan yerleri, yabancı bir seyyah gibi dolaşan Falih Rıfkı Atay’ın “Rumeliyi unutalım” diye yazdığı yazıyı niçin okuma kitaplarına geçirerek yıllarca orta okul çocuklarına okuttuk? Kurtuluş Savaşını kaybedip İzmir ve Trakya’yı elden çıkarsaydık o zaman da İzmir’i unutalım mı diyecektik?!”


Atsız’a göre fabrika kurmak, okul açmak gibi işler bir millet için ülkü olamaz. Ülkü dediğiniz şey, bir milletin uğruna kan dökeceği fikirdir. Milletler için de en büyük ülkü “büyüklük düşüncesi”dir. “Bunun da baş prensibi tarihî miraslara hak iddia etmektir.”

Nereyi mi? Son sözü Atsız’ın gür sesine bırakalım:

“Hayır! Rumeliyi unutmayacağız… Hiçbir yeri unutmayacağız… Turgut Reis’in mezarı olan Trablus’u, kahraman Türk kadınlarına ve kızlarına mezar olan Rodos’u da unutmayacağız… Azerbaycan’ı, Kırım’ı, Türkistan’ı, Kafkasya’yı, Altayları, Uralları, İdilleri unutmayacağız… (…) Ölürken, gözlerimizde parlayan son ışık millî mirasın hayali olacaktır.”

Sanki rahmetli Kadir Mısıroğlu konuşuyor, değil mi?

Her ikisi de garîk-i rahmet olsun.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

...

Rumeliyi unutmayacağız… Hiçbir yeri unutmayacağız

ata

atsızın bozkurtların ölümü kitabı ders kitabı olmalı ...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23