Sayın Ağıralioğlu, birkaç sorun var
Allah’ın adıyla…
*
Yavuz Ağıralioğlu’nu yıllar önce, ilk kez sosyal medyadaki bir kampanyada duymuştum. İmkanı olmayan insanlara Riyazüs Salihin dağıtılacaktı. Bu yüzden maddi durumu yerindeki insanlardan bağış isteniyordu. Çağrı yapılan isimlerden biri de Yavuz beydi. Yavuz bey kendisinden istenen miktardan daha fazlasını bağışlayarak güzel bir jest yapmıştı. O günden sonra hep takibimde oldu.
Şimdi Anahtar Parti’yi (A Parti) kuran Sayın Ağıralioğlu’nun iyi niyetinden şüphem yok. Zira en son altılı masa fiyaskosundaki tutumu onun davasındaki samimiyetini ortaya koydu. Başarılı bir siyasi program izlemesini de temenni ederim. Ancak bu konuda bazı sorunlar var.
İlk olarak, Yavuz beyin kurduğu parti, ismi ön plana çıkan dördüncü milliyetçi parti oldu. Faşist/ırkçı çizgide duran Zafer Partisi var; daha İslamcı/muhafazakar/ümmetçi çizgide duran Büyük Birlik Partisi var, ılımlı Atatürkçü/muhafazakar MHP var… Peki A Parti’nin duruşu ne olacak? Milliyetçi blogdaki hangi boşluğu dolduracak?
Logosundan “esinlendiği” Milli Selamet Partisi dendiğinde akla hemen “Milli Görüş” veya “ekonomik milliyetçilik” ideolojileri geliyor. Peki A Parti’de akla ne gelmeli?..
İkinci sorun da yukarıda yazdıklarımızla paralel bir probleme işaret ediyor; partinin programını göremedik. Daha internet sitesi yeni açıldı. Parti tüzüğü yayınlanmadı (en azından bu yazı kaleme alınırken). Teşkilat Başkanı Ayhan Erel, parti adına ilk resmi açıklamayı yaparken, “Milletimiz isme takılmasın” dedi. Parti yönetiminin isim konusunda özgüvensiz olduğu yönünde algıya neden oldu. Bu sözlerin üstüne henüz parti programının hazır dahi olmaması ciddi bir amatörlük havası kattı.
Üçüncü olarak, Yavuz bey milliyetçi partilerin onlarca yıldır düştüğü hatayı tekrar etti; soyut vaatlerde bulundu. Kendi adıma konuşayım, siyasetteki soyut söylemlerden bıktım. Bir iddiası olan, geleceğe dair çözüm önerisi sunan insanların süslü cümlelerle kitle borazanlığı yapmasından usandım… Sayın Ağıralioğlu ve yol arkadaşlarının bu hataya düşmesini istemezdim. Somut olarak, “Şu soruna çözümümüz budur” söylemini duymak isterdim.
Sayın Bahçeli’nin Öcalan çağrısına beklendiği gibi karşı çıktı Yavuz bey; “Değil teröristbaşı, onu sevenleri bile Meclis’e sokmayacağız.” Peki, ne yapacaksınız?
Bahçeli neden MHP’nin oy kaybetmesini göze aldı da Öcalan ve DEM’e böyle bir çağrı yaptı? Teröristbaşını ve ona bağlı partileri yok sayma siyasetini MHP yıllarca yaptı zaten. Neden karar değiştirdi? Neden kimsenin cesaret edemediği söylemlerle yeni sürecin kapısını araladı?
Çünkü yok sayma ve soyut vaat siyaseti hiçbir çözüm getirmedi. Olan kahraman Mehmetçiğimize oldu.
Bahçeli istese kitle borazanlığı yapar, tek konuşmasıyla tüm milliyetçileri yine MHP etrafında toplar, oyunu yüzde 20’lere, 25’lere çıkarır… Ama bunun bir sonu yok. Geçmişten beri devam eden ve bugünlerde Ümit Özdağ’ın üstlendiği faşist yaklaşım Kürtleri daha çok Kandil uzantısı partilere itti. Sayın Bahçeli’nin derdi yaklaşık yüzde 10’a tekabül eden Kürtleri kazanmak. Devlete, Türk milletine daha fazla bağlamak; ayrışmak ve Kandil politikalarına itmek değil. E bunun yolu da yıllardır Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia eden ve aldığı oy oranına bakılırsa bunu Doğu’da kabul ettirmeyi başarmış olan DEM’i ciddiye almaktan geçiyor.
Öte yandan; Türkiye’de bir Öcalan gerçeği var. Önceki yazılarımızda üstünde durduk; Öcalan benim için terör örgütü PKK’nın elebaşıdır. Nefret bile edilmeyecek kadar değersiz bir katildir. Önce Kürtleri katledip, kendi sözde liderliğini ve otoritesini kabul ettirmiş, ardından devlete karşı mücadeleye başlamış bir teröristtir. Kendi çıkarları için kırk binden fazla Türk’ü, Kürt’ü, sivili, yaşlıyı, çocuğu, kadını, askeri, polisi katletmiş birisidir. Ama bu senin, benim için böyle. Diğer tarafta 9 milyon insana “Kürt hakları savunucusu” diye kabul ettirilen bir figür olduğunu görmek durumundayız.
PKK’nın Suriye’deki elebaşısı Mazlum Kobani, “Öcalan böyle bir şey yapmaz ama bize talimat verirse barış için istenileni yaparız” dedi. Yani halen PKK’da otorite sahibi olduğunu kabul etmek elzem.
Anladığımız kadarıyla Sayın Ağıralioğlu tüm bunları görmezden gelmeye devam etmek istiyor. Tamam, peki… O zaman çözüm konusundaki fikri nedir Ali beyin? Bunu olabilecek en hızlı şekilde beyan etmesi, partisinin ciddiye alınabilmesi adına büyük önem taşıyor.
A Parti ile ilgili dördüncü sorun, kemalist çizgide durduklarını göze sokarcasına yayınladıkları fotoğraflar. Kendisinin ümmetçiliğe yakın olduğunu sağır sultan bile duydu. Bu yüzden Ümit Özdağ ile kavga etmişlikleri dahi var. Zira Yavuz beyin, “Biz Müslüman olmayan Türk’e Türk demiyoruz” şeklindeki büyük beğeni toplayan söylemi halen hafızalarımızda.
Buna karşın kemalizm ile ümmetçi siyaseti birlikte izlemeye çalışacağını görüyoruz. Yan yana gelmesi mümkün olmayan iki farklı siyasi ideali harmanlamaya çalışıp bocalayan onlarca örnek gördük. Başarılı olmasını istediğim A Parti’nin aynı hataya düşüp tabela partisi olarak kalması beni üzer.
Türk milletinin genleri kemalizm ile özdeşleşmedi. Bunda ısrarcı olmaya gerek var mı?