Üst akıl ve 6’lı ‘maşa!’
2015 seçimlerinde “Her evden bir oy” sloganıyla HDP’yi Meclis’e sokturan…
2016 hain darbe girişimi öncesi Meral Akşener’e, “Ben başbakan olacağım” dedirten…
2019 seçimlerinde CHP’li belediye başkanı adaylarını İP ve HDP’ye destekleten…
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun eline sözde ‘belge’ler sıkıştırıp, kulağına ‘şunu yap, bunu söyle’ diye sufleler veren…
Mazbatasını almaya giden Ekrem İmamoğlu’nu omuzundan tutarak çeken o el, son hamlesi olan yuvarlak masa ile milli iradenin oylarını ‘cumhur’dan çalıp, muhalefete aktarmanın hesaplarını yapıyor.
Öyle ki,
Laikçi-sol kesimin oylarını CHP üzerinden konsolide eden üst akıl, milliyetçilerin oylarını Akşener’in İP’iyle, Milli Görüşçü muhafazakarların oylarını Karamollaoğlu’nun SP’siyle, Kürt vatandaşların oylarını da Kürtlere en büyük zulmü yapan PKK’nın siyasi ayağı olan HDP eliyle bir havuzda toparlamaya çalışıyor…
Buradaki en kritik noktalardan biri ise, koltuk kavgaları, ego savaşları, fikirsel uyuşmazlıkları vs. gibi sebeplerle Erdoğan’a küsüp, “Güçlü ve büyük Türkiye” davasından uzaklaşan Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali babacan gibi isimleri kullanarak AK Parti’den oy devşirme girişimi…
6’lı masanın garnitürü Demokrat Parti ile de ‘cumhur’a sıçraması muhtemel demokrat oyları sağlama almak istiyorlar.
Birbirleriyle hemen hemen hiçbir konuda uzlaşamayan, adaylık konusunda adeta birbirini yiyen, terörle mücadele, İstanbul Sözleşmesi, hatta başkanlık sistemi ile ilgili bile farklı görüşler taşıyan bu 6+1 benzemezi bir araya getiren akıl, 2023 seçimlerinin AK Parti’yi indirmek için belki de son şansları olduğunun farkında…
Öyle ya;
Kur operasyonları sonuç vermedi…
Terör argümanının beli kırıldı…
Darbe girişimi milli irade karşısında hüsrana uğradı…
Yapacak tek bir şey kaldı…
Önce piyasaları manipüle ederek, halkı kışkırtmak, sonra da bütün karşıt grupları aynı potanın içine sokup ‘iftira’, ‘yalan’, ‘sivil itaatsizliğe davet’ ve ‘algı’ aparatlarını kullanarak halk ile cumhur ittifakının arasını açmak…
O ‘üst akıl’ bunu yaparken de 6 benzemezi farklı farklı kulvarlarda kullanmaya, ‘nabza göre muhalefet’ sunmaya devam ediyor.
İşin özü şu ki..
İktidarın karşısında 6’lı masa falan yok…
Karşıda duran apaçık şekilde 6’lı “maşa!”
* * *
CHP’nin halkçılığı, koltuğa oturana kadar!
Sözde halkçılar,
Sözde hümanistler,
Sözde doğrucular,
Sözde özgürlükçüler…
CHP’nin başını çektiği 6’lı masa iş, iktidarı, kamu kurumlarının işleyişini, iktidarın elindeki belediyelerin hizmetlerini eleştirmeye gelince ağzına geleni saymasını biliyor.
Ama bir kez olsun dönüp de kendi yönetimlerindeki belediyelere göz atma gereği duymuyorlar…
Yolsuzluk, rüşvet, taciz ve istismarın kol gezdiği CHP’li belediyeler, çalışanlarına zulüm etmeye de devam ediyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin uhdesindeki İETT’ye bağlı halk otobüsü işletmeleri aylardır isyan ediyor.
“Hak edişlerimizi alamıyoruz. 3-4 aylık alacaklarımız içeride. Araç bakımı yapamıyoruz. Mazot alacak halimiz bile yok!” diye haykırıyorlar.
Ama duyan yok tabii ki.
CHP’li İBB’nin ödeme yapmaması sebebiyle zor günler geçiren işletme sahipleri ‘kontak kapatma’ noktasına geldi.
Ama lafa gelince, “Hiçbir kişiyi mağdur etmeyeceğiz. Her şey çooook güzel olacak” teraneleri havalarda uçuşuyor maşallah…
Yerel seçimler öncesi, “İstanbul’un yeterli kaynağı var. O kaynağı akılcı ve güvenilir bir şekilde dağıtacak belediye başkanı yok” diyen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, koltuğa oturduğundan bu yana toplu ulaşıma, suya, halk ekmeğe zam üstüne zam yapıyor.
En son geçen hafta İSKİ’nin suya yüzde 99 oranında zam yapılması teklifi AK Partili ve MHP’li üyelerin vetosuyla, yüzde 40 zamma dönüştü.
Evet Sayın İmamoğlu’nun dediği gibi; kaynak var. Yani su var, otobüs var, metrobüs var ama…
Bunları yönetecek başkan yok ortada.
Kadıköy Belediyesi ise, hakkını alamayan işçilerin grevine sahne oldu. CHP’nin kalesi olarak bilinen Kadıköy’de 1 yıl içinde sadece yüzde 9 zam yapılarak mağdur edilen 2 bin 300 işçi enflasyon oranında zam talep etti. CHP’li belediyenin buna yanaşmaması üzerine greve giden işçiler haklarını alana kadar çalışmama kararı aldı.
Ama lafa gelince, “İktidar çalışanını enflasyona ezdiriyor. Biz hiçbir personelimizi mağdur etmeyeceğiz!”
Tencere tava, hep aynı hava...
Yolsuzluklarını yazan gazetecileri dövmeleriyle gündeme gelen CHP’li Mersin Büyükşehir Belediyesi şimdilerde ise, terör yandaşlarına kadro açmasıyla gündemde.
Belediyede işe alınan 10 personelin, PKK/KCK terör örgütünü övücü, özendirici, sahiplenici ve yüceltici şekilde propaganda yaptıkları tespit edilerek yargı önüne çıkarıldı. İBB’deki kadroların Kandil’in adamlarına tahsis edilmesinin ardından Mersin’de de benzer durumun yaşanması, 2019 seçimleri için HDP/PKK’ya ödenen diyetin hâlâ bitmediğinin göstergesi…
Nasıl bir destek aldılarsa minnet borçlarını bir türlü bitiremiyorlar!
CHP’li Tunç Soyer’in başkanı olduğu İzmir Büyükşehir Belediyesi de malumunuz, icraatsizlik ve ecdada sövgülerle gündemde…
CHP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi, Mansur Yavaş’ın İP’li Samsun Milletvekili Bedri Yaşar’a verdiği 107 milyon liralık ihale ile çalkalanıyor.
HDP’nin oylarıyla kazanılan koltuktan, İP’lilere ‘ihale’ servis edilmesi ortalığı bir hayli karıştırdı malum…
Eeee, masa ortağına ihale vermeyecek de kime verecekti Bay Mansur!
Ama lafa gelince, ‘liyakat’, ‘ehliyet’, ‘hak-hukuk!’
Son olarak Silivri’de şova kalkışan Kemal Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu’nun çiftçilere mazot dağıtım töreninde trajikomik sahneler yaşandı. Bay Kemal, alana getirilen traktöre ne yaptı ne ettiyse mazot koymayı başaramadı.
Çiftçilere vergisiz, ucuz mazot vaat eden Kılıçdaroğlu’nun mazotu bitti anlaşılan…
Velhasılı, söylemlerle eylemler bu kadar mı örtüşmez arkadaş!
“Kimse mağdur edilmeyecek” diyen siz..
“Kimseyi ekmeksiz bırakmayacağız, namus sözü” diyen siz…
“Herkese hak ettiğini fazlasıyla vereceğiz” diyen siz…
“HDP ile yan yana bile gelmeyiz” diyen siz…
Ama ne hikmetse bunların tam aksini yapan da yine siz!
Batı’nın beslemesiyle, Haçlı’nın fonlamasıyla, Kandil’in itelemesiyle belediyecilik ancak bu kadar oluyor...