Korkaklar zafer anıtı dikemez...
“Sonunu düşünen kahraman olamaz, kuvvet ve yardım ancak Allah-ü Teâlâ’dandır”
Kafkas Kartalı İmam Şamil
Başkanlık sistemi, yarı başkanlık sistemi derken Cumhurbaşkanlığı sistemi geldi oturdu gündemimize...
Bugün başkanlık sistemine karşı çıkanların geçmişte nasıl da başkanlık sistemini savunduklarını görmek mümkün...
Mustafa Kemal hem cumhurbaşkanı ve hem de parti başkanı idi...
Ama şimdiki CHP, partisinin kurucusunun yıllar öncesi savunduğu sisteme karşı çıkıyor bu nasıl bir partidir ve bu partinin başkanı nasıl bir başkandır...
Mustafa Kemal ve İnönü’nün başkanlık sistemini savunduklarını Adalet Bakanı Bekir Bozdağ şu sözlerle özetledi geçtiğimiz günlerde: “Atatürk dönemi bana göre fiilen başkanlık dönemidir. Atatürk hayattayken bu ülkede başbakanlık yapanların isimlerini hatırlayan var mı? Kimler? İnönü hariç. Onu dışarıda tutuyorum. Sonra İnönü geliyor. İnönü dönemi de başkanlık sistemidir. İnönü Cumhurbaşkanıyken bu ülkenin başbakanlarını hatırlayan var mı? Siyasetle uğraşanlar bile bu konuda bilimsel çalışma yapmıyorlarsa emin olun sayamazlar.”
İŞİNE GELDİKLERİNİ DUYUYORLAR İŞİNE GELMEDİKLERİNE SAĞIRLAR
Şimdi bakıyorsunuz partili başkanlığın mucidi CHP Partili başkanlığa karşı çıkıyor...
Tarih 10 Mayıs 1946 Son Posta Gazetesi’nin manşeti:
“CHP’nin değişmez Genel Başkanı İsmet İnönü, söylevini verecektir”
12 Mayıs tarihli gazetede ise CHP’nin kurultayında 708 üyenin tamamını oyunu alan İnönü’nün genel başkan seçildiği yer alıyor manşette..
18 Temmuz’daki gazetede ise, Cumhurbaşkanı İnönü’nün, CHP’nin seçim beyannamesini yayınlaması dikkatlerden kaçmıyor.
19 Haziran 1946 tarihinde gazetedeki haberde de; “Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bugün öğleden sonra CHP’ye giderek genel sekreter Nafi Atıf Kansu ve idare heyeti azaları ile görüşmüşlerdir. Bu ziyaretin aday listelerinin hazırlanması ile ilgili olduğu sanılmaktadır” deniliyor...
Bunları uzatmak elbette mümkün...
Şimdi CHP’nin kasetle işbaşına gelen Kemal Kılıçdaroğlu’nun kulağına fısıldayalım... Ama duymaz, tıpkı ikinci genel başkanı gibi...
İkinci genel başkanları da ‘İşine geldiğini duyar işine gelmediğini duymayan biri’ olarak tarihin yapraklarında yerini aldığını bilmeyen yok...
O zaman bağıralım!..
Gerçi bunu da duymaz ama yine de ısrarla bağıralım şimdiki kasetle gelen başkanına ...
‘Hem partili hem de cumhurbaşkanı olunurmuş’ değil mi Kılıçdaroğlu...
MİLLİ GÖRÜŞ LİDERİ ERBAKAN TAA 1969’DA ‘BAŞKANLIK’ DEMİŞ
Başkanlık sistemi konusunda fikirleri en net isimlerden biri Milli Görüş’ün lideri Başbakanlık da yapmış olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’dır. Başkanlık sistemi ilk defa Erbakan Hoca’nın 1969’da kurduğu Milli Nizam Partisi’nin programında yer almıştır. Programda, “Daha hızlı kalkınmaya mecbur olan Türkiye’mizde devlet hizmetlerinin verimli, süratli ve kudretli yürütülebilmesi ve Anayasamızın bünyemize intibakı bakımından daha mütekamil bir yapıya kavuşturması ve tatbikattaki aksaklıkların giderilmesi için Başkanlık sisteminin getirilmesini zaruri görüyoruz” deniliyor.
Yine MSP’nin programında da ‘Seçme ve seçilme hak ve hürriyetlerinin üzerine konulan anti demokratik tahditler kaldırılmalı milletvekili sayısı azaltılmalı, tek meclis sistemine dönülmeli, Devlet ve hükümet başkanlıkları birleştirilmeli ve başkanı millet seçmeli. Referandum Millet vetosu ve halk teşebbüsü müesseseleri kabul edilmelidir’ denilerek başkanlık sistemi vurgulanmış...
ALPARSLAN TÜRKEŞ BAŞKANLIKTAN YANA
MHP’nin efsanevi lideri merhum Alparslan Türkeş de, “İcrayı, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık olarak ikiye bölemeyiz” ifadelerini kullanmış ve “Her konuda bütünleşmeci olduğumuza göre, icranın başında da bütünleşmeci olmalıyız. Türk tarih felsefesi ve tarihinde icra organı hiçbir zaman bulunmamış yani tek bir başkan tarafından yürütülmüştür. Milliyetçi Türkiye’de de demokratik milli cumhuriyet ilkesi içinde başkan, Türk milletinin yürütme organının tek başı olacaktır. Tek başkan sistemine uygun olarak, yasama organı yönünden de tek meclis sistemini savunuyoruz” diyerek başkanlık sisteminin gerekli olduğuna o günlerden ışık tutmuş...
ÖZAL: BAŞKANLIK DEJENARASYONDAN KURTARAN BİR SİSTEM...
Türkiye’nin 8 Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal da, altı yıllık parlamento hayatında devamlı problemler yaşandığını belirterek, “Başkanlık sistemi diyorum ben, başkanlık sistemi tabii Fransa gibi değil daha çok Amerika’ya yakın. Aynı yerde veya aynı grupta olmadıkları taktirde birbirlerine zıt hareketler yapıyorlar ve dejenarasyon başlıyor” diyerek başkanlık sistemine işaret etti...
DEMİREL: PARLAMENTO PARÇALI, BAŞKANLIK ŞART
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise; “Seçim haricinde yönetilmemek için, mutlaka demokrasiye ihtiyacımız vardır. Demokrasi ve seçim haricinde birisini göreve getirirsek, onun da eli sopalı olur. Bu nedenle, TBMM içinden bir hükümet çıkarmak gerekli, seçim bu yüzden büyük bir fırsat. Çıkmadı mı, parçalı parlamento çıktı... O zaman başkanlık sitemine gideceksiniz” diyerek ‘Başkanlık sistemi’nin gerekliliğine vurgu yapıyor...
YAZICIOĞLU: SORUNLARDAN KURTULMAK İÇİN BAŞKANLIK...
BBP’nin rahmetli Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, “Türkiye’nin sorunlarından kurtulması için başkanlık sistemine geçmesi gerektiğine dikkat çekmiş “Başkanlık sistemi ile yönetim yeniden düzenlenmeli” diyerek o günlerden bugünlere vurgu yapmıştı adeta...
DİKTATÖRLÜK VE TEK ADAMLIK ARAYANLAR CHP’YE BAKSIN
Sabah yazarı Yavuz Donat, ‘Partili Cumhurbaşkanı’ başlıklı yazısıyla siyasi tarihe bakın nasıl ışık tutmuş...
Ben de o yazının bir kısmını alıntıladım...
(...) CHP’nin Dördüncü Büyük Kurultayı’nca onaylanan “Tüzüğüne” göz atalım... Tarih... Mayıs 1935.
Madde 1- Cumhuriyet Halk Partisi, cemiyetler kanununa göre kurulmuş, programındaki esaslar üzerinde çalışan siyasal bir cemiyettir. Merkezi Ankara’dır.
Madde 2- Partinin değişmez genel başkanı, onu kuran Kemal Atatürk’tür.
“Üsnomal” -
Üsnomal... “Olağanüstü” anlamında olsa gerek.
Atatürk ölüyor... 10 Kasım 1938.
Ve CHP’nin “Üsnomal Büyük Kurultayı” toplanıyor... 26 Aralık 1938.
Parti tüzüğünde değişiklik yapılıyor.
Birinci madde... Aynen korunuyor.
“Sonraki maddelere” göz atalım:
Madde 2- Partinin değişmez Genel Başkanı İsmet İnönü’dür.
Madde 3- Partinin değişmez Genel Başkanlığı aşağıdaki üç surette inhilal edebilir:
a. Vefat
b. Vazife yapamayacak bir hastalığı sabit olması halinde,
c. İstifa
Genel başkan... “Tek adam” -
Değişen bir şey yok... Genel başkan dün de tek adamdı, bugün de tek adam.
Var mı bir itirazı olan?
CHP tüzüğü-1935... CHP tüzüğü-1938... Dilerseniz “Sonraki tüzükleri de” sayarız.
Bizde tüzük çok ...
Şaka değil, gerçek... 1935 tüzüğü... 1938 tüzüğü... 1951 tüzüğü... 1953 tüzüğü... 1954 tüzüğü... 1966 tüzüğü... 1976 tüzüğü... Daha sayalım mı?
Kurultay yapma şampiyonu “CHP.”
Tüzük değiştirme şampiyonu... “Yine CHP.”
CHP tarihi “Eşittir” kurultaylar ve tüzükler tarihi.
Bayar’ın bastonu ...
Partili Cumhurbaşkanı derken... Söz nerelere geldi.
Unutmadan...
Demokrat Parti’nin kurucu Genel Başkanı ve üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar “DP amblemli” bir bastonla gezerdi (...)
MÜZMİN MUHALİFLİK CHP’NİN GENLERİNDE VAR
Aradan 82 yıl geçti ama CHP’de değişen bir şey yok... Kendisinin ortaya koyduğu bir fikri, bir argümanı olmayan CHP’nin işi gücü muhalefet... Sürekli ‘istemezükçü’ bir politika... Şimdi de ‘geçmişini inkar eden’ bir politika izlemeye ve hatta ‘kan’danbahsetmeye başladı CHP...
‘KASETLE GELEN BAŞKAN’DAN KAN KOKAN SÖZLER
CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ı ‘kaset’le gönderen ve koltuğuna oturan, girdiği tüm seçimleri kaybeden, ‘yenilen güreşe doymaz’ misali meydanı kimseye bırakmayan ve kaostan medet uman Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemini ‘diktatörlük’ olarak nitelendiriyor ve yine ‘kan kokan’ sözler sarf ediyor:
“Anayasa’yı değiştirelim; ne için? ‘Başkanlık sistemini getireceğiz’. Bir kişi konuşacak, Türkiye susacak. Bir kişi konuşacak, hakim ona göre karar verecek. Bir kişi konuşacak, ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz.”
Bu millet senin kan dökmene izin vermez Kılıçdaroğlu... Her seçimde aldığın bir mağlubiyete bir kez daha hazır ol...
PKK, FETÖ ve diğer terör örgütleriyle birlikte ‘hayır’ cephesinde yer alarak yeni bir mağlubiyete daha hazır ol Kılıçdaroğlu...
Bu işler senin ‘hayır’ demenle olmuyor vesselam...
Son söz;
Eli öpülesi millet ; 15 Temmuz’daki darbe girişimiyle güzelim vatanımızı kana bulamak isteyen, 250 insanımızı şehit eden ‘FETÖ’nün üniformalıteröristleri’ne bu ülkeyi dar etti...
Bu devlet; ‘hendek terörü’ ile polisimizi, askerimizi şehit eden PKK’lı teröristlere anladıkları dilden cevap verdi...
Ülkemizi kaosa sürüklemek isteyenlere karşı dimdik duran, şehit veren, gazi olan eli öpülesi milletin 16 Nisan’da ‘evet’ demesiyle dahili ve harici düşmanlar bir tokat daha yiyecek inşallah...
Selâm ve dua ile ...
DAHİLİ VE HARİCİ DÜŞMANLARA MEYDAN OKUDU
21 Mart 2015…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Eflatun’dan alıntı yaparak, ‘Korkaklar zafer anıtı dikemez. Çekilin milletin önünden. Buncacık cürümünüz var, onu da harcamayın’ diyerek dahili ve harici düşmanlara meydan okudu..
HA FETÖ, HA PKK, HA DEAŞ, HA YPG, HA PYD…
10 Ağustos 2016…
Külliye’nin bahçesinde ‘demokrasi nöbeti’ için toplanan binlerce vatandaşa seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütlerine çağrıda bulundu: “FETÖ, PKK, DEAŞ, YPG, PYD topunuz gelin.”
ABD’nin er veya geç tercih yapması gerektiğini belirten Erdoğan, “Ya FETÖ ya Türkiye” dedi ve ihanet nöbetini FETÖ bırakıyor, PKK devralıyor. PKK bırakıyor DEAŞ devralıyor. Onlar ihanet nöbetlerinde birer ikişer geberecekler. Bizler demokrasi nöbetleri ile yola devam edeceğiz. Ruhunu şeytana satmış Pensilvanya’daki şarlatanın peşinden gidenlerin sonu hüsrandır” ifadelerini kullanarak, terör örgütlerinin ‘Türkiye düşmanlığı’nda birleştiklerine dikkat çekmişti…
YENİLİĞE DİRENENLER YOK OLUP GİDECEKLER
AK Parti Genel Başkan ve Başbakan Yıldırım da Cumartesi günkü 16 Nisan’da yapılacak referandumun tanıtım toplantısında şunları söyledi: “Yenilik zordur, reform meşakkatlidir ancak zor diye, meşakkatli diye, güç diye, tehlikeli diye yeniliğe direnenler, yenilikten kaçanlar, tarih sahnesinden yok olup giderler. Unutmayalım, korkaklar asla zafer anıtı dikemezler”