Türedi kadın hırsızları!
Türedi kadın hırsızları!
İlhan Oral
Gözünü sevdiğim Nasreddin Hoca, sen neymişsin meğer. “Yorgan gitti, kavga bitti.” “Tamam, anladım, bütün hata bende de ya şu hırsızın hiç hatası yok mu?”
Diyeceksiniz ki, Hoca ile kadın hırsızlarının münasebeti ne olabilir? Bakın,
Nasreddin Hoca’ya biri; Hocam sizin beldede fuhuş var, demiş. Hoca; bizim kasabadan uzak olsun demiş. O biri, Hocam ya kasabaya gelmişse, Hoca; bizim mahalleden uzak olsun, deyince, soruyu soran, hocam ya mahalleye de gelmişse?
Hoca işi daha çok ciddiye almış ve aman evladım, benden uzak olsun derken mekândan uzaklaşıp gitmiş! Lütfen bir defa olsun çevremize bir bakalım. Yazılı ve görsel yayınlara göz atalım. Bakalım neler görüyoruz Mesela, televizyon programlarına bakınca, âdeta “yangına körükle gidiyorlar” Aile üzerine yükleniyorlar.
Aile mahremiyetini çılgınca ve hunharca teşhir ediyorlar. Ailenin “ıcığını cıcığını” çıkarak blender gibi karıştırıp teşhir ediyorlar. “Kayıp kadınını” aramaya çıkan zavallı ve mağdûr koca bir tarafta oturuyor. Dert yanıyor ve karısının bulunmasını talep ediyor. Ertesi gün sahne farklılaşıyor. Zavallı ve mağdûr koca yerinde oturuyor. Karşı tarafında da “kepâze kadın hırsızı” iğrenç pişkinliği ile mağrûrâne oturuyor. Dalavereciliğe başlıyor. Mağdûr kocaya hakaret ediyor.
Kadın geldi bana sığındı. Sen ona şiddet gösterdiğin için elinde tutamadın, senden kaçtı bana geldi. Bu “kepâze kadın hırsızı” haksız olarak saldırılarını sürdürüyor. Mağdûr koca dinlerken iyice hiddetleniyor. Karşı tarafa ateş püskürerek saldırıya geçiyor. Saldırılar karşılıklı düelloya dönüşünce glatyatör savaşları başlıyor.
Teşhirci temsilcileri aralarına giriyorlar. Bu gladyatör savaşları günlerce devam diyor, bitmiyor. Haftalarca devam ediyor. Aylarca sahnede arzı endam ediyor.
Çalıntı kadında ne iffet kalıntısı görülüyor, ne de insan görüntüsü sergiliyor. Yıllarca severek huzurla beraber yaşadığı kocasına gladyatörler savaşı esnasında pet şişe, ayakkabı eline ne geçerse fırlatıyor. Aile mahremiyeti yerine, şehir kanalizasyonu haline geliyor. Sonunda “kepâze kadın hırsızı” kaytarıyor. Aradan sıvışıp gidiyor.
Çalıntı kadın ortada kalıyor. Devamında neler olduğunu kestirmek bir muamma oluyor. Mağdur koca ya kadını yeniden kabul ediyor, boynuzlu oluyor. Ya da onu reddediyor. Kadın gidip sığınacak yer bulamıyor. Zavallının hali enkazı andırıyor.
Haydi, bakalım aklı başında, kalbi sızlayan, imanı yeten, cesareti canlanan, himmeti merhamete dönüşen kim varsa kımıldasın. Bu korkunç enkazı kaldırsın. Ne kadar kadın hakları ile ilgili dernek, dergâh, vakıf, belediye, ilgili bakanlık herkes harekete geçsin bu korkunç bataklıktan kadını kurtararak aslî görevine kavuştursun!
Tabiatiyle Müslümanlar bu “olmazsa olmaz” görevi hep beraber ümmet şuuru ile yapmadıkça bu zilletten ve rezaletten kadın kurtulamıyor. Daha kötüleşir. Bugün ülkemizde bu kötüleşme inanılmaz ve kabul edilmez boyutlarda debelenmektedir.
Bu cinnet olayları artarak yayılıyor. Bir tarafta resmen kepâze kadın hırsızları diğer tarafta mağdûr kocalar korkunç enkazı oluşturuyorlar. Arada arsız, çalıntı ve hoppa kadınlar iğrençleşiyorlar. Korkunç boyutlarda kendi değerlerini sıfırlıyorlar.
Bütün ilgililer ve yetkililer, harekete geçmeli ve bu korkunç enkazı kaldırmayı ivedilikle başlatmalıdırlar. Bunu ihmal eden, Allah’ın gazabına uğrar. Her şey çığırından çıkar. Bu alanda Müslümanlar duyarlı davranıp aile enkazına çare aramalı ve aile aslına kavuşturmalıdır. Aksi takdirde bu milletin çocukları “nesebi gayri sahih” olacak ve kan bağı kaybolan bir toplum olacak. Yani soysuz ve şerefsiz bir toplum!
Geçmişi olup geleceği olmayan millete isim düşünün? Esselamualeykum.