“Kıldan ince kılıçtan keskin”(2)
“Kıldan ince kılıçtan keskin”(2)
İlhan Oral
İnsan, dünya gezegeni üzerinde yaşamaya başladığı günden itibaren tek bir medeniyet süregelmektedir. Bu, hiç soluğu kesilmeyen emsaliz medeniyet İslam’dır.
Soluğu hiç kesilmeyen emsaliz medeniyet en köklü, en büyük, en sağlam kaynağı ve liderleri tam kıvamında sistemdir. Tam kıvamındaki sistemin liderleri görevlerini hiç ihmal etmediler. Davalarını hiç hafife almadılar. Hiçbir haksızlığa bigâne kalmadılar. O büyük davada hiç biri kıl payı dava mevzuatının dışına taşmadı. Görevini hiç savsaklamadan sürdürdüler. Onlardan hiç biri görevinden azledilmedi.
Görevi sürdürme hassasiyeti onlarda değişmez hak anlayışı idi. Onun için “kıldan ince” kavramı hak bilincidir. “kılıçtan keskin” hükmün tam kıvamıdır. Böyle bir ortak dava bir ayeti kerimede net bir şekilde zikredilmektedir;
“Biz, görevlendirdiğimiz her peygamberi, ancak Allah’ın izni ile kendisine itaat edilsin diye gönderdik. Eğer onlar, nefislerine zulmettiklerinde sana gelseler de Allah’tan mağfiret dileseler, Peygamber de kendileri için istiğfar etse, elbette Allah’ı, çok kabul eden ve çok merhamet edici olarak bulacaklardı.” (Nisa:4/64)
Bu ayetin derûnî hikmetlerine bakıp idrak edebilen her mümin Kur’an’ın muhtevasına vâkıf olabilir. Burada ifade edilen peygambere itaat etme meselesi çok önemlidir. Ona itaat etmek farzdır. Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem son peygamberdir. Peygamberler silsilesinde tevhid sisteminin de son temsilcisidir.
Bu görevi ile insanların ve cinlerin kendine itaat etmeleri farz kılınmıştır. Son zamanlarda “Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in irtihali ile misyonunun bittiğini iddia” edenler vardır. Bu iddia delilsizdir, tutarsızdır ve dayanaksızdır.
Çünkü Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem iki büyük özelliği ile önder ve örnektir. Birincisi ubudiyettir. Bunun ile kul Muhammed’dir. Kul olarak O da fânidir. İkincisi Resûlullah’dır. O risaleti devam etmektedir. Çünkü “O yaşayan Kur’an’dır.”
Bu iki özellikten biri O “rahmeten’lilâlemindir.” Bunu Rabbimiz beyan buyurur; “Sana güzellikten ne gelirse Allah’tandır. Sana kötülükten ne gelirse kendi nefsindendir. Seni insanlar için Resûl olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.” (Nisa:4/79)
Diğer özellik de “kâffeten linnastır.” “Ey Rasûlüm, biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici, azabı haber verici Resûl gönderdik. Fakat insanların çoğu hakikati bilmezler.” (Sebe’:34/28) Bilmeyen insanların iyice anlaması için Rabbimiz her kesin anlaması ve itiraza kalkışmaması için bakın nasıl bir ifade kullanmaktadır;
“Kim Peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiştir. Kim de yüz çevirirse seni onların üzerine koruyucu bekçi olarak göndermedik.” (Nisa:4/80)
İşte burada hiç şüpheye yer kalmıyor. Dini, bir bütün olarak almanın neticesine varılıyor. Bu netice de “kıldan ince kılıçtan keskin” manasını sembolleştiriyor.
Aksi takdirde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz “Kassasûna” karşı ümmetini uyarıyor ve buyuruyor ki, “Ümmetimin içinde fitne zamanında zuhur edecek kimseler vardır. Bunlar mescidlerde halka halka oturup insanlara hikâyeler anlatan kimselerdir. Onlara dikkat edin, onlardan korunun.” (İbni Mace ve Beyhakî)
Başka bir rivayete göre Hazreti Ali mescidde hikâye anlatan kassasları uyarırdı. Hatta ehil olmayanları mescidden çıkarır uzaklaştırırdı. Rivayet edilenler manidardır.
Günümüzün kassasları daha çok görsel medya ve sosyal medya alanlarında yoğunlaştılar. Diğerlerini bir yana bırakalım. Özellikle DİN HİZMETİ verenlerimizin tamamına yakını kassaslık görevini, nerde bir harcı âlem varsa onu servis ediyor.
Öyle karmaşa ki, içinden çıkana aşk olsun! Esselamualeykum