Ağırlaştırılmış ceza mı? Güçlü eğitim mi?
Ağırlaştırılmış ceza mı? Güçlü eğitim mi?
İlhan Oral
İnsan, varlık sahnesine çıkışından itibaren nice devirden geçmiş ve nice evreler yaşamıştır. Otoriter yönetimler cezayı yeğlemiş, medenî yönetimler eğitimi önemsemişler.
Günümüzde suç oranları aşırılaşınca tedbirler de ön plana çıktı. İlgililer cezaları artırma moduna girdiler. Bu temayüllerin artışı karmaşık probleme dönüştü. Burada ceza tezini ele alalım. Cezanın ne kadar etkili olacağını ya da ne kadar basitleşeceğini görelim.
Çok kolay anlaşılsın diye yaşadığımız örneklerden birini anlatacağım. Biz İstanbul İmam Hatip Lisesi son sınıfında idik. Ben Fethiye Cami imamı, okulda da talebe başkanı idim. Bir ara yurt müdürlüğü boş kaldı. İlim Yayma Cemiyeti yeni yurt müdürü görevlendirdi.
Yurt müdürümüzün İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin ruhaniyetleri hakkında bilgisi yoktu. Müdürümüz tavizsiz yönetim tarzını uygulamaya başladı. Baskı yöntemi arkadaşlara gereksizdi. Bu sebepten dolayı sıkıldılar. O dönemlerde öğrenci taşradan gelirdi, doğaldılar.
Müdürümüz ceza vermeye başladı. Ceza bir “ihtar” ile başladı. Bir kardeşime bir ihtar verdiğinde, diğer arkadaşlar da üzülmüştü. “İhtarların” sayısı artmaya başladı. Nihayet günlerden bir gün yurt müdürümüz, bir kardeşimize; “otuz beş ihtar” verdim, diye anons yapınca yemekhanede sabah kahvaltısı yaparken kahkaha tufanı koptu.
Artık ceza kavramı anlam kaybına uğramış çığırından çıkmıştı. Hangi alanda olursa olsun dengesiz bir ceza, toplumu dejenere eder ve toptan değer kaybeder. Islah kavramları da nötürüze olur.
Birkaç ay önce idi. Bir dava sonucu bekleniyordu. Dava hakkında çıkan karar; yirmi küsur yıl ağırlaştırılmış, bilmem “kaç bin yıl müebbet hapis!” “Otuz beş ihtarı” hatırlayın!
İlim mantığını, hukuk mantığını mukayese edin. Hayatın fıtratına yoğunlaşarak değerlendirmeye yönelin. Bu kadar ceza altmış- yetmiş seneye sığdırılamadığına göre verilen cezanın hiçbir anlamı kalmaz. Bu kadar anlamsız karar yerine suçun misli ile karar verilirse hiç kimse haksızlığa maruz kalmaz. Böyle bir kararla adalet sağlanır ve topluma huzur gelir.
Sizinle savaşanlarla, siz yalnız Allah yolunda savaşın ve haddi aşarak aşırılaşmayın. Çünkü Allah, aşırı gidip haddi aşanları sevmez. (Bakara: 2/190) İşte mesele bundan ibarettir. Eğer biri, insan canına kıymış öldürmüş ise kısas yolu ile kaatil nasıl öldürdü ise öyle öldürülür. İnanılmaz derecede artan cinayetler de biter.
Ağırlaştırılmış ceza, fizikteki bir kural ile orantılıdır. “Bir nesneye ne kadar dayanırsan o da o kadar direnir. Suç ve ceza dengesi de böyledir, böyle sürmelidir.
İnsanın hayatını düzenleme hususunda suç ve ceza ârızidir. EĞİTİM temel esas ve etkendir. İnsan eğitimi esasında ana karnında başlar. Ana karnına gelmeden önce ana babanın o eğitimi almış olması gereklidir.
Ana babanın da, toplumda yerleşik, kapsamlı, donanımlı ve mana yüklü sistem ve de değerler bütününü içeren hukuki dayanağı olmalıdır. Bu da bir siyasî iradeye muhtaçtır. Bunlar olmazsa toplumun serdengeçtileri görevi üstlenmelidirler. Onların da başlarında serdümen olmalıdır.
Her hâlükârda çocuk eğitimi, ana karnında başlar. Ana babanın her tür konuşması, kavgası, sohbeti, sevgi alış verişleri velhasıl bütün hayati hareketleri çocuğun belleğine yerleşir. Doğum sonrası çocukta kişilik gelişmesinde belleğinde bulunan birikimler etkili olur.
Onun için ana çocuğun yetişmesinde vazgeçilmez bir faktördür. Onun içinde analık başlı başına bir değerdir. Analık makamı hiçbir değerle karşılaştırılmayacak, hiçbir şeye fedâ edilmeyecek makamdır. Hikmetlerle içiçedir.
Analık içgüdüsü ile kartallar sorti yapar koyun sürüsünden bir kuzuyu kapar kargo uçağı gibi taşır, götürür.
Onu parçalar yavrularını besler. Onlardan artanı ile kendi karnını doyurur. Bir kedi, yavrularına yaklaşan köpeğe öylesine kasılır ki, yavrularına çelikten bir zırh olur. Cezaların hiçbiri anaların eğitimine denk olamaz
Ağırlaştırılmış cezadan daha çok güçlü eğitimden kaynaklanan af etkilidir. Güçlü eğitim daha etkili, daha da süreklidir ve kalıcıdır. Esselamualeykum.