Camilerde teravih kılan azaldı
Camilerde teravih kılan azaldı
İDRİS GÜNAYDIN
Evet, camilerimiz nüfusumuz 30, 40, 50, 60 milyon iken doluyordu teravihlerde. Şimdi nüfusumuz 90 milyon oldu fakat camilerin yarısı doluyor. Bunların sebepleri üzerinde imali fikir yapalım. Neden cami cemaati azalıyor?
1- Cami sayısındaki fazlalaşma. Görünen camiler yanında görünmeyen mescitler var. Bunların hepsinde namaz kılınıyor.
2- Yeni yapılan camilerin eskilere göre daha hacimli ve müştemilatlı olmaları.
3- İnsanların dini bilgilerinin eskiye göre daha fazla artması ve Teravih Namazlarının illa camilerde kılınmasının şart olmadığını öğrenmiş olmaları.
Bu saydığım maddelere ilaveten öyle bir madde var ki; diğer tüm maddelerin üzerinde bir maddedir. Cuma Namazlarında dolan camilerin Teravih Namazlarında dolmamasındaki asıl amil budur. O da son yıllarda Teravih Namazlarının rekâtı hususundaki tartışımalardır. Teravih Namazı yirmi rekât mı sekiz rekât mı hususundaki tartışmalar halkı bölmüştür. Teravih sekiz rekâttır, peygamberimiz sekiz rekât kılmış hiçbir zaman yirmi rekât kılmamıştır şeklindeki görüşü ileri sürenler yirmi rekât savunucularına göre epey yol almışlardır.
Eğer Diyanet bundan böyle camilerimizde cemaatle sekiz rekât kılınacaktır diye bir tamim yayınlasa camiler Teravihlerde yine dolar taşar.
Türkiye, kim ne derse desin; dindarlaşmaktadır. Hem tarihi bilgileri kabuk değiştirmekte hem de dindarlaşmaktadır.
Resmi tarih ve Laiklik adlı rejim o kadar afaki durmaktadır ki; bilen bilir. Milletimiz gerek inanç yönünden gerekse inandığını hayata geçirme noktasında dindarlaşmaktadır. Bu şehirleşme ve artan nüfus hakikati karşısında fazla göze çarpmamakla birlikte; böyledir.
Kim ne derse desin; Türkiye tarihteki yerine, inancına ve yaşamına mutlaka varacaktır. Bundan sonra başkalarının iktidarı asla mümkün olamayacak veya iktidarda kalmaları mümkün olmayacaktır. Çünkü bu iktidar çıtayı fevkalade yükseltmiştir.
O emeklilerin çığlıkları da boşunadır. Dolar bazında hesaplarsanız bugünkü durum 2002’ye göre fevkalade iyidir. Aslında muhalif olanlar, 2002’ye göre değil Ak Parti iktidarının bir tarihine göre böyle çığırmaktadırlar.
Ak Partinin düşmanı yine Ak Partinin kendisidir. Yoksa başka bir partiye ciddi teveccüh olurdu. Yüz Yetmişin üstünde parti var.
ALKOL METRE
Hükumetin aldığı karara göre alkol ölçen bir alet arabalarda olmak zorunda. Arabaya binince o alet öterse veya binicinin alkollü olduğunu tespit ederse asla hareket etmeyecek. Ne icatlar yapılıyor.
Hâlbuki on dört asır önce Allah bu aleti araçlara değil insanların kalbine yerleştirmişti. “Fectenibuhü lealleküm tüflihuun” diyerek; “Uzak durun ki felaha eresiniz” demişti. Bu günkü alet sadece araç için. Ya ev, aile, çocuk, komşu, iş ve görev için var mı? Yok.
Hâlbuki Allah inanan insanı pirü pak ediyordu.
Bu Şeriatın bir emriydi. Şeriatın bir uygulamasıydı. İnanmak yeterliydi. Hiç paraya gerek yoktu. Laikliğin pisliğini kısmen düzeltmek için para üzerine para ödeyeceğiz.
Ne diyelim. Yine de kötü olan Şeriat. İyi olan Laiklik bazı inançsızlara göre.
AK PARTİ İL BAŞKANI METE BAHADIR YILMAZ’IN TAŞBAŞI PARKI AÇIKLAMASI
Ak Parti İl Başkanı Mete Bahadır Yılmaz Beyin “Taşbaşı Parkı” adıyla maruf parka cami yapımı üzerine Giresun amme efkârında bir süredir aleyhte başlatılan kampanyaya karşı “efradını cami ağyarını mani” anlamda yaptığı basın açıklamasını, noktasına virgülüne dokunmadan yazımın sonuna alıyorum.
“Bir süredir Giresun mahalli basını ve sosyal medyada Taşbaşı Parkının belediyenin mülkiyetinden alınması, cami ve külliye yapılmasıyla ilgili haberler çıkmaktadır. Konuyla ilgili siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları kendi bakış açılarına göre görüş belirtmektedirler.
Bilindiği gibi Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim Han, han olmadan önce şehzadeliği döneminde 1489-1511 yılları arasında Trabzon’da valilik yapmıştır. Bu dönemde bu bölgeye cami, han ve köprülerden oluşan birçok eserler kazandırmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğünden aldığımız bilgilere göre bunlardan bir tanesi de Giresun Taşbaşı mevkiinde bulunan “Hazreti Hüdavendigar Camii” medrese, mektep, hamam ve imarethaneden oluşan külliyedir. Bu cami ve külliyenin “Sultan Selim Hanı Evvel bin Beyazıt Hanı Sani Vakfı” olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarında tescilli olduğu yine genel müdürlükçe belirtilmektedir. Ayrıca yapılan araştırmalarda, dönemin vergi ve nüfus kayıtlarında bu bilgiler doğrulanmaktadır. Bu sebeple vakfın bulunduğu mahalleye de kurucusuna izafen “Sultan Selim” Mahallesi adı verilmiştir.
1930 yıllarına kadar var olan bu cami ve külliyesi çeşitli sebeplerden dolayı yıkılarak minaresinin Şeyh Keramettin Camiine, şadırvanının Hacı Hüseyin Camiine ve revaklarının da Çınarlar Camii ana giriş kapısına taşındığı ve halen de kullanılmakta olduğu bilinmektedir.
“Sultan Selim Hanı Evvel bin Beyazıt Han-ı Sani Vakfı” Osmanlı Sultanları ve aileleri adına kurulmuş vakıftır. Şu anda yöneticisi ve mütevelli heyeti olmadığı için mazbut vakıftır. Türk medeni kanununun kabulünden önce var olan tüm mazbut vakıflar gibi 5737 sayılı vakıflar kanununun 30. Maddesi hükümleri gereği mülkiyeti ve yönetimi Vakıflar Genel Müdürlüğüne geçmiştir.
Yine aynı kanunun 77. Maddesi gereği de vakıf malları, devlet malı sayıldığından belediyenin borçları için konulmuş olan SGK haczi kalkmıştır….”
…………………….”
Vesselam.