• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Yedi İklim Dört Köşe

29 Aralık 2025
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Yedi İklim Dört Köşe
HÜSEYİN ÖZTÜRK

Bu hafta tanıtmaya gayret edeceğimiz kitap, Dergâh Yayınlarından çıkan, Prof. Dr. Mustafa Kara hocaya ait. İsmi ise “Yedi İklim Dört Köşe”.

Rabbim bereketli ömür versin, Mustafa hoca yıllardır insana ve İslam’a dair yaptığı çalışmalarla, nice önemli hizmetlerde bulunmuş bir ilim ve gönül insanımızdır.

Rahmetli babası Kutuz hocadan aldığı ilim yolculuğundaki ömrünü, gönül insanlarını anlatmaya, tanıtmaya, okumaya, okutmaya adamış bir münevverimizdir.


Kitabında bu hususları kaleme almış. “Yedi İklim Dört Köşede” bulunan tasavvuf ehli dava insanlarının hayatlarını ve şahsiyetlerini dile getirmiş.

Mustafa Kara hoca, -günlükçü gün insanlarını değil-, hangi asırda olursa olsun; değişmeyen, değiştirilmeyen hakikatin erbaplarını, tarihe not düşerek, meramını da şu ifadelerle dile getirmiş:

……………….



“Tarih ve coğrafyayı severim. Tarih geçmişi, coğrafya adeta bugünü temsil eder. Dağlar, denizler, nehirler, özellikle şehirler hayallerimi süsler, heyecanlarımı artırır.

Tarihi şehirler meşherdir diye söze başlamak ve meşherin sergi salonu olduğunu söyleyerek sohbete devam etmek hoşuma gider.

İslam’ın sedasını, hakikat davetiyesini yedi iklim dört köşeye kim ulaştırıyor?

Bugün için; “Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğüt ile davet et” (Nahl, 16/125) emrinin gereğini kimler yapıyor?



Bu ayetin manası üzerinde çok laf edenler var, kitap yazanlar da var, fakat ‘islamafobi denen hastalığın ortaya çıkmasının sebepleri nelerdir’ gibi büyük bir soru karşımızda durmaktadır.

Karşı tarafın bağnazlığı bir yana, davet usulümüzde ve temsil kalitemizde bir problem mi var sorularına samimi olarak cevap arayanlar, bazı gerçeklerle yüz yüze gelecek ve iğneyi kendilerine batıracaklardır”.


……………

Mustafa Kara, bu manada kitabında hem tebliğ şeklini hem tebliğ edenler ile iğneyi kendimize batırmamız gerektiğini hakikatler ışığında dile getirmiş. Sözü tekrar kendisine bırakalım:

“Önce Buhara, Bursa, Bosna’yı, sonra Kaşgar, Konya, Kosova’yı, nihayet Kahire, Kırım, Kazan formülünü buldum.


Kültürümüzün ana güzergâhlarının sınırlarını çizmek ve orada yaşayan insanların rengârenk hayat hikâyelerini, kültür ve medeniyetimize kattıkları değerleri öğrenmek ve öğretmekten derin bir zevk aldım.


Muhyiddin İbn Arabi hayranı, Cezayir’in milli kahramanı Abdülkadir Cezairi’nin 1855 yılında Bursa’da bulunmasını vesile edinerek onunla ilgili bir yazı yazdığım gibi Kuzey Afrika’dan Bursa’ya gelerek Şazeli Dergâhını kuran Ali Mağribi’nin de bir zaman peşine düştüm.

Bazen Doğu’dan, Ahmet Yesevi’den başladım, ipek yolunu kat ederek Avrupa’nın ortasında Blagay Tekkesine ulaştığımda aynı dervişin ismini duydum.


Cem Sultan’ın önemini keşfederek toplattırdığı ‘Saltukname’de’ XV. Yüzyılda Balkanlarda dilden dile dolaşan bir alperenle ilgili destanları, hikâyeleri dinledim.

Hindistan’da temeli atılan Müceddidiyye’nin Frengistan’a uzanmasına kadar Kıbrıs Adası’nda dergâhlar da konumuza dâhildir”.


……………….

Eser hakkında: Dergâh Yayınları; 0216- 391 63 91 www.dergah.com.tr

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23