• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Yavuz Bülent Bakiler ve Osman Yüksel Serdengeçti

01 Ekim 2025
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Yavuz Bülent Bakiler ve Osman Yüksel Serdengeçti

HÜSEYİN ÖZTÜRK

Kaderinizin önünden yürüyen nasibinizin, nasibinizin ardından giden kaderinizin; sizi nerede, nasıl, kimlerle karşılaştıracağını bilemezsiniz.

Osman Yüksel ve Yavuz Bülent ağabeylerin kaderleri ve nasipleri, Ankara’da, Denizciler Caddesinde kesişir.

Osman ağabeyin kendi boyunu kısmadan, diğerlerinin boyunlarını eğerek girdiği küçük kapılı, küçük odalı ama koca bir dünyanın sığdığı mekânında buluşur.

Maddi olarak küçük ama mana itibariyle nice ilim ve fikir adamlarımızın dergâhı olarak vazife görmüş dev bir düşünce havuzudur.

Yeri gelmişken, araya kendimi de sıkıştırıvereyim. Henüz 8-9 yaşında iken rahmetli babam, Osman ağabeyin yanına götürmüş, buraya Türkiye’nin imanlı adamları gelir demişti.


Yavuz Bülent Bakiler, dil konusunda hassastı.

“Dilini kaybedenler; ailemiz başta olmak üzere bizi millet yapan tüm dini-milli değerlerimize yabancılaşır, başka kültürlerin esaretini kabullenmek zorunda kalınır” derdi.


 


Dil konusunda ilk nasihatini Osman Yüksel’den aldığını ifade ederek şunları söylerdi:

“Annenin, babanın, konu komşunun bilmediği, anlamadığı kelimeleri asla kullanma! Dil canlı bir varlıktır. Zamanla dile bazı yeni kelimeler girer. Bazen de çıkar.

Yalnız sakın yenilik olsun diye milletimizin bin yıldan beri kullandığı; şiirine, nesrine, türküsüne, hikâyesine, romanına, vaazına, atasözüne katarak Türkçeleştirdiği kelimeleri çıkarma ve sahiplen!

600 yıllık bir çınarı kökünden söküp atarak; ‘Bu devri Osmanlı’dan kalmadır!’ diyerek yerine Frenklerin dilimize soktukları kelimeleri alma.

Böyle bir anlayışın bize dünyalar kadar zararı olduğu gibi kıl kadar faydası dokunmaz. Bizim dilimiz Türkçedir. Türkçe asırların ve milletimizin dilidir.


 


Bir de öz Türkçe vardır ki, kendi kültüründen tarihinden kopanların lakırdısıdır. Sakın ‘öz Türkçe’ denilen köksüz, öksüz lakırdılara meyletme.

Zamanla görürsün, bu öz Türkçeciler İslâmiyet’e düşman oldukları için İslâm’la gelen, yerleşen, dal budak salan kelimelerimize de düşmandırlar”.

Şimdi de aklımda kaldığı kadarıyla Yavuz ağabeyden, 70’li yıllarda yaşadığı bir hadiseyi nakledeyim:

Merhum devlet göreviyle Fas’ta bir toplantıya gider. Haliyle Türkiye’den gelen heyet el üstünde tutulur ve onurlarına yemek verilir.

Yemeğe doğal olarak Fas’taki Türkiye Büyükelçisi de katılır. Faslı heyet, Yavuz Bülent Bakiler'in konuşmasından hoşlanırlar ve sohbet sırasında; Türkiye’de kaç mezhep olduğunu ve kendisinin mezhebini sorarlar.

Yavuz ağabey de; “Dört hak mezhep vardır, Hanefi mezhebi ağırlıktadır” der. Yemek biter toplantı dağılır ve dışarı çıkınca büyükelçi Yavuz Bey’ çıkışarak:


 

-“Mezhep ne demek, Türkiye’de mezhep mi var. Varsa bile bu mezhep laikliktir. Neden bizi rezil ettiniz, bu durumu rapor etmek zorundayım” der.

Tabii Yavuz Bülent ilgili şahsa kısaca Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunu, Müslümanların da bağlı oldukları mezhepleri anlatsa da fayda etmez.

Ezcümle:

Dil kaybolunca nelerin kaybedildiği meydanda.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Tunç

Diğer Avrupa ülkelerini geçtik, İran gibi Müslüman bir ülkeye bile densiz,  laikçi bir büyük elçi olarak atamışız.

Teyo

Fars demiyor, haber Fas diyor.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23