Kökü Mâzide Olan Atiyiz
Yazının başlığı Yahya Kemal’e ait!
Mevzuumuz bu sözün nerede ve nasıl söylendiği üzerine değil. Ama yine de merak edenler için söyleyelim.
Ziya Gökalp ile aralarındaki bir konuşmada Gökalp’e verdiği cevaptır.
Biz kökü mazide olan atiyiz. Derleme, toplama bir millet değiliz. Köklü bir geçmişi ve köklü bir inancı olan milletiz.
Maziye dayanan geçmişimizi, geleceğimizle yoğurarak sürekli kendisini yenileyen bir kültür ve inanç şuurunu sahiplenmeliyiz.
Tarihimiz boyunca köksüzlere bakarak köklerimizin ötelenmesine izin vermemek için her sahada mücadele etmeliyiz.
Bu yüzden Yahya Kemal, “Maziden beslenmeyen gelecek, geleceğe tamamen kapalı bir mazi, hedef olamaz” demektedir.
Cevdet Paşa da; kökünden beslenmeyen toplumların başka milletlere benzeyeceklerini ve ne kendileri ne de onlar gibi olamayacakları için tarihin harabelerine gömüleceklerini söyler.
¥
Bugün Batılılar ve içimizdeki Batı taşeronları, devletimizi ve milletimizi bu harabelere çevirmek için köksüzlüklerinin gereğini yapmaktadırlar.
Dikkat edilirse, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve hükümetin yerli ve milli bir devlet oluşturmasına karşı, ciddi bir kimliksizlik ve kişiliksiz politikaları üretilmekte ve bu şuursuzluk kanser illeti gibi yayılmaktadır.
Köklerini reddeden yahut benimsemeyen kesimlerle yüz elli yıldır başımız derttedir.
Özellikle Tanzimat’tan bu tarafa Batı’nın ilim ve tekniği yerine, köklerimize yabancı kültür ithaliyle birlikte tefrika, ifrat, tefrit getirenler, haliyle kendi kültürlerine ve insanlarına yabancılaşmışlardır.
Kendi kültürel değerlerine yabancılaşanlar tabi ki, kimliksiz ve kişiliksizleşmek mecburiyetinde kalırlar ve başka kültürlerinin taşıyıcı hamallığını yaparlar.
¥
Bizim inanç kodlarımızın başlıca temellerinden birisi aile bütünlüğüdür. Haçlı zihniyetlerinin başlıca mücadele alanları, aile kurumumuza karşı açtıkları savaştır.
Atasıyla, ailesiyle, kanıyla bu toprağa bağlı her insanımız aile kurumuna inanmakta, muhafaza etmekte ve aileyi yıkma faaliyetlerine karşı mücadele etmekle yükümlüdür.
Böyle bir yükümlülük, ancak milli bir şuurla yerine getirilebilir. Milli şuur, bir halkın kendini, geçmişini ve geleceğini bilerek idrak etmesi ve uygulamaya koymasıyla mümkündür.
Milli şuur manevi kuvvetlerden doğar. Belki de günümüzdeki eksikliğimiz, milli ve manevi kuvvetlerimizden kaynaklanan şuurun, kendi elimizle ve dilimizle zayıflatılmasıdır.
Bu zayıflama hususunda her birimizin bilerek yahut bilmeyerek kusurumuz olduğunu kabul etmeliyiz. Kusurlarımızı, eksikliklerimizi görmenin vakti gelip geçmektedir.
¥
Ezcümle:
Teşhisi doğru koymalıyız. Şöyle mi derler, böyle mi derler, şucu mu derler, bucu mu derler, akrabalar ne der, mahalleli ne der, komşular ne der diye diye, kendi doğrularımızdan taviz verdik ve başkalarına yaranmak adına yanlış yerlere pak ettik.
Milli şuur hazinemiz, maalesef toplumsal hayatımızın dışında beklemeye alınmış gibi. Oysa bizim kalkınmamız, güçlenmemiz, bir ve beraber olmamız için kökü mazide olan ati olduğumuz şuurunu sahiplenmeliyiz.